Google sorduğunuz zaman size şu bilgiyi verir:
DNA molekülü üzerinde gerçekleştirilen çalışmalar Avery ve arkadaşları kalıtımdan sorumlu hücresel elemanın DNA olduğunu açıklayan deneyleri ile hız kazanmıştır.
Halbuki, inanan insanların olayları iyi değerlendirmeleri için hakikate ermeleri yolunda Kur’an'a bakmaları lazım. Google’ın aksine olayların nasıl geliştiğini görmeleri gerekir.
1940’ların sonuna doğru Amerika’da bir olay cereyan ediyor.
Zengin bir adamın ölümünden birkaç yıl sonra bir kadın yanında bir çocukla mahkemeye başvuruyor ve çocuğun ölen adamdan olduğunu iddia ediyor.
Bu dönem ölüden DNA testi yapılamayan bir dönem dünya için.
Amerika hukuk sistemlerinde bu olayın bir karşılığını bulunmayınca başka sistemlerin açıklamalarına müracaat ediyorlar.
Roma hukukuna bakıyorlar yok.
Yunan, Hint, Uzakdoğu’da yok.
Bir heyet Türkiye’ye geliyor.
Dönemin İstanbul Müftüsü Ömer Nasuhi Bilmen’e yönlendiriliyorlar.
İlk başta anlam veremiyor gelen ekip. Gönülsüz de olsa görüşüyorlar.
Ömer Nasuhi Bilmen, onlara ölen adamın kemiklerinin durup durmadığını sorduğunda şaşkınlıkları iyice büyüyor. Kemiklerinin durduğunu söylüyorlar.
Ömer Nasuhi Bilmen Yasin Suresi'nin 78 ve 79. Ayetlerinde belirtilen,
“Şu çürümüş kemikleri kim diriltecek? diyor. De ki; İlk defa onu yoktan kim yarattıysa,
tekrar O diriltecek. O, her türlü yaratmayı hakkıyla bilendir.” Emri ilahisine uyarak gelen heyete kuyruk sokumu kemiğinden bir yer tarif ediyor.
Tarif ettiği yere çocuğun bir damla kanını damlatmalarını, eğer o kemik kanı emerse çocuğun o adamdan olduğunu aksi olursa kadının yalancı olduğunu ve buna göre hüküm verebileceklerini anlatıyor.
Ekip bu işten memnun olmaksızın ülkesine dönüyor. Bir müftünün böyle bir tıp bilgisine nasıl hâkim olabileceğine ihtimal veremiyorlar. Ancak, ekipteki bir doktorun ise kafasını kurcalıyor bu mesele. Sırf Müftünün yanlışlığını ispat etmek için mezar açtırılıp adamın bedeni çıkarılıyor. Tarif edilen kemiğin üzerine önce kendi kanını damlatıyor. Kan akıp gidiyor kemiğin üzerinden. Sonra müftünün dediği gibi çocuğun kanını döktüğünde gözleri fal taşı gibi açılıyor. Kemiğin kanı emdiğini gördüğünde hayretini gizlemiyor.
Yasin suresinde belirtilen ayetler, vücuda ne yaparsanız yapın o kemiği yok edemediğinizi, kıyamete kadar hiçbir gücünde buna muktedir olamayacağını, zira mahşerde insanların o kemik parçasından yeniden diriltileceğini anlatıyor.
…
Nitekim bir başka örnek
Ünlü denizci kaptan Jacgues Cousteau araştırmaları esnasında, iki denizin suyunun birbirine karışmadığını tespit etti. Bu yer Akdeniz ile Atlantik okyanusunun kesiştiği yer. Bu yerin 1400 yıl önce keşfedildiğini kendisine söylediklerinde şaşırır. Kuran'da Rahman suresinin 19. ve 20. Ayetlerinde "o, birbirine kavuşmak üzere iki denizi salıverdi. Ama aralarında bir engel vardır, birbirlerine karışmazlar" ve bu ayeti gördükten sonra kaptan Custo Müslüman olmuştur.
Görüldüğü gibi ne ararsan Kur’an'da var.
Yeter ki Allah’ın emrine uyup onu okuyalım.
Yeter ki titreyip kendimize dönelim..