BURSA ARENA / Haber Merkezi
Türkiye ile Çin arasında son yıllarda gelişen ekonomik ve sosyal ilişkiler, Çin'de zulüm gördükleri gerekçesiyle Türkiye'ye sığınan Uygur Türkleri arasında endişeye neden oluyor.
Son olarak 2017'de Çin ile Türkiye arasında imzalanan "Suçluların İadesi Anlaşması"nın Aralık ayı sonunda Pekin yönetimi tarafından onaylanması Müslüman Uygur Türklerinin tedirginliklerinin artmasının nedenlerinden biri olarak gösterildi. TBMM henüz anlaşamayı onaylamadı. Meclisin açılacağı 26 Ocak'ta yeniden gündeme gelmesi bekleniyor.
BBC Türkçe'ye konuşan Uygur Türkleri anlaşmanın onaylanmaması çağrısı yapıyor, Türk hükümeti ise anlaşmanın "Uygur Türklerini kapsamayacağını" söylüyor.
Çin ile Türkiye arasında imzalanan, Çin Ulusal Halk Kongresi'nin de Aralık sonunda oylayarak kabul edildiği "Suçluların İadesi Anlaşması"22 maddeden oluşuyor.
Anlaşma, yasalar uyarınca suçlu bulunan kişilerin iki ülke arasında karşılıklı olarak iadesini öngörüyor. Anlaşmanın 3. Maddesinde, iadesi talep edilen kişiye sığınma hakkı tanınması halinde talebin reddedileceği belirtiliyor.
Aynı maddenin b fıkrasına göre de iadesi talep edilen kişi "ırkı, cinsiyeti, uyruğu, veya siyasi görüşü nedeniyle yargılanırsa" ve "mahkemede, kişiye yönelik önyargılı yaklaşılacağına dair kuvvetli deliller varsa" talep yine reddedilecek.
Ancak son maddede de imzalandıktan sonra değişikliklere gidilebileceği kaydediliyor.
'Tek taraflı anlaşma'
Ankara Üniversitesi'nde görevli Türk vatandaşı Uygur Türkü akademisyen Doç. Dr. Erkin Emet, "Suçluları İade Anlaşması Uygur Türklerini rahatsız ediyor, tedirgin ediyor" diyor.
Emet, 25 yıldır Türkiye'de yaşıyor. Uygurlar arasındaki kaygıyı da şöyle dile getiriyor:
"Hükümet ne derse desin, Çin hukuk devleti değil. Otoriter bire rejim var orada.
"Çin'de Türkiye'yi tehdit eden Türkiye'de siyasi suçlu olup Çin'e sığınmaya kaçan bir tane bile Türk yok. Dolayısıyla bu, Uygurlar arasında tek taraflı bir anlaşma gibi algılanıyor. O da korkutuyor."
Türkiye'de yaşayan Uygurların sayısının yaklaşık 50 bin olduğu tahmin ediliyor.
Çok sayıda Uygur Türkünün ikamet hakkı var. Bazıları Türk vatandaşı da oldu.
Doç Dr. Emet, asıl endişe duyanların 2000'den sonra Türkiye'ye sığınıp hala vatandaş olamayan veya ikamet hakkı alamayanlar olduğunu ifade ediyor:
"Bu listede olan ve hala vatandaş olamayanlar var. Çin'in baskısından dolayı ister istemez evlerinden akşamları alınıyorlar. Bir karakolda bir süre tutulup tekrar bırakılıyorlar. Bu tip örnekler Uygurları tedirgin ediyor."
'Türkiye Çin'e sesini çıkarsın'
Uygur Türkü kadınlar ve aileleri için çok sayıda farkındalık ve yardım projelerine katkıda bulunan Nurala Göktürk de Türkiye'ye güvenlerinin "sonsuz olduğunu" ve Türkiye'nin himayesinden çok memnun olduklarını söylüyor ama toplum arasındaki kaygıların giderek arttığına dikkat çekiyor:
"Son zamanlarda Uygurlar epey yıprandı. Hükümetimizin Çin'e gösterdiği iyi niyetten Çin istifade ediyor ve Uygurlara çok baskı uyguluyor. Hala kimlikleri olmadığı için okula gidemeyen çocuklar, iş ortamı sağlanamayan gençler var. Eşlerinden haber alamayan kardeşlerimiz var.
"Eğer hükümetimiz bu konuda biraz bizim tarafımızı tutarak Çin'e sesini çıkarmış olsaydı, Çin biraz yumuşama gösterirdi."
Nurala Göktürk, Çin'in "eğitim kampı" olarak adlandırdığı, Uygurların ve uluslararası insan hakları kuruluşlarının ise "toplama kampı" dediği merkezlerle ilgili Türkiye'nin de sesini çıkarması gerektiği görüşünde:
"Çalışma kampları diye uydurdukları ceza kamplarında insanları ne için tutuyorlar? Bir ülkede 3.5 milyon suçlu olabilir mi? 50-60 yaşına gelmiş, neyi eğitecekler, neyi öğretecekler? Türkiye'nin Çin'e demesi lazım 'Eğer sizinle dost olacaksak, bu kardeşlerimizin aileleriyle haberleşme imkanını, görüşmelerini sağlamalıyız' diye."
Çavuşoğlu: 'Türkiye Uygurları teslim edecek diye yorumlamak doğru değil'
Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu, 30 Aralık'ta Uygur Türkleri ile ilgili bir soru üzerine, Türkiye'nin her fırsatta tutumunu ortaya koyduğunu söyledi.
Anadolu Ajansı'nın haberine göre Çavuşoğlu, Çin'e heyet göndermek istediklerini belirtti:
"Biz Çin Dışişlerinden aşı konusunda ihracat izni istersen bile hemen ilaveten Uygur Türkleri ile ilgili hassasiyetimizi de söylüyoruz. Heyet yollamak istediğimizi söylüyoruz. Pandemi de yavaş yavaş sona eriyor, bizim Uygur Türklerinin durumunu incelemek için göndereceğimiz heyet için de iş birliği yapalım diyoruz. Uygurları siyaseten kullanmıyor, insan hakları olarak savunuyoruz."
Çin ile imzalanan suçluların iadesi anlaşmasına dair de Çavuşoğlu, "Çin ile olan bu anlaşmayı 'Uygurları Türkiye Çin'e teslim edecek' diye yorumlamak doğru değil" dedi ve Çin'in daha önce Uygur Türklerine yönelik iade talepleri olduğunu ancak Türkiye'nin bu konuda adım atmadığını söyledi. Anlaşmanın her ülkeyle yapılan 'suçluların iadesine yönelik rutin bir anlaşma' olduğunu belirten Çavuşoğlu, anlaşmayı onaylamanın da 'TBMM'nin takdirinde olduğunu' dile getirdi.
Çin ile Türkiye arasındaki ilişkilerde 'çıkarlar örtüşmüyor'
Çin, Türkiye'nin ithalat yaptığı ülke sıralamasının başlarında geliyor. Geçen yıl Türkiye, Çin'den 18.5 milyar dolara yakın ithalat yaptı. Türkiye, Çin'in "modern İpek Yolu" olarak görülen, üye ülkeler ile güzergah üstündeki ülkeler ile ekonomik ilişkilerin de geliştirmeyi amaçlayan Bir Yol Bir Kuşak projesi hattında da yer alıyor.
Gündemdeki bir diğer konu da aşı. Türkiye'nin Çin aşısı CoronaVac'tan da 50 milyon doz sipariş etmiş ve Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ile Sağlık Bakanı Fahrettin Koca bu aşıyı yaptırmıştı.
CodaStory haber sitesine konuşan İstanbul'da yaşayan Uygur Türkü aktivist Nursiman Abdüreşit, "Türkiye'nin Çin'den aşı satın alması, Uygurlara destek çıkmaya devam etmesini gerçekten zorlaştırıyor" dedi.
Uygur Türkü akademisyen Doç Dr. Emet, Türkiye'nin "özellikle 15 Temmuz darbe girişiminden sonra AB ve ABD ile ilişkilerin gerilmesinden sonra Çin ile yakınlaşma politikası izlediği" yorumunu yaptı ve "Çin bunu fırsat görüp Türkiye'ye bir takım vaatlerle teknoloji, transferi, yatırım gibi, Türkiye'ye yaklaşmaya çalışıyor" dedi.
Türkiye'nin birinci hedefinin "ticari ilişkileri geliştirmek" olduğunu ifade eden Dr. Emet, Çin ile önceliklerin örtüşmediği görüşünde:
"Çin'in birinci sıradaki problemi ise Doğu Türkistan meselesi. Bizim yumuşak karnımız. Çinli uzmanlar Türkiye'yi İslam Türk dünyasının parlayan güçlü bir ülkesi olarak görüyor. 'Ben Türkiye ile dost olayım, bu meseleyi orada halledeyim' diye bakıyor Çin. Çıkarları, öncelikleri örtüşmüyor. Bu ticari ve siyasi ilişkilerin güçlenmesi ister istemez Doğu Türkistanlıları tedirgin ediyor."
(BBC)