Osmanlı İmparatorluğu'nun kırıntıları ile Türkiye Cumhuriyeti Devleti kurulmuştu. Daha önce Osmanlı sınırları içerisinde bulunan irili ufaklı 60 devlet mevcut. Bu devletler kendi tarihini Osmanlı’dan bahsetmeden yazamıyorlar. Başı sıkışan yüzünü öz vatana Türkiye’ye dönüyor. Çerkezi, Çeçeni, Abazası, Ahıskalısı, Gürcüsü, Arnavutu, Boşnağı, Bulgaristanlısı… Hep ülkemize gelen kardeşlerimiz. Zamanında gidip o bölgelere yerleşmişler aslında. Yani gelenler öz be öz bizim insanımız.
Yakın bir tarihe kadar bayramlarda sınır kapılarımızı açtığımız Suriyeli kardeşlerimiz de ülkelerinde yaşanan kargaşa nedeniyle Türkiye’mize göç ettiler. İlk günlerde ekmeklerimizi paylaştık, bazılarımız evimize davet edip soframıza oturttuk. Gıda yardımı yapmak elbette önemlidir. Lakin soframıza oturttuğumuz Suriyeli kardeşim oldukça duygulanmış ki gözyaşı döktüler.
.
Suriye karışmadan evvel vizeler kaldırılmıştı. Bu olay çok tartışılmıştı. Ülkemizde memnuniyetle karşılayanların sayısı oldukça fazlaydı. Herhalde eleştiren sadece merhum Erbakan Hoca olmuştu. Kendisine bu gelişmenin gayet pozitif olduğu neden eleştirir durumdasınız bilmiyorum diyen gazeteci Nihat Genç üstada, “Bu Suriyeli kardeşlerimizin lehine değil aleyhine bir gelişmedir, zira sınırlar kontrol dışı olacak ve her türlü ajanların cirit attığı bir ülke haline gelecek Suriye ileride kan ve gözyaşına boğulabilir” demişti.
.
Dedik ya birçok göç aldı Türkiye. Göç edenler, Suriye’den gelenler kadar eleştirilmedi.
Gelen insanlara devletin yaptığı yardımlar kendi vatandaşlarımız tarafından oldukça eleştirildi. Mesela Bulgar zulmünden kaçıp gelenlere Görükle’de konutlar yapılmıştı. ‘Vay efendim neden bize yapılmıyor, dışarıdan gelenlere böyle imkânlar sağlanıyor. Biz üvey evlat mıyız?’ Veryansın edildi..
. Hal bu ki iyi araştırılırsa o zamanki ANAP hükümeti göçmen konutlarından oldukça büyükçe kazanç elde etti. Konut çıkmayan para ödeyenlerin paraları ise o gün yaptıkları ödeme baz alınarak geri ödendi. İnsanlar bir de avukatları zengin ettiler. Gelelim Suriyelilere. Birçok insan göç etmiş olmasına, bayanlarında tesettürlü olmasına rağmen camilere gelen neredeyse yok denecek kadar az. Ayrıca her camide ve neredeyse kavşakta dilenenleri oldu, sonra dilenenlerin yerli çakmaları da çıktı. Hatay’dan gelip çöp tenekelerinin yanlarına yorgan döşek yatıp iki çocukla birlikte yüzlerini neyle boyuyorlarsa kapkara halde “Çakma Suriyeli dilenciler” türedi. Siz hiçbir Çeçen’i, Bulgaristan göçmenini, Boşnak’ı dilenirken gördünüz mü?
Evet en acı söze geldi sıra Halep…
Sanki söz bitiyor kimine göre. Zenginin keyfi gelinceye kadar garibanın canı çıkarmış. Halep’te canlar gidiyor, insanlık ölüyor!
Dedelerimizin askerlik yapmaya gittikleri Halep, Şam, ilk kıble Kudüs.
Yine mazluma yardım eli halkımız tarafından uzatılıyor. Ülkemiz her daim yardım seferberliğinde. Bizim insanımız kendisi aç gezer yardım denince es geçmez nedense geçemez. Vicdan meselesi ya ondan olacak. Dünyanın her yerinde zulümle yaşayan halklar var. Sadece Müslüman coğrafya değil tüm insanlık tehdit altında yaşıyor. Bu işlerin son bulması ancak bir birlikteliğin oluşturulması veya mevcut birlikteliğin devamının getirilmesiyle mümkündür.
Örnek mi ?
D 8’i D 60 yapabilirsiniz mesela.
Sonra ticari birliktelikler, ortak para birimi, ortak güvenlik duvarı neden olmasın?
Hükümetimizin AB bakanlığı var. Ancak alnı secdeli insanların fazlasıyla destek oldukları bu hükümette neden "İslam Birliği Bakanlığı" yok? Neden koşulsuz destek olanlar sorgulamazlar? Kim engel oluyor size?
Olmadı başka bir şekilde sorayım;
"Siz kime hizmet ediyorsunuz farkında mısınız?.."