Böylesine çarpık ve sağlıksız bir demokrasi anlayışı, böylesine sorumsuz siyasi partiler ve böylesine dikkatsiz bir devlet yönetimi, Türkiye’ye büyük zararlar veriyor.
Ekonomi felaket halini aldı. Ordumuz sınırlarımızda harbediyor, insanımız huzursuz ve geleceğinden müthiş kaygılı. Bizi yönetenler bu fotoğrafı göremiyorlar mı? Televizyonlarda moral pompalamakla düzelmiyor bu işler. Milletçe kenetlenerek, birbirimize sarılarak, sorunların üzerine birlikte yürüyerek çözeriz problemlerimizi.
Aylardır seçimle meşgul ettik milleti. Şimdi sonuçlarıyla uğraştırıyoruz. Türkiye’nin büyük ve ciddi meselelerini çözeceğimize, seçim sandıklarını sayıp duruyoruz. Türkiye kan kaybediyor, zaman kaybediyor. Sular uyuyor ama düşman uyumuyor dostlar. Dört bir tarafımız düşmanla çevrildi. Tek bir dostumuz yok dünyada. İçerde zaten kötü durumdayız, dışarıdaki durumumuz da bin beter..
Amacım moral bozmak değil, herkesin gördüğü gerçekleri bir kere daha hatırlatmak. Seçimin üzerinden neredeyse iki hafta geçiyor. Hala sandık oyunlarını sürdürmek, bu oyunlardan medet ummak Türkiye’ye bir şey kazandırmaz. Herkes seçimlerin nasıl yapıldığını, iktidarın tüm devlet güç ve imkanlarını nasıl kullandığını, propogandanın eşit şartlarda gerçekleşmediğini gördü. O kadar ki, insaf ve vicdan sahibi AKP’liler bile rahatsız oldu bu durumdan.
İstediğimiz kadar sandık sayalım, baştan sayalım, tekrar sayalım, İstanbul’da Ekrem İmamoğlu’nun seçimi rahat kazandığı gerçeğini değiştiremeyiz. Milletin aklını, gözünü ve vicdanını yoksayamayız. Eğer seçim iptal edilir ve tekrarlama kararı çıkarılırsa, peşinen söylüyorum ki İmamoğlu’nun oyları daha da artar, sandıklardan taşar.
İktidar, olmayacak duaya amin demekten artık vazgeçsin. Yargıyı yormasın, milleti yormasın, vicdan sahiplerini daha da öfkelendirmesin. Bitirsin artık bu seçim işini ve Istanbul Belediye Başkanlığını sahibine çok rötarlı olsa da, mutlaka teslim etsin. Çünkü her geçen saat ve gün AKP’nin inanılmaz ölçüde aleyhine çalışıyor. Kimse bu gerçeği AKP Genel Başkanına söyleyemiyor. Bari buradan biz söyleyelim..
Bu milleti daha fazla germeyelim.
Zaten vatandaşın canı burnunda, pahalılık belini iyice bükmüş, şikayet edecek yer bulamıyor. Ülkeyi yönetenler çarşıya, pazara pek çıkmazlar. Emrindeki görevliler hallederler bu işleri. O nedenle dar gelirlilerin, emeklilerin, maaşlarıyla geçinemeyenlerin seslerini duymuyorlar, çaresizliklerini anlamıyorlar. Efendiler mahalle pazarlarında prasanın, ıspanağın, biberin, patlıcan ve baklanın, artık bitme mevsimine gelen lahana ve karnabahar etiketinin 10 liraya yaklaştığını bilin lütfen. Akaryakıta devamlı zam yapıyorsunuz, sadece bu zammın tüm piyasayı feci şekilde etkilediğini görmüyor musunuz?
Tuzu kurular hariç insanımız, et ve balığı unuttu artık. Fakirin yediği zeytin-peynir ekmek, kurufasulye, nohut ve mercimek bile lüks yiyecek sınıfına girdi. 25 liraya zeytin, 35 liraya peynir, 15 liraya kurufasulye olur mu? Pirinçten geçtik, bulgur bile el yakıyor. Üretimimiz acıklı hale geldi, çok kolay üretebileceğimiz herşeyi yurtdışından ithal ediyoruz. Köylerimizi Büyükşehir yasalarıyla mahalleye çevirdik. Artık o bildiğimiz etiyle, sütüyle, öten horozu ve memeleri süt dolu ineğiyle köylerimiz, batıdan başlayarak kayboluyor artık. Ülkeyi öylesine hatalı yönetiyoruz ki, mahalle olunca köylünün kullandığı kuyu suyunu bile paralı hale getirdik.
Varlık içinde yokluk çekiyoruz.
Kötü yönetim çoğumuzu tembelleştirdi. Yatlara ve uçaklara indirimli mazot veren hükümetimiz, çiftçimizin traktöründen bunu esirgedi. Tohum, gübre, ilaç öylesine pahalandı ki, çiftçi zararına üretim yapmıyor, tarlasını ekip içmiyor. Bunu görebilmek, çekilen sıkıntıları fark edebilmek için televizyonlardan inmek, sırça köşklerden çıkmak ve halkın içine karışmak gerekiyor. Öyle koruma ordusu kalabalığıyla girerseniz halkın içine, sivil polisten başka bir şey göremezsiniz çevrenizde. Ayrıca şunu da bilmeliyiz ki halk, yönetimi sevenlerden, ona oy verenlerden ve sosyal yardım adı altında yapılan dağıtımlardan nemalananlar değil sadece. Milletin öbür yarısını da görmek, dinlemek ve seslerine kulak vermek gerek. Ülkemiz böyle yönetilirse, üstelik yasaları eksiksiz ve adil uygulayan bir kadronun elinde idare edilirse, pek çok sorunumuz çok daha kolay şekilde çözülür.
Kimse kimseyi kandırmasın, reform adı altında ve ortak aklı kapsamayan mali projelerle düzeltemeyiz ekonomik durumumuzu. Ülkenin pek dikkate alınmayan anayasa ve hukuk profesörlerine, uluslararası üne sahip ekonomi uzmanlarımıza ve bankacılarımıza, yandaş değil iyi yetişmiş devlet bürokratlarına, yandaş değil ülkenin köklü tüccarlarına, işadamlarına danışılmadan, onlarla ortak çalışma yapılmadan ve fikirlerinden, tecrübelerinden yararlanmadan düze çıkamayız.
Millet huzur, birlik ve beraberlik istiyor, sorunların üstesinden hep birlikte gelebileceğimize inanıyor. Artık siyasi gelecekleri rahat sürdürmek ve garantiye almak için ikide bir gündem değiştirmek, milleti boş şeylerle oyalamak, dikkatleri iç ve dış sorunlarımız yerine başka noktalara çekmeye uğraşmak, Türkiye’ye ve devamlı senaryo üretenlere bir şey kazandırmaz. Bunu artık net şekilde görmemiz lazım.
Özetle milletin çoğunluğu, bugün içinde bulunduğumuz durumdan hoşnut değil.
Ülkeyi yönetenlerin dikkatlerine bir kere daha sunmak isterim.