Bodrum için bir şeyler yapılınca öylesine seviniyor ve mutlu oluyorum ki anlatamam.
Gerçi memleketimin her köşesinin gelişimi ve kazanımı da ayrı heyecanlandırıyor beni. Ama Türk turizminin gözbebeği, dünyanın artık bilinen markası, çok kıymetli antik kentimiz Bodrum bir başka işte… Orada yaşıyor olmam, Ankara tarafından ihmal edildiğini görmem, eksik ve noksanlarının tamamlanmaması konusundaki tembellik, üzüntü ve duyarlığımı iyice arttırıyor.
Geriye bakınca, son yıllardaki farkındalık, samimi ve ortak taleplerdeki artış, cılız da olsa gelişmeler görülmüyor değil. Ama bütün bunlar yetmiyor. Bodrum’un geleceğini akıllıca kapsayan çalışmalara, projelere ve yatırımlara önem vermek lazım. Her şeyi devletten bekleyen anlayışın yanına, mutlaka sorumlulukla destek olacak, omuz verecek bir yaklaşımı da yerleştirmek şart. Bunu ciddi sivil toplum kuruluşlarıyla, yapıcı ve yaratıcı becerekli ve deneyimli insanlarımızla, Bodrum üzerinden çıkar sağlamak kafasının yerine, Bodrum’a değer katma kafasını devreye sokarak gerçekleştirebiliriz.
Bu imkana, kişi ve kuruluşlara sahibiz. Örnek çok ama, son yaptığı güçlü organizasyon ve atakla Bodrum esnaf, sanayici ve işadamları Derneği’ni örnek gösterebilirim. Son yıllardaki iyi yönetimi zirveye taşıyan bu derneğimiz, 7 yıldır iş dünyasının ekonomi buluşmalarını Bodrum’a taşımaya çalışmış, sessiz ama yararlı çalışmalar yaparak, kent değerini parlatma gayretlerine büyük destek vermiştir. Şimdi çok başarılı, çok girişken, çok akıllı Başkanı Engin Kaplan yönetim vitesini iyice yükselterek, Bodrum’da iş insanları zirvesini toplamaya soyunmuş, çok ciddi bir organizasyon yaparak, ilerde Davos benzeri bir oluşumun temelini atmıştır.
Kaplan ve ekibini takdirle alkışlarken, Kempinski Otelde düzenlenen BESİAD 8. İş İnsanları Zirvesini izlemek ve konuşmalarda yapılacak değerlendirmeleri dinlemek amacıyla toplantıya gittim. Amatör bir heyecanla ama profesyonel bir düzenle her şeyin çok iyi planlandığını, en ince ayrıntıların bile düşünüldüğünü, özetle başarılı bir sonuç için tüm önlemlerin alındığını gördüm. TUSİAD Başkanı bile gelmişti zirveye. GESİFED, TÜRKONFED Başkanları da oradaydı. Bilim adamları, ekonomistler, devlet temsilcilerimiz, Belediye Başkanlarımız, henüz şöhreti yakalamamış bazı patronlar, ulusal ve yerel basın, medyanın ünlü ekonomi yazarları ile güzide bir topluluk salonda yer almıştı.
Bodrum turizmin yıldızı… Her yıl Türk ekonomisine 2 milyar dolar döviz kazandırıyor. Peki Turizm Bakanı, ekonomiden sorumlu olanlar, Ulaştırmacılar filan niye gelmediler ki böylesine önemli bir zirveye? Hadi onlar yoktu, Odalar Birliği Başkanı ve büyük patronlar neredeydi, madem zahmet edip gelemiyorlar CEO’larını olsun niye göndermemişlerdi ki? Durun daha bitmedi, turizmin Bodrum kaymağını yiyen müteahhitler, gazetelere çarşaf çarşaf milyarlarca liralık seyahat ilanları veren acentalar, hepsinden geçtim TÜRSAB Başkanı nerede, Otelciler Başkanı Osman Ayık nerede, bizim Turizm Yatırımcıları Derneğinin başarılı Başkanı Oya Narin nerede? Gözlerim üzüntüyle aradı onları. Canını dişine takan bir kuruluş (BESİAD) tüm emeğini ve birikimini ortaya koyup, böylesine ciddi ve güzel bir zirve yapıyor ama, kendisini hep zirvede görme ve göstermeye alışık kadro ortada yok. Yazık çok yazık…
Neyse varsın olsun, tüm sektörün, tüm Türkiye ve Bodrum sevdalıların gözü önünde oluyor bunlar. Biz üzücü fotoğraflara bakmak yerine, başarılı zirvenin verdiği mesajları okumaya ve anlamaya çalışalım. Konuşmalardan çıkardığım sonuç pek iç açıcı değil ama, işadamının umutsuzluk perdesinin arkasına saklanma gibi bir duruşu yok. İç ve dış gelişmelerden çok kaygılılar, yeni atılımlar için motivasyonları kalmamış gibi duruyorlar ama, çıkış yollarını da göstermiyor değiller. İstikrar, güven, barış ortamının çok sorunu çözeceğini belirtiyorlar. Beyin göçünün giderek artmasından, sermaye göçünün hızlanmasından, ağır vergi ve istihdam yükünün işveren üzerindeki bezdirici ve iştah kesici etkilerinden sözediyorlar. Yatırımlar için müsait bir iklimin beklendiğini fark ettim.
Zor zamanların çocukları olduğumuz söylendi. Hep zor günler yaşadığımız anlatıldı. Ama kötümserliği aşan, büyük Atatürk’ümüzden alacağımız enerjiyle iyi günlere koşabileceğimizi belirten konuşmaları da dinledik. Yerel sözcülerin anlatımları, hele Muğla Büyükşehir Belediye Başkanı Osman Gürün’ün turizm tarifi ve esprileri çok hoştu.Şöyle diyordu Gürün…
Yaptığımız turizmin adı, yedir-içir-kızart-gönder turizmidir. Her şey dahille ucuz turizm yapıyoruz. Oysa turizmi çeşitlendirmeli, sezonu tüm yıla yayacak hedeflere yönelmeli ve gelen turistlerden daha fazla para kazanmalıyız. Ayrıca betonlaşmayı durdurmamız lazım. Muğla ağzıyla söyleyeyim, “yetti gari”.. Bu nasıl bir hücum, inşaatta artık bir soluk almalıyız. Plansız programsız iş yapmamalıyız. Muğla genelinin bir master planını hemen hazırlamalıyız..’’
Bodrum Kaymakamı ve Belediye Başkanı da doğayı koruyacak, kenti güzelleştirecek ve altyapı ihtiyaçlarını hemen karşılayacak çalışmaların başlatılmasının yararlarından söz ettiler. Bodrum’un 60 mavi bayraklı plajının olduğunu, Ticaret Odasına kayıtlı 6000 girişimci üyenin bulunduğunu da bu arada öğrendik. Öğrendiğimiz bir başka ilginç bilgi de Kivi ve Avakado meyvalarında oldu. Türkiye Kivi üretiminde dünyada 7. olup, iklim avantajıyla bizde yetişen Avakado’lara da çok büyük talep var. Amerika ne kadar üretirseniz hemen almaya hazırım diyormuş. Ege ve özellikle Muğla merkez ile tüm ilçeleri Kivi ve Avakado yetiştirmeye çok uygun. Öğrendiğimiz bir başka bilgi de, Avrupa’nın Türkiye’de 200 milyarlık yatırımı varmış. Bu da çok önemli tabii. Son olarak Aselsan’ın ihracat yapacak çok büyük bir gücünün olduğu ama bu kuruluşumuzun kıymetini bilmediğimiz..
Davos benzerine hazırlanan Bodrum Zirvesinden izlenimlerim özetle bunlar. İnşallah gelecek yıllarda Bodrum’da yapılacak bu ve benzer zirvelerin sayısı çok artar.
Dilerim öyle olur.