Harper Lee’nin romanı en çok okunan romanlar arasındadır. Geçenlerde bir kez daha elime aldım.”Bülbülü Öldürmek”.. Neden ve nasılını sorgulamayacağım. Aklıma Macid geldi.
Kimdir Macid?
Yedi yaşında paramparça olmuş yakınlarının yanında sabahlayıp, savaş sürgünlerinin üzerinden ticaret yapan insan kaçakçıları vasıtasıyla Türkiye’ye sığınmış; Anavatanından anadilinden koparılmış bir can. Dil bilmiyor, yol bilmiyor. Sıcacık, konforlu evinden, mahallesinden, ülkesinden koparılmış bir fidan. Ürkek, korkak, kapkara gözleriyle etrafı görmeye çalışıyor. Muhtemelen nedenini anlamadan.. Parkta arkadaşlarıyla hayali savaş oyunu oynarken bombalar yağıyor, sanal ve gerçek dünya karışıyor. Oyun gerçeğe, hayatları ise kâbusa dönüşüyor.
Bir okulun birinci sınıfına yerleştiriliyor. Bu kendilerine benzemeyen çocuğu kabullenemiyor diğer çocuklar. Ağlayıp titremesiyle alay ediyorlar. O da kendisini savunmak için şiddete başvuruyor ve koca sınıftan tabiri caizse bir araba dolusu dayak yiyor. Öğretmen olayı başlatanın o olduğunu düşünerek, zorla sırasına oturtmaya çalışıyor. Haksızlığa uğradığını düşünen çocuk sinir krizleri geçiriyor. Öğretmen yaka paça müdür odasına götürüp bu öğrenciyi istemediğini söylüyor. Bir başka sınıfa veriliyor. Bu kez öğretmeni bir erkek. Sınıf annesi duyarlı bir hanım. Çocuğa resim defterleri, boya kalemleri alarak, çocuğuna hazırladığı beslenme çantasının aynısını hazırlayarak bir gönül köprüsü kurup güvenini kazanıyor. Sınıf ve öğretmene alışan çocuk, inanılmaz bir atılım göstererek birçok öğrenciden daha önce okuma yazma öğreniyor. Çok zeki olduğunu fark ediyor öğretmen. Altı ay sonra diğer öğrencilerle her duygu ve düşüncesini, meramını paylaşacak kadar Türkçe öğreniyor. Dahası gönüllü olarak Atatürk şiirini ezberleyip 23 Nisan kutlamasında görev alıyor.
Macid’i bir tesadüf eseri tanıdım. Davetli olduğum İlköğretim son sınıfın mezuniyet kutlamalarında. Yabancı olduğuna inanamadım. Folklor ekibi, koro ve şiir okuma görevlerini başarı ile tamamladı. Arkadaşlarının ona sarılıp tebrik etmeleri görülmeye değerdi.
Merakım iyice artmış ve özel olarak tanışmak, görüşmek istemiştim.
-Nerelisin?
-Bursalı, dedi.
-Hangi okula gideceksin?
-Kursa gidemedim sınavım iyi geçti ama bilmiyorum neresi olursa, dedi.
-Yeter ki burada olayım, sözünün arkadan geleceğini de hiç tahmin etmemiştim.
Babası ve ağabeyleri donanımlı oldukları için Almanya vatandaşlığını almışlar beş senelik uğraş sonucu.. “Gitmeyeceğim. Benim ülkem burası” dedi. Sesi ve gözleri inanmayacaksınız ama bir büyüğün ülkesini terk etmesi istendiğinde nasıl hüzünle bakarsa aynen öyleydi. Öğretmeni “Türk Tarihini, Atatürk ilke ve inkılaplarını bizim çocuklardan daha iyi biliyor. Anladığım kadarıyla Macid sürgün günlerin anılarını geride bırakıp aidiyet kazanmak için çabalıyor” dedi. Yüreğim paramparça oldu. Henüz 13 yaşında bunca yükü taşıtan büyüklerin bu çocukların ahı ile nasıl yaşadıklarına inanamıyorum. Macid sadece bir örnek..
Hiçbirimiz doğacağımız aileyi ve coğrafyayı seçme şansına sahip değiliz. Yıllarca vatanına en ufak bir hainliği olmamış Laz topluluğundan olmama rağmen ayrıştırıcı sözler, tavırlar, yaftalamalar beni incittiği için mi nedir, ırkçılıktan hep nefret ettim? İnsan ya iyidir ya da kötüdür.
Filistin meselesinde kardeşlerimin gösteremediği hassasiyeti dini, dili benzemezler gösterdi. Savaşları halklar çıkarmaz. Çıkarcı, satılmış, açgözlü yöneticiler çıkarır. Parçalanan bir İsrailli çocuk beni nasıl yaralıyorsa henüz dokuz yaşında “Annem öldü, Allah’tan daha sıcak bir kucak var mı? Ölümden korkmuyorum” diyen Gazzeli yavru, savaş mağduru çocuklar da yaralıyor. Kimlikleri ne olursa olsun hiç fark etmez, benim yürek sızımdır.
Özgürlüğün tanımı kişiye göre olmamalı. Ya da kişiyle sınırlı olmamalı. Özgürlük insanca yaşama hakkıdır bence. Afrika’da çocuklar çamurlu su içiyor diye bir ülkede lüks içinde yaşayan yavruya söylenmek de yanlıştır. Çocuk çocuktur. Onları eşitlemesi gereken büyüklerdir. Ancak onları yoksulluğa mahkûm edenlerin eşitlemek şöyle dursun yok etme arzularına sessiz kalmak kahrediyor insan olanlarımızı. Yaşamak hakları ellerinden alınan çocukların ahı, görmezden gelen herkesten bir şekilde çıkacaktır.
Gazze hep böyleydi diye kurtulamayız. Bugüne kadar Gazze’de beş bin çocuk ölmemişti. Gaz odalarında öldürülen yavrularına dünya ağlarken, soykırıma “ama, işte..” gibi bahaneler bulmak ikiyüzlülük değil resmen ırkçılıktır, soykırımdır, vahşettir.
Peki, ne yapalım? Dinleri imanları para olan o canilerin musluklarını keselim. Karınca kararınca. Şu anda batı bunu layıkıyla yaparken, İsrailli askerlere para akıtan malum yerlere destek vermek, kimse kusura bakmasın soykırıma destek vermektir.
Irkçılığa şiddetle karşıyım. “Irklar ve diller Allah’ın ayetidir.” Biz etnik kimliklerimizle müthiş biz mozaiğiz. Kurtuluş savaşı sadece bu ülkenin kurtuluş hikâyesi değildir. Bugün bitmiş insanlığa derstir. Her insan kendi vatanında, coğrafyasında insan gibi barış ve huzur içinde yaşamalı, kendi zenginliklerini kullanmalı ve geleceğini birileri değil kendisi tayin etmelidir. Uluslararası anlaşmalar kâğıt üstünde romantizmden öteye geçmiyor. Filistin-İsrail Savaşı “Birleşmiş Milletler” ve tüm diğer kuruluşların iflas ettiğini göstermiştir.
Macid artık bu ülkenin çocuğudur. Anası ve babasının kimliği onu başkası yapmaz. Aidiyet hissidir bu toprağa bağlayan hepimizi. Geçmişte göç ve sürgün yoluyla ülkemize gelen azınlıklarla farklı din ve kültürde olsak da huzur içinde yaşadık. Demografik yapımızın bozulmasını, bu birlikteliğin yara almasını elbette istemem ama kusura bakmayın Macid’i de ve Macidleri de yok sayamam. Büyüklerin yanlışlarının bedeli çocuklara ödetilmez.
Macid’in kimliğini söylemedim.
Sırf “Suriyeli” diye çocukluğunu o topraklarda bırakmış, dilimi konuşan, okuyan ve problem üretmeyen çocukları da metrolarda aşağılayan, otobüslerden atmaya çalışan zihniyetin de kökenini bilmek isterim.
Önyargılar, sınıflara ayırmak, kibir ve aşağılamak bize hiçbir şey kazandırmaz. Evrensel bir adalet duygusu aşılayan “Bülbülü Öldürmek” ile böylesi bir bağ kurmuş olmalıyım.
Savaşın olmadığı, tüm kaynakların insanca ve eşitçe bölüşüldüğü bir dünya hiç olmayacak ama biz kendi dünyamızı bu idealle kurabiliriz.
Macid mi?
O şimdi üniversitede..