Bursa Arena E'Gazete
2023-07-17 00:08:19

Garip..

HİKMET ÖCAL

17 Temmuz 2023, 00:08

Bunaltıcı bir hava vardı. Akşamüstüne doğru sağlam bir sağanak yağdı ama serinliğin hükmü pek fazla sürmedi. Çevresi tamamen birbirinden güzel ağaçlarla çevrili çay bahçesinde hemen hemen bütün masalar doluydu. Yalnızca en uzak masada oturan orta yaşlı kadının az ötesindeki iki masa boştu. Kırmızı tişörtlü garsonlar güler yüzleri eşliğinde çay servislerini yapıyorlardı.

Tek başına oturan kadın üzgün gözüküyor, etrafındaki aileleri imrenerek seyrederken, arada bir dermansız yüzünde belli belirsiz bir tebessüm oluşuyordu. Turuncu, geniş çantasını zoraki açtı. Bir paket ıslak mendil, ardından da bir sigara paketi çıkardı. Şıpır şıpır terleyen alnını çabuk çabuk sildi. Bir sigara yaktı. Çok derinden bir nefes çekti. O esnada gelen garsona bir çay söyledi. Garson gittikten sonra çantasından bu kez eski ve bir o kadar da yıpranmış bir cüzdan çıkardı. Cüzdanın içinden de ucu hafifçe kıvrılmış on yaşlarında bir kız çocuğunun resmini aldı eline.. Kızı olmalıydı. Sigarasından bir nefes daha çekti. Bu çekiş sanki okyanuslar kadar derin bir çekişti. Göz pınarlarında birer damla yaş belirdi. Islak mendille yaşları sildi. Yüzü seğirdi. Dudakları titredi. O an kendinde değildi. Öyle ki, başında duran ve kendisini şaşkın bakışlarla izleyen uzun yüzlü garsonu fark etmedi bile. Garsonun şaşkın bakışları kısa bir süre sonra yerini acımaya bıraktı. Garson başını iki yana sallayarak, “kim bilir ne derdi var” diye düşünerek ağır adımlarla üç masa ötedeki boş bardakları almak için yöneldi..

Genç yaşına rağmen yüzü derin çizgilerle kaplı kadın, resimdeki, gözlerinin içi gülen şirin kızı defalarca öptü. Öperken de artık dünyada hiçbir kuvvetin durduramayacağı gözyaşları resmi ıslattı. Kadının bu dokunaklı hali çevredeki insanların da dikkatini çekmeye başlamıştı. Çoğu, kadına acıyarak bakıyorlardı. Az önce kadına çay getiren garson, yeniden kadının yanına gelerek ona şefkatle: “abla çayın soğudu” dedi. Kadın bunu da fark etmedi. Gözlerini küçük kızdan ayıramıyordu. Neden sonra garsonu fark etti. Garson daha bir şefkatle az önce söylediklerini tekrarladı. Kadın kibarca, “çok sağ ol” dedi. Ilınmış çayı bir dikişte bitirdi. Garson: “abla sana bir çay daha getireceğim ama lütfen bu sefer soğutma” diyerek kadının yüzüne baktı. O da naif tebessümle hafifçe başını salladı..

Bir süre sonra kadının az ötesindeki masaya iki aile geldi. Beş de çocuk vardı. Gelen garsona siparişlerini verdiler. Çocuklar masadan kalkarak, parkta saklambaç oynamaya başladılar. Çocukların şamataları olmadan rahat rahat konuşabilecekleri için mutlu olan anne babaları keyifle sohbete başladılar. O arada geniş yüzlü olan adamın gözü az ötedeki halen resme bakan kadına takıldı. Tanımıştı. Fark ettirmeden yanındaki adamı dürttü. Eliyle ağzını kapatarak ve arkadaşının kulağına eğilerek, “bak, burada kim var..” dedi. Peşi sıra birbirlerinin gözlerine alaycı ifadelerle baktılar. O esnada kadınlar hararetli hararetli başka bir şey anlatıyorlardı. Adamlar bundan faydalanarak biraz daha rahat ama yine de dikkat ederek fısıldaşmayı sürdürdüler. Alaycı gülüşü bir süre sonra yerini endişeye bırakan adam diğerine, “bana bak, bize sırnaşıp, geçen gece onunla birlikte olduğumuzu bizimkilere yumurtlarsa hapı yutarız..” dedi. Diğeri de aynı korkuyu yüreğinde hissederek arkadaşının yüzüne baktı ve “Onu buradan bir şekilde uzaklaştırmalıyız” diye hızlı hızlı cevap verdi. O arada karısı söylenen son sözü duymuştu. Bunu duyduğu gibi, kocasının bu sözü söylerken kadına bakışını da görmüştü. Hemen kaşlarını çatarak: “niye uzaklaştıracakmışsınız bakayım kadıncağızı, söyle bakayım” deyiverdi. Adam, durumu, “hiç"lerle geçiştirmeye çalıştıysa da karısı çok zekiydi, kanmadı. Adam karısının huyunu biliyordu. Muhakkak öğrenecekti. Durumu olduğu gibi anlatamayacağından aklına mantıklı bir yalan uydurmak geldi. Sadece üçünün duyabileceği bir ses tonuyla: “şu ilerideki kadın var ya, o bir hayat kadını. Geçen bizim Cezmi’yle birlikteydi.” dedi. Her kadın gibi diğer kadın da çok zekiydi. Bir hışımla söze girdi: “sen nereden biliyorsun bu kadını peki?”.. İki adam çaresizlikle birbirinin gözlerinin içine baktılar. Adam toparlamaya çalışarak: “şeyy, yenge onları kol kola görmüştüm” diye cevap verdi. Bu kez iki kadın şüpheyle önce adamlara sonra da birbirlerine baktılar. O an hissettikleri şüphe sözcüklerle anlatılır gibi değildi ama yine de annelik içgüdüsüyle, çocuklarının babalarına inanmayı seçtiler.

Kadınlar, bir süre sonra bakışlarını o hiç kimseye bir zararı olmayan, masasında sessiz sedasız oturan ve yavrusunun resmine bakan kadına çevirdiler. Her ikisi de hemcinsleri olan kadına çöp kutusuna atılmış pislikler gibi dudaklarını büke büke, iğrenerek bakıyorlardı. Kadın yine hiçbir şey fark etmedi. Kendinde değildi zaten. Elmacık kemiği çıkık olanın karısı, ahlaksızca kendini aldatan kocasını dürterek: “hemen git, buranın yönetimine bize anlattıklarını anlat. Aşifteyi buradan defetsinler, onu burada istemiyoruz..” diye bağırdı. Ses yükseldiği için hemen herkes kadının söylediklerini duymuş ve ne olduğunu anlamaya çalışan ifadelerle bağıran kadına bakıyorlardı. Adam bunu yapamazdı zira yaparsa kadın her şeyi olduğu gibi anlatacaktı. Adam korkuyordu. Diğeri de öyle. ”Boş ver” diyerek eşlerini sakinleştirmeye çalıştılarsa da bu hiçbir işe yaramadı. İki kadın sinirle oldukları yerden kalkarak, diğer insanların şaşkın bakışları arasında hızla yönetime yöneldi. Bu arada konuşulanlardan, kadının hayat kadını olduğunu öğrenen diğer masalardan da homurtular yükselmeye başladı. Kadın gürültüleri algılayamıyordu. Biraz sonra kopacak fırtınanın kendisiyle ilgili olduğundan bihaberdi..

Çay bahçesinin sorumlusu olan beyaz saçlı adam, adamdı.. Kadına, hiçbir müşterisinin özel hayatıyla ilgilenmediğini, buradaki her insanın kendisi için değerli olduğunu, bu sebeple onu kovmayacağını kararlı bakışları eşliğinde söyledi. Kadın sinirden deliye döndü. Bir hışımla giderek kadının yakasına yapıştı. Diğer kadın da oraya koştu. Kocaları da karılarını sakinleştirmek için onların arkalarından. Diğer masalardan koşanlar da oldu. Kadını itip kakmaya başladılar. O ise ne olduğuna bir anlam verememişti. Ürkek bakışlarla çevresindekilere bakıyordu. O esnada kadına çay getiren garson yetişti, kadını her biri çok dürüst (!) olan insanların gazabından korumak için ona siper oldu ama yine de arada kadını tartaklıyorlardı. Kadının kızının resmi masadan yere düştü. İnsanların ayakları arasında kadının kadınlık onuruyla birlikte paramparça oldu. O arada kadın, geçen gece kendisiyle birlikte olan kocalarla göz göze geldi. İki adam da kalabalıktan güç alıp kadını tartaklıyorlardı.

KDIN, HER KADIN GİBİ ÇOK DEĞERLİYDİ. ÖYLE Kİ, KENDİLERİNİ HOR GÖREN, İTİP KAKALAYAN BU İKİ ADAMIN (!) YEDİĞİ HERZELERİ, YUVALARI YIKILMASIN DİYE EŞLERİNE SÖYLEMİYORDU.. HER İKİSİNİN DE AHLAK NAMINA YAPTIKLARI BU DAVRANIŞ KARŞISINDA, “AHLAK” SÖZCÜĞÜ ANLAMINI KAYBEDİYOR VE BU SÖZCÜK ORACIKTA TARİFSİZ ACILAR ÇEKİYORDU..

BAZI KADINLARIN, BU GARİPLERİN DE VAKTİYLE KENDİ ÇOCUKLARI GİBİ ÇOCUK OLDUĞUNU, HİÇBİR KADININ BİLE İSTEYEREK AĞZI KOKAN, KENDİ KOKAN ONLARCA ERKEKLE BİRLİKTE OLMAK İSTEMEYECEĞİNİ ALGILAYAMAYACAK KADAR HASTALIKLI BEYİNLERİ VARDI. KENDİ KOCALARINA HESAP SORMAK YERİNE, ÇAY BAHÇESİNDEKİ GİBİ FELEĞİN SİLLESİNİ YEMİŞ BU GARİBE EFELENİYORLARDI…

OYSA BU ZAVALLILAR, BİR HATA YAPARAK ANASINI BİLE SATAN P……..’LERİN ELİNE DÜŞÜYORLAR, BÜYÜK MİKTARDA PARALARLA BORÇLANDIRILIYORLAR, İTİRAZ ETTİKLERİNDE İSE ŞİDDET BAŞLIYORDU..

YETERİ KADAR KORUNMAK, İŞ İMKANINA KAVUŞMAK VE ONURLARIYLA YAŞAMAK İÇİN DESTEKLENMEK GİBİ HAKLARI YOK MUYDU..

KADIN DERNEKLERİ, BU EZİLMİŞ İNSANLARA EL UZATMAK, HEMCİNSLERİNE DESTEK OLMAK İÇİN NEDEN ÇIRPINMIYORDU..

DÜNYA KADINLAR GÜNÜYMÜŞ…

BU GARİPLER HER GÜN, HER SAAT, HER DAKİKA VE EN ACISI DA HEMCİNSLERİ TARAFINDAN HORLANIRKEN, HER YIL, ŞAŞAYLA KUTLANAN “KADINLAR GÜNÜNÜN” FALAN, HİÇBİR KIYMETİ HARBİYESİ YOKTUR…

Saygı ve Sevgilerimle..

Sitemizden en iyi şekilde faydalanmanız için çerezler kullanılmaktadır.