Hayatın en acı sınavı olan evlat acısı ile sınanmış annelere ithaftır.
Müjdesini aldığınızda al basar sizi. Bir canlının bedeninize emaneti ağır yüktür, önce korkarsınız. Tanrının sizi o çocuk için seçtiğini düşündüğünüzde adınızın "anne" olacağına hazırsınızdır artık.
Geceler yarinizdir. Hiç yüksünmezsiniz yeter ki hasta olmasın, ninniler dilinizde, dualar dilinizde…Günler, haftalar, aylar ve yıllar nasıl geçti bilemezsiniz. Emeğiniz boy vermiş, fidana dönüşmüştür. Gözünüzden sakınırsınız. Kimselere benzemez. En güzeli, en akıllısı, en eşsizi “O” dur. Çünkü sizindir.
Kaygılar, hep onun içindir. Önce kendinizi sorgularsınız her başarısızlığında. Her yanlışında. Olmak istediğiniz en uç hayalin onun da olmasını istersiniz zorladığınızın farkında olmadan. “Onun iyiliği için” düşüncesi aslında hayat tecrübenizin ona biçtiği roldür. Üstlenmek istemediğinde kahrolur, acı çekeceğini düşünürsünüz. Oysa hayat onundur ve istediği gibi şekillendirmek hakkıdır. Görev bellediğiniz yol onun yolu değilse sadece rehberlik edebilirsiniz. Annelik ömür boyu evlatla yol arkadaşlığıdır. Düşerken, kalkarken, ağlarken, gülerken, yanında olmaktır.
Gün gelir ayrılır yollar isteyerek ya da istemeyerek. Yaradan’ın bize biçtiği bir zaman diliminde paylaşımlara fırsat vermek, anılar biriktirmek en büyük zenginliktir. Evladına doyamamış annelerin yarım kalmış hikayeleri bunun en güzel kanıtı.
Ölü mü sağ mı bilmeden terör partisinin kapısında 1348. güne doğru uyanan annelerin, o bembeyaz yaşmaklarından öpüyorum. Ve Cemil’ini kırk yıldır kapısını kapatmadan bekleyen, belki gelir umuduyla hayatını tüketmiş, kayıp annelerinin simgesi, o anneyi de rahmetle anıyorum.
Yitirilme sebepleri ne olursa olsun Aybüke, Fırat, Münevver, Mustafa, Deniz, Yusuf, Hüseyin, Mustafa, Ali Bülent, Eren, Yasin, Sinan ve daha nicelerinin hüzne bulanmış annelerinin ellerinden öpüyorum.
Doğduğunda al yazma bağlayıp, nazarlara gelmesin diye dualar ettiği evladının başka annelerin canının yaktığında, kahrolduğundan, utancından, bin kez ölmek istediğinden emin olduğum annelerin de ellerinden öperim. Hayatta en acı sınavlardan birinin de bu olduğuna inanarak.
Evlatlarına yokluğun en koyusunu yaşatmamak adına itilip kakılan, sokakta en ağır sözlere buruk ve acı dolu gözlerle cevap veren, dilenmek için el açan annelerin de ellerinden öpüyorum.
Anne, sınıfı olmayan, ölçüsü olmayan, tartılamayan, benzersiz tek varlık..
Gelini için "o da benim gibi bir kadın" diye düşünen, "oğlumu benden aldı" zihniyetine yabancı, "kızım zaten benim, o emanet" diyen yüce gönüllü kayınvalidelerin de ellerinden öpüyorum.
Asrın felaketinde yavrularını yitirmiş, tevekkül içinde “Onları hiç tanımamış da olabilirdim.” diyebilen o eşsiz annenin de ellerinden öpüyorum.
Devletin sevgi evlerinden alıp, karnında taşımasa da öksüz yavrulara ana sıcaklığını verebilen o muhteşem kadınların da ellerinden öpüyorum.
Evlatlarının engellerini, önüne konan dağlar kadar çaresizliklere rağmen aşmasına sırt veren, zirveye yürüten o yürekli annelerin de ellerinden öpüyorum.
Yavrusu ile beraber evlere mahkum olmuş, çocuk, genç olamamış, koşup oynayamamış evladına, göz, kulak, kol, ayak, olan annelerin de ellerinden öpüyorum.
En çok da, asker ocağına bayrak sarıp yolladığı evladını kefen sarılı alıp "Vatan sağ olsun!..” diyebilen, onların iman, inanç ve tevekkülleri ile toprağımızı vatan yapan annelerin de o mübarek ellerinden öpüyorum.
Sekiz evlat büyütüp hepsini okutan, millet sevdalısı anneciğime yazdığım ve zamanında birçok gazete ve dergilerde yayınlanan “ANNEME MEKTUP” yazımdan bir alıntı yapmak istiyorum;
"Bu gün küçücük bir mezar taşına senin için satırlar dolusu şiirler yazdırabilirim, anıtlar diktirebilirim belki. Ama seni anlatamam. Seni anlatabilmek aslında zorların en kolayı. 'O bir anneydi' derim sadece. Gözyaşlarımı ve senden bana miras kalan en güzel gülüşünü yollarım. Gül yaprağında gül, hazan yaprağında emek, bir çiğ damlasında gözyaşın olurum. Ve her sabah, her bahar, her kış üzerine yağarım annem! Sen uzakların yakını, sevgilerimin en tutkulusu ve sen ölümsüzlüklerin nektarı. Seni içmişim annem, gerisi can sağlığı..”
Bir kadın olarak varlığımı, eğitim ve seçme hakkımı “Ey Türk kadını yükselen yeni nesil senin eserin olacaktır” diyerek bağışlayan, sevgili “ATATÜRK”ü ve annesi “ZÜBEYDE HANIM”ı da rahmet ve minnetle anıyorum.