İnsanın yaptığı yanlışlar bir gün iflahını söker.
Yıllar öncesiydi.
287 kişi bulunan Çalıştığım bir özel sektörde herkesin ağzında şu ifade yer alıyordu;
“Allah belanızı versin"
İnsan kendisine ekmek verenlere bunu nasıl diyebilirdi.
Her ne kadar beddua olmaz deseniz de,
Hakkı yenen, haksızlığa uğrayan insanlar bunları söyleyebiliyordu.
Aradan çok geçmedi. 30 yıl gibi bir süre içinde bela ile anılan o kurumun şimdi temel taşı bile kalmadı.
Demek ki “Ah edenler“ haklı imiş ki kurum yok oldu.
Aksi takdirde okudukları bela kendilerine dönebilirdi.
Hiç kimsenin ahı yerde kalmıyor..
..
Buradan ülke geneline çıkış yapalım isterseniz.
Bu ülkenin idaresinde yer alan kişilere, devlet erkanına bir bakalım şimdi de;
2 Mart 2021 tarihinde Cumhurbaşkanlığı kararı ile Türkiye İstatistik Kurumu Başkanı olarak atanan Sait Erdal Dinçer ;
"Ben 84 milyona karşı sorumluyum, bir yanlışa imza atarsam 84 milyonun hakkını yemiş olurum" cakası üzerine görevden alınıyor.
Gıda fiyatları artarken,
Asgari ücret belirlenirken,
Zamlar alıp başını giderken,
Zirve yapan dolar bir gecede inerken,
İnsanların hakkını bırakıp kurumun itibarını üst düzeye çıkarmaya çalışırken, sen ve senden önce gidenler de bunları çoktan yüklendiniz zaten.
İnsanların maaşları senin söylediğin rakamlara göre belirlendi.
Zamlar vergiler sizin açıklamalarınızla yönlendirildi.
Tüyü bitmedik yetimlerin haklarını aldınız.
Onların veballerini yüklendiniz.
Siz farkına mı değilsiniz yoksa farkında olmaMIŞ gibi mi davranıyorsunuz ?
Her iki hal de gaflet alametidir bunlar zaten.
Sizin açıkladığınız rakamla dışarıda geçer rakamların arasında dağlar kadar fark var iken,
Haklarını yediğiniz bu insanların hangi biriyle nasıl helalleşeceksiniz.
Eğer görevinizi hakkıyla, hukukuyla yerine getirdiğinize inanıyorsanız mesele yok. (ki, böyle düşünürseniz de kendinizi kandırmaktan öte geçemezsiniz. Zira gerçekler mızrağın çuvala sığmayacağı cinsten. Her taraf alev alev yanarken bunları görmemezlikten gelemezsiniz).
Lakin dışarıya karşı hoş görünüp de içinizde bir kuşku var ise vay halinize vay halinize..
Bunun altından ne bu dünyada ne öte dünyada kalkamazsınız.
..
Yine büyük bir cakayla;
“Bizim rehberimiz hukuktur. Bizim rotamız hukuktur. Bizim kılavuzumuz hukuktur. ‘Biz yapalım, hukuk arkamızdan gelsin’ değil, ‘Hukuk önden gelsin, biz ona göre kendimizi ayarlayalım’ anlayışıdır hukuk devleti.” Diyerek 4 yıl 6 ay 10 gündür görev yaptığı Adalet Bakanlığı'ndan istifa eden, daha doğrusu gündemde yer aldığı şekliyle "affını isteyen" Abdulhamit Gül! böyle söylüyordu.
Bir köşe yazısının iddialarıyla hareket etmesi neticesinde, (Eylül 2019 - Sabah)
Etrafımızda ve yakın çevremizde gördüğümüz kadarıyla, Fetö’cü zihniyetle mücadele adı altında yüzbinlerce insan suçsuz yere,
İşinden oldu,
Aşından oldu,
Eşinden oldu,
Hayatından olanlar oldu.
Bir kırbaç gibi insanların sırtına inen bu darbelerin itiraz yerleri bile olmadı.
Üzerinde bu yaftayı taşıyan kişileri gördüklerinde hiçbir makam ehli bunlara hoş bakmadı.
Herkes belaya bulaşmamak düşüncesini taşıyarak, olayları doğru dürüst araştırma zahmetine girmediği gibi, birçok şaibeyi de beraberinde getirdi.
Suçlu olanlar elbet de cezasını çeksin,
Ya suçsuz olanlar!..
Bunların hakları gasp edildi,
Bunlarla nasıl helalleşeceksiniz.
Sizden öncekiler de bu vebalin ortaklarıdır.
Sizin ortaya koyduğunuz insanların hayatını mahvederken,
Şimdi herkesin gözü Allah’ın adaletine çevrildi.
Sizin vermediğiniz adaleti insanlar Yaradan’dan talep ediyor.
Hem de hiç şek ve şüphe duymadan bekliyorlar.
Onların dilinde de yukarıda zikrettiğimiz bela zincirini duyuyoruz.
Eğer bu insanlar hâkli ise, Bunların ahı sizi rahat koymayacak onu bilesiniz.
Yaradan bir şeyi yarına bırakıyor da kimseni yanına bırakmıyor.
Yaşanmış hadiseler bunun en güzel örnekleridir.
Eskiler boşa demiyor; “Mazlumun ahı tahttan indirir şahı"
Onun içindir ki Yaradan “Kul hakkıyla gelmeyin” diyor..
Bekleyip göreceğiz.
Kim haklı kim haksız!
Gerçeklerin bir gün ortaya çıkma gibi bir huyu vardır..