Ülkemizde yıllardır büyük bir ortaoyunu oynanıyor ve bunun adına politika diyorlar, siyaset diyorlar. Oysa politikayı, siyaseti nitelikli, liyakatli, eğitimli ve kültürlü kişilerin yapması gerekir. Ancak günümüzde bu olguların yerine terbiyeden payını alamamış, kültürsüz, eğitimsiz kişilerin en önde olduğu, diploması olmayanların büyük makamları işgal ettiği görülmektedir.
Büyük acılara neden olan ve uzunca bir süre yarası kapanmayacak deprem felaketi, tüm üzüntüleriyle sürmektedir. Halen çadır ile yeterli yiyecek ve suyu olmayan yurttaşların olduğu bilinmektedir. Yaşadıkları yerleri terk eden insanlarımızın ne yapacağı bilinmemektedir. Bu şartlar altında 63 gün sonra cumhurbaşkanlığı seçimi ile birlikte genel seçimlere gideceğiz.
Anayasaya göre iki dönemden fazla cumhurbaşkanlığı görevi yapılamaz ve aday olmak için dört yıllık üniversite diploması gerekir. AKP genel başkanı Tayyip Erdoğan, erken seçim kararını TBMM yerine kendisi aldığı için üçüncü dönem engeli nedeniyle aday olamaz. Yüksek Seçim Kurulu, seçim takvimini bir bütün olarak yayınlaması gerekirken, taksit taksit yayınlamaktadır. Ancak siyasetçilerden kimse bunları gündeme getirmiyor, anayasaya aykırı olarak ve acil bir biçimde seçime gidiliyor.
3 Kasım 2002 tarihinden beri ülkemizi yöneten AKP iktidarının, yolun sonuna geldiği anlaşılmaktadır. Bırakın 21 yılda yaşanılan hukuksuzlukları, yolsuzlukları, terörü, ekonomik çöküntüyü, eğitimi sadece son depremde yaşanılanlar bile, bu iktidarın gitmesini gerektirmektedir. Toplum, artık Cumhur İttifakının gitmesini istemektedir.
Cumhur İttifakının karşısına çıkarılan Millet İttifakı CHP ile İyi Parti gibi iki büyük, bir küçük ve üç görünmez partiden oluşturulmuştur. Üstelik Millet İttifakı 1921 yılının Teşkilatı Esasiye Kanunu’na atıfta bulunularak ortaya çıkartılmış ve açıklamalarında Atatürk, Türk Milleti, laiklik geçmediği gibi, Anayasa’nın değiştirilemez, değiştirilmesi teklif dahi edilemez ilk dört maddesi de yoktur. Ancak toplum yıllardır Tayyip Erdoğan ile ekibinden çektiği ve bıktığı için, Millet İttifakının cumhuriyetin temel ilkeleriyle çelişen açıklamalarını görmezden gelmektedir.
Millet İttifakını oluşturan partilerden birinin başkanı Said Nursi’nin hayranlarındandır ve şu an milletvekilidir. Bir diğeri ülkemizi ABD’nin peşinde Suriye bataklığına sokan, IŞİD’in işlediği uluslararası insanlık suçunun faili ve “hayatım CHP zihniyetiyle mücadele etmekle geçti” diyen başbakan eskisidir. Bir diğeri anayasanın ilk dört maddesinin tartışılmasını isteyen, anayasadan Türklük çıkarılsın diyen, anayasamızdaki devrim kanunlarından rahatsızlık duyan, bugünkü batık ekonominin sorumlusu bakan eskisidir. Bir diğeri 2 Temmuz 1993 tarihinde Sivas katliamında “gazanız mübarek olsun” diyen, şimdilerde demokrasinin dedesi olarak adlandırılan eli kanlı politikacı eskisidir. Bir diğeri emekli amirallerin Montrö konusundaki bildirisine “zevzeklik” diyen ve içişleri bakanıyken, emniyet genel müdürünün kapısını tekmeyle kıran genel başkandır. Bunların hepsi Fethullah Gülen’in Türkçe olimpiyatlarında boy göstermiş ve övgü düzmüşlerdir. Millet ittifakının başı ise ülkemizin içinde bulunduğu bitik koşullarda bile %25 oyu aşamayan, “laiklik tehlikede değildir, yargıda cemaatçi yapılanma var diyemem” sözleriyle laikliğin yok edilmesine yardımcı olan, eylemleri ve söylemleri tutarsız bir genel başkandır.
2017 halk oylamasında ‘mühürsüz oylara’ ses çıkarmayan ve rejimin değiştirilmesine tepki vermeyenler, bugün umut olarak görülmektedir. Bugün umut olarak görünenler Diyanet Akademisi’nin kurulmasına destek olmuşlar ve tepkisizlikleriyle laikliğin yok edilmesine seyirci kalmaktadırlar. Bu ittifak, temel amacı laikliği korumak olan 28 Şubat kararlarına da karşıdır ve cezaevinde bulunan komutanlar için seslerini çıkarmamaktadırlar. Söze gelince Atatürk’ten dem vururlar ama Atatürk ilkelerinin yok edilmesinde birleşirler.
Millet İttifakına desteğini açıklayan sözde Ermeni ve Pontus Rum soykırımlarını anan, ABD’nin paralı asker gibi kullandığı ve silahla donattığı PKK terör örgütünü masum gören bir partinin bulunduğu da unutulmamalıdır. Ülkemizi siyasi ve ekonomik yönden büyük sıkıntılara sokan AKP’nin artıklarıyla, Sivas katliamcısıyla, nurcularla, bölücülerle, Fethullah Gülen sevdalılarıyla yapılan böyle bir birlikteliğin, ülkemizi aydınlığa ulaştırabilme olasılığı yoktur. Bu koşullarda Atatürk ilke ve devrimlerinin savunulmasında da zorlanılacaktır.
Bugün ülkemizde turuncu bir devrim sahnelenmektedir. Sahnede Atatürkçü, Atatürk düşmanı, tarikatçı, dinci, Fetöcü, bölücü, sosyalist, komünist, liboş ve ikinci cumhuriyetçiler bulunmaktadır. Üstelik birçok kişi de bu sahnede figüran ya da milletvekili olmak için can atmaktadır. Şimdilik sadece izlemekle yetineceğiz. Ancak bütün bunlara karşın cumhurbaşkanlığı seçiminde Millet İttifakının adayına oy verilecektir, verilmesi de gereklidir. Çünkü toplum ülkemize verdiği büyük yıkımlar sonucunda Tayyip Erdoğan’ı ve ekibini artık istemiyor. Fakat Millet İttifakının bileşenlerinin yapıları bellidir, seçim kazanılınca aydınlık bir Türkiye’ye kolay kolay ulaşamayacağımız da görülecektir. Şimdi bize düşen görev yeniden tıpış tıpış, gönülsüz olarak (kerhen) oy vermektir.
13 Mart 2023.