Bursa Arena E'Gazete
2025-04-12 00:15:01

Halife Olmadan Filistin’i Savunamaz mısınız?

MUSTAFA SOLAK

12 Nisan 2025, 00:15

Yeni Şafak yazarı Aydın Ünal halifenin gerekliliğine dair şunları yazmış:

“Dün Yeni Şafak’ın sürmanşetinde Dünya Müslüman Alimler Birliği’nin fetvası vardı: ‘Gazze’deki soykırım karşısında cihat bütün Müslümanlara farzdır!’

Fetva önemli ama bir karşılık bulacak mı? Maalesef hayır. İsrail Mekke’yi işgal edip Kâbe-i Muazzama’yı yıksa, en fazla birkaç gün kitlesel protesto olur, bir de İslam Konferansı Örgütü vs. toplanıp “şiddetle” kınama yaparlar. O derece bir vurdumduymazlık, o derece bir aymazlık…

Başımıza ne geldiyse halifesizlikten geliyor.

Hilafet eski haliyle geri gelmez ama Dünya Müslüman Alimler Birliği gibi bir şuranın hilafet makamı gibi konumlandırılması mümkün olabilir. Neden olmasın?”[1]

“Dünya Müslüman Alimler Birliği gibi bir şuranın hilafet makamı gibi konumlandırılması mümkün olabilir mi?” sorusunu sormadan önce hilafet isteyenlere şunları sormak gerekir:

Birinci Dünya Savaşı’nda Osmanlı halifesinin cihat çağrılarına kaç Müslüman devlet katıldı?

Halifelik kaldırıldıktan sonra ortaya çıkan halifelerin peşinden giden oldu mu?

Bugün o halifeler neden yok?

Acaba diğer Müslüman devletlerin dikkate almamasından kaynaklanabilir mi?

Böyle ise yeni bir halifeyi neden dikkate alsınlar?

Hilafetin çıkarı ile Türkiye’nin çıkarı çatışınca kimin dediği olacak?

Hilafet isteyerek Hristiyanlık’taki papalık kurumu gibi ruhban bir kurum oluşturacağınızın farkında mısınız? Hani İslamiyet’te ruhbanlık yoktu!

Türkiye’nin seçtiği halife dikkate alınmaz

Türkiye’nin seçtiği halifeyi diğer Müslüman ülkeler dikkate almaz. Tarihi biraz okusalar, meclis tutanaklarına göz atsalar, hatta sadece Nutuk’u okusalar yeterli. Antalya Milletvekili Rasih Efendi, gezdiği Müslüman ülkelerde halkın Atatürk’ü halife görmek istediklerini belirtince Atatürk Rasih efendiye verdiği yanıtı, Nutuk’ta şöyle belirtir:

“Siz din alimlerindensiniz. Halife’nin devlet başkanı demek olduğunu bilirsiniz. Başlarında kralları imparatorları bulunan uyrukların bana ulaştırdığınız dilek ve önerilerini ben nasıl kabul edebilirim? Kabul ettim desem o uyrukların başındaki kişiler bunu kabul eder mi? Halife’nin buyrukları ve emirleri yerine getirilir. Beni Halife yapmak isteyenler buyruklarımı yerine getirebilecekler midir? O halde değeri ve anlamı olmayan mevhum bir sıfatı takınmak gülünç olmaz mı?”

Atatürk sözlerinin gerekçelerini şöyle açıklar:

“Bir İslam devleti olan İran veya Afganistan Halife’nin herhangi bir yetkisini tanır mı? Tanıyabilir mi? Haklı olarak tanıyamaz. Çünkü devletin bağımsızlığını, milletin egemenliğini ihlal eder. Millete şunu da hatırlatalım ki; kendinizi dünyanın egemeni sanmak gafleti, artık sürüp gitmemelidir. Gerçek durumumuzu, dünya durumunu tanımamaktaki gafillikle, gafillere uymakla milletimizi sürüklediğimiz felaketler yetişir, bile bile aynı acıklı durumu sürdüremeyiz.”

Hilafet makamı gibi konumlandırılabilir mi?

“Dünya Müslüman Alimler Birliği gibi bir şuranın hilafet makamı gibi konumlandırılması mümkün olabilir mi?”

Yine tarihi bir açıklama yapalım. Atatürk meseleyi tarihi yönden değerlendirir. Dört halife döneminden beri çeşitli halifelerin ortaya çıktığını, birbirlerini tanımadıklarını şöyle örneklendirir:

“Bir taraftan Hz. Ali, halifeyim diye yönetimde bulunmuştu. Bir taraftan da Muaviye yine Halife’yim diye yönetimde bulunmuştu. Abbasi halifeleri zamanında bir taraftan Halife’yim diye Bağdat’ta bir takım hükümdarlar yönetiminde bulunuyordu bir tarafta da Emevi hilâfeti. Bugün zamanımızda da Fas’ta, Sudan’da halifeler vardır. Onlar da kendilerine ‘müminlerin emri’ diyorlar. O halde bu, tarihte sabit değildir ve bundan sonra da bütün İslâm âlemini, hilâfet makamı adı altında bir noktada bağlayıp yönetmenin mümkün olabileceğini kabul etmek doğru değildir. Şimdi Mısır, Hint, Türk, Batı vs. Müslümanların tümünü kendi çevresinin şartlarından ve kendi çevresinin geleneklerinden kopartılacak ve ümmet adı altında bir noktada birleşebilecek… Buna imkân tasavvur etmek doğru bir şey değildir.”

Atatürk, “İslâm âleminde Türkler halifenin maddi ihtiyaçlarını fiilen sağlayan tek millet”in Türkler olduğunu, “dünya çapında bir hilâfeti tercih edenler şimdiye kadar her türlü katılımdan” kaçtıklarını, “o halde neyi savunuyorlar” diyerek İstanbul’daki hilafeti savunmak gibi dertlerinin olmadığını dile getirmiştir.

Bu tarihi gerçeklere rağmen halife seçilse bile hilafetin çıkarı ile Türkiye’nin çıkarı çatışınca hilafetin dediği olacaktır. Türkiye Cumhuriyeti’ni öncelik olmaktan çıkardığınızın farkında mısınız? Başka bir İslam ülkesini hedef alırsa İslam devletleriyle de çatıştırmış olmayacak mısınız? Hatta halife, ülkemizi hedef alırsa ne olacak?

Müslüman devletler halife olmadan karar neden alamasınlar?

Yemen’de Husiler Gazze’deki soykırıma ABD gemilerine füze yağdırarak tavır alıyorlar. Türkiye ve diğer Müslüman ülkeler neden böylesi olmasa bile emperyalizme tavır alamasın! ABD, Kürecik ve İncirlik’ten çıkarılabilir ve İsrail ve ABD için kullanımı engellenebilir. İsrail ile ticaret durdurulabilir. Hiç değil mi bazı Müslüman ülkelerle İsrail’e karşı ortak tavır geliştirilebilir. Batı’nın savaş örgütü, Müslümanları öldüren NATO’dan çıkılabilir. Bunların hiçbirini savunmuyorsanız samimiyetinize nasıl inanılabilir?

Dolayısıyla “Başımıza ne geldiyse halifesizlikten geliyor” diyenler emperyalizme, Siyonizme karşı adım atamamalarını, samimiyetsizliklerini, hilafetin yokluğuna bağlayarak gizleme çabasındalar. “Ah bir halifemiz olsa neler yaparız” diyenler önce ülkemizdeki üslerimizden conileri kovsun.

_____________________________________

[1] Aydın Ünal, “Kurultay kumpanyası”, erişim tarihi 07.04.2025, https://www.yenisafak.com/yazarlar/aydin-unal/kurultay-kumpanyasi-4692530