Geçmişten ders almayı bilmeyiz. Deprem olur, sel olur, kaza olur panikleriz. Sonra bir şey olmamış gibi devam ederiz günlük yaşamımıza.
Peki, gerekli önlemleri alır mıyız, tekrarında zarar görmeyelim diye çareler üretir miyiz, yoksa bir şeyler yapmak yerine unutur muyuz felaketleri? Unuturuz, uyuturuz, birkaç gün sızlanıp söylenir, aklımıza geleni suçlar, sonuçta kadere bağlarız olanları.
Oysa, depremle ilgili tedbirleri tazelesek, tuğla ve sıvayla oluşturduğumuz demir ve çimento fıkarası binalarımızı güçlendirsek, harap ve çatlak yerlerini onarsak, kanunen mecbur olduğumuz sigortalarını yaptırsak kötü mü olur? Bodrum ciddi bir deprem bölgesi olduğuna göre, hangimiz binalarımızı kontrol ettirdik, hangimiz dayanıklılık gücünü arttırdık, kaçımız yatırdık sigortalarını? Buna doğru dürüst cevap verebilecek bir makam var mı?
Bekledik ki, belediyeler yapar bu görevi. Mimar ve Mühendis Odalarının da yardımıyla, küçük ücretler karşılığı tüm binaları elden geçirir. Hangisi dayanıklı, hangisi değil ortaya çıkarır. Çürük çarık binaların sahiplerini uyarır, güçlendirecek önlemleri almalarını sağlar, yapmayanları cezalandırır. Son depremin üzerinden hayli geçti ama hala tedbir alınmıyor. Bırakın vatandaşın evlerini, resmi binalarla okulların kontrolleri bile yapılmadı.
Son çıkan imar barışıyla, yeni bir yapı rezaletini yaşıyoruz. Herkes evini büyütüyor, kat çıkıyor, balkonları binaya ekliyor, müştemilatları çoğaltıyor. Kimse oralı değil, dur diyen yok. Güya 2017 sonuna kadar yapılanlar giriyordu imar barışına. Aklına esen seçime kadar sürdürüyor barışı. Bir gecede kat çıkan, birkaç saat içinde balkonu kapatan, bir haftada yeni ev bitirenlerin sayısı, inanılmaz miktarlara ulaştı. Bizim insanımızın gözü doymuyor, dere yatağı, heyelan bölgesi filan tanımıyor. Bulduğu boşluğu dolduruyor, bir karış yeri bile betonluyor.
Sel felaketleri sürüyor. İki yıl önce Bodrum perişan olmuş, çok sayıda evi ve dükkanı su basmış, aileler ve esnaf büyük zararlara uğramıştı. Selden sonra göstermelik bir şeyler yapıldı, Oasis alışveriş merkezine giden kanallar temizlendi, DSİ suyun hızını kesecek engeller oluşturdu ama, afet öyle küçük önlemlerle durur mu? İşte aradan iki sene geçti ki, daha büyüğüyle karşılaştı Bodrum. Yarım saatlik şiddetli bir yağmur, şehrin merkezini adeta mahvetti. Sular denize ulaşacak kanal bulamadı. Kanalların çoğu, üzerlerine yapılan evlerle kapanmıştı çünkü.
Kim verdi buralara ruhsatı, hiç araştırdık mı? Ruhsatı imzalayanları sorguladık mı, dereleri evlerle kapatanlara göz yumanları tespit ettik mi? Ne gezer, yapan yaptığıyla kaldı, suçluların cezalarını, evlerini yada işyerlerini sular basan günahsız Bodrum halkı ödedi. Dikkat edin Bodrum’da, dere sokak, dereyanı sokak, dereağzı sokak adlarını taşıyan pek çok sokak mevcut. Bugüne kadar kenti yöneten hiç kimse bu garabetin üzerinde durmamış, (yahu derenin üzerine ev yapılır mı?) dememiş. Bodrum’un dere köyü bile var. Orada hala, yasalara filan kulak asmadan evler yapılıyor, büyütülüyor, çıkmalar ekleniyor. Kim bakacak bunlara? Şehir uzun süredir sahipsiz. Belediye Başkanı Muğla’da çalışıyor. Ne o, büyükşehir belediye Başkanı olacakmış. Küçüğünü halledemedi ki, büyüğünü yönetmeye soyunuyor. Severiz ama, bu gerçekleri ona söylemek yerine, arkasını sıvazlayıp duruyoruz hala.
Yağmurlar artık eskisi gibi yağmıyor. Küresel ısınma yağışın şeklini bile değiştirdi. Yarım saat içinde hava iyice kararıyor, bulutlar iyice alçalıyor, şimşekler çakar ve yıldırımlar düşerken, gökyüzü yarılıyor adeta ve sanki milyarlarca kova ile aynı anda sular boşalıyor kente. İşte o sular, dere yatakları kapalı olduğu için felaket halini alıp, yıkıp geçiyor her yeri. Geçici önlemler yerine kalıcı çareler bulamazsak, kamu yararı diyerek kapalı dereleri eğer açmazsak, yerel çaresizliğimize Ankara’nın gücünü ekleyemezsek, Bodrum’u daha çoookkkk sular basar, şehir daha çoookkk zararlar görür.
İşte seçimler yaklaşıyor. Hepimiz yakında oy vereceğiz. Acaba Bodrum’un sorunlarını sırtlanacak, onları aklıyla ve bilgisiyle çözecek, verdiği sözleri tutacak ve açıkladığı projeleri gerçekleştirecek adaylara mı vereceğiz oylarımızı, yoksa eskiden olduğu gibi sen-ben-bizim oğlan politikasının peşinden mi gideceğiz? Dikkat edin, geçen belediye seçiminde verilen sözlere,açıklanan projelere, yapılacak işlere bir göz atın.Bulun o dönemin seçim beyannamelerini.Söylenilenlerin hangisi yapıldı acaba? Atılan nutukların hangisi gerçekleşti, Bodrum’un sıkıntılarından hangisi doğru dürüst çözülebildi?
Geçen seçimde dikkat etmedik, ama bu seçimde de aynı sorumsuzluğu yapar, oylarımızı akıl ve mantığımızla değil, duygularımızla kullanırsak, Bodrum’u daha çoookkk sel basar, çoookkk deprem vurur. Allah korusun ama, her yanlışımızı Allah’a havale edersek, idareciliğe soyunanlara ne gerek kalır? Allah bize akıl vermiş, onu da doğru dürüst kullanalım artık.
Bodrum’u yönetenler, seçilmek için koşturdukları kadar, afetlerin zararlarını küçültmek ve engellemek için de koştursalar ya…