TELE1’de yayınlanan Burçin Atılgan’ın hazırlayıp sunduğu Kayıt Dışı programına, bu akşam Zafer Partisi Genel Başkanı Prof. Dr. Ümit Özdağ konuk oldu. Özdağ, Suriyelilerin ülkelerine dönüş sürecini değerlendirdi.
Prof. Dr. Ümit Özdağ, Türkiye’nin de terör örgütü olarak nitelendirdiği HTŞ’nin Esad’ı düşürmesinin ardından ülkelerine dönen Suriyelilerin sayısını, Suriye’ye dönüşlerin devam edip etmeyeceğini, Suriye’yi nasıl bir geleceğin beklediğini ve Zafer Partisi’nin Suriyelileri geri göndermek için nasıl bir planı olduğunu anlattı.
Özdağ, Rusya'nın Suriye'ye neden destek vermediği sorusuna da yanıt verdi. Özdağ şöyle konuştu:
Rusya uçaklarının sayısı azalmıştı. Büyük bir bölümünü Ukrayna için geri çağırmıştı. Ortada bir pazarlık olduğu da anlaşıldı. Biz vurmayacağız ama kalacağız da pazarlığı yapılmış olduğu anlaşılıyor.
HAKAN FİDAN NEDEN SURİYE'YE GİTMEDİ?
Bakın bu da çok önemli: Bir örgütü kim kurduysa, genetiğini kim biliyorsa kontrol ondandır. HTŞ’yi de, El Nusra’yı da, IŞİD’i de, El Kaide’yi de Türkiye kurmadı. HTŞ ile ilişkiler 2017 sonrasında İdlip çerçevesinde başladı. Onlar da gerilimli ilişkilerdi. Biz lojistiği HTŞ üzerinden sağladık. Bu para karşılığı yapılan bir lojistikti. HTŞ de bu dönemde ABD istihbaratıyla iş birliği yaparak, İdlip’teki IŞİD lider kadrosunun Amerikalılar tarafından yok edilmesinin önüne açtı. Yani geçmişe dayanan bir ilişki.
Bu doğru bir adım değildi. Hala terör örgütü olarak tanımlıyorsanız, önce kaldırırsınız, sonra görüşürsünüz. Bir gazeteci, Nevşin Mengü YPG ele başısı ile görüşme yaptı ve sorguya çekildi. Suriye’de bizim için iki tane terör örgütü var. Biri HTŞ, diğeri YPG. HTŞ’nin başkanı ile aynı arabaya biniyorsunuz. Öbürüyle röportaj yapan gazeteciyi gözaltına alıyorsunuz. Bu doğru değil kendi yasalarımıza da aykırı.
HTŞ'nin ABD ile ilişkisi yeni başlamış bir ilişki değil, geçmişe dayanan bir ilişki. İbrahim Kalın'ın Suriye ziyaretinin doğru bir adım olmadığını söyleyen Özdağ, Terör örgütü olarak tanımlıyorsanız bu doğru bir adım değil, önce HTŞ'yi terör örgütü olmaktan kaldırırsınız sonra görüşürsünüz. Ama terör örgütü olarak tanımlarken görüşemezsiniz. Ayrıca oraya istihbarat başkanı mı gitmeliydi? Hayır istihbarat başkanı gitmemeliydi. Kim gidebilirdi? Dışişleri Bakanı gidebilirdi. Ama Dışişleri Bakanı’nın dış siyasette, bugünlerde artan profilini, iç politikada yansıma yapmasını istemiyorsanız o zaman istihbarat başkanını yollarsınız. Burada yapılan en büyük hata, her şeyi ulusal menfaatten önce parti menfaati açısından nasıl kullanırız diye bir zihniyete sahip olması.
"ERDOĞAN SURİYELİLERİN DÖNMESİNİ İSTEMİYOR"
Erdoğan'ın "Bi hiçbir zaman muhacirleri kovmayacağız" sözlerini hatırlatan Özdağ, "Erdoğan Suriyelilerin gitmesini istemiyor. Yasalar sığınmacıların ülkelerinde iç savaşın bitmesi durumunda geri dönüşlerinin zorunluluğunu belirtir. Suriye'de iç savaş bitti. Bunu biz değil iktidar söylüyor. İç savaş bitti. Şimdi uygulanması gereken, geçici koruma statüsünün kaldırılması. Bu kaldırılınca ne olacak? Suriyeliler kendi ilaçlarını kendileri ödeyecekler. Hastanelerde tedavi masraflarını kendileri karşılayacaklar. Türkler hangi harcamaları yapıyorsa aynı harcamaları yapacaklar. Türkler neleri alamıyorsa Suriyeliler de onları alamayacak. Bunu da şu an yapmıyorlar. Bunu yapamadıkları için de vatandaşlık verecekler kalırlarsa. Zaten veriyorlar ama bu sefer kalanların hepsine verecekler." ifadelerini kullandı.
Özdağ var olan Suriyelilerin yanı sıra yeni Suriyelilerin de Türkiye'ye gelmek istediğini, bunun haricinde Hristiyanlardan da talepler olduğunu aktardı. Özdağ, vatandaşlık alan Suriyelileri de şöyle anlattı:
"VATANDAŞLIK ALANLARI TÜRK HALKINDAN GİZLİYORLAR"
İçişleri Bakanı 2 milyon 900 bin Suriyeli var diyor. Ama bakıyoruz Milli Eğitim Bakanlığı açıklama yapmış. 7-17 yaş grubunda bir buçuk milyona yakın öğrenci var. Ortada böyle bir öğrenci sayısı arken 2 milyon Suriyeli olması mümkün değil. Böyle bir yalan söylenir mi? Matematikle böyle oynanır mı? Türkiye'deki enflasyon rakamlarına inanıyorsanız İçişleri Bakanlığı'nın Suriyeli rakamlarına da inanabilirsiniz. Eskiden vatandaşlık alanların isimleri Resmi Gazete'de yayımlanıyordu. Şimdi yayımlanmıyor çünkü Türk halkından gizliyorlar vatandaşlık verdiklerini. Ondan sonra da 250 bin tanesine verdik diyorlar. (Tele1)