Çok yoğun ve sıcak bir haftanın içinden geçiyoruz. Her taraf alev alev.
Sel felaketleri,
Orman yangınları,
Depremler,
Ahlaki erozyon.
Bunların üzerine haksızlıklar, hukuksuzluklar, iltimaslar, rantlar, enflasyon ve zamlar eklendiğinde bu ülke ve insanları daha ne kadar dayanabilecek.
Hepsi insanımdan ve ülkemden bir şeyler alıp götürüyor.
Bir sel geliyor yıkılmadık yol ve köprü kalmıyor.
Bir deprem oluyor yıkılmadık bina kalmıyor.
Ormanlar cayın cayır yanıyor yıllarca hala bir tedbir alınmış değil.
Ahlakın getirdiği erozyona bakıyorsun ülkenin gençliği elden çıkmış.
Ortada alınmış bir tedbir ve önlem de yok.
Laf salatasından başka bir üretim yapılmıyor.
Selin yıktığı köprü yeniden yapılır,
Depremin yıktığı bina yeniden dikilir,
Ateşlerin yaktığı ağaç yeniden dikilir,
Ama ahlakın yıktığı bir çocuk yeniden yapılandırılmıyor maalesef.
Millet parklarına genelde gençler geliyor.
Arada serinlemek için ben de gidiyorum.
Yaşları 13 ila 15 yaşında 5 kız çocuğu 5 de erkek çocuğu bir bankın üzerine oturmuşlar.
Bir yandan da iskambille oyun oynuyorlar.
Aramızdaki mesafe 5-6 metre.
Önce bir ses duydum, her halde yanlış anladım dedim.
Daha sonra sesler tekrarlanmaya başladı.
Kız çocuğu erkek çocuğuna Müteahhit Mehmet Cengiz’in söylediklerini söylüyordu. "Senin ….. ……." Bu sefer erkek çocuk kız çocuğuna aynı ahlaksız / küfür cümlesini kullandı.
"Ben de senin ….. ……. " Herkes birbirine aynı cümleyi kullanıyor.
Yer yarılsa da altına girebilseydim..
Yasalar gereği bunlara bir şey de diyemiyorsunuz.
Böyle bir olaya şahit olan bir arkadaş, çocukları ikaz edecek olmuş,
Kız çocuğu arkadaşa;
“Sana ne, şimdi taciz ediyor diye şikâyet edersem görürsün” demiş. Bu söz üzerine arkadaş da geri çekilmiş.
Anlaşılan o ki, doğru yolu göstermek için bir iki kelam sarf etseniz, sizden şikâyetçi olsalar mevcut yasaların elinden kurtulamazsınız bu sefer.
Niccolo Machiavelli “İyi ahlak için iyi yasalar gereklidir. Yasalar da iyi ahlak olmadan korunamaz” diyor. Demek ki Ahlak ve Yasalar birbirlerinin tamamlayıcısıdır. Hangisi iyi olursa diğeri de iyi olmak zorunda. Birisi kötü olduğu zaman diğeri de bozulmayı tercih ediyor.
Müslüman bir nesil meydana getireceğiz iddiasıyla yolan çıkan iktidar, küçük ortağının da destekleriyle maalesef ülkeyi bu duruma getirdiler.
Bu durum Selahaddin Eyyubi’nin dediği nokta; "Bir milleti savaş olmaksızın yıkmak isterseniz, çıplaklığı ve zinayı genç nesilde yayın” diyor. Bu durum çağlar öncesinden teşhisi konmuş bir hastalık. Yine bunu teyit eder şekilde M. T. Cicero;
"Memleketler parasızlıktan değil, ahlaksızlıktan çökerler" diyor. Bunların hepsi yaşanmış ve tecrübeyle sabit olaylar.
Herkes şunu çok iyi bilmeli ki;
Bir ülkenin geleceği sağlam kalelere,
İlerlemesi de güzel binalara ve milli gelirin artışına değil, o insanların ahlaki değerlerine bağlıdır. Milli ahlakı olmayan kavimlerde, medeniyet olmaz.
Bu camide namaz kıldıran imam için de geçerlidir,
Okulda ders anlatan öğretmen için de geçerlidir,
Müslüman için de, laik içinde geçerlidir,
Zengin için de fakir için de geçerlidir,
Erkek, kadın, çocuk, yaşlı için de geçerlidir.
Mevlana bu noktada “Sen bizim suretimize değil, ahlakımıza bak” diyor.. Hem aile ahlakı gitmiş, hem ülkenin ahlakı gitmiş.
Suretin güzel olmuş, bedenin sağlıklı olmuş, güzel sesinle de Kur’an yarışmaları
Yapıyorsunuz; maneviyat ve ahlak bozulduktan sonra kaç yazar.
Eğer ahlak bu derece bozulduysa bunuz sebebini biraz da yapılan kanunlarda aramak lazım.
Çağlar ötesinden Horatius ;
“Temel ahlak ilkeleri yoksa boş yasalar ne işe yarar” derken tam da ülkemizde olanlara işaret ediyor.
Sizin dindarlığınız da kindarlığınız da AHLAK kurallarına bağlıdır.
Mevla’m bu millete akıl fikir versin, feraset versin. Mustafa Kemal Atatürk’ün şu sözünü de kanun yapıcıların dikkatine sunalım.
“Hiçbir mücadele yoktur ki, ahlak esasına dayanmadan ilerleyebilsin..”