BURSA ARENA / Haber Merkezi
Son günlerde yine gündemde tartışma konusu olan AYASOFYA konusunda yazar Nurcan Yazıcı ilginç düşünceler öne sürdü.
Yazıcı, Karadeniz Gazetesindeki dünkü köşe yazısında Ayasofya için "İster cami yaparız ister müze olarak saklarız. Böyle önemli bir konuda tek karar siyasi iktidarın da değildir. Gerekirse millete gidilerek referandum yapılmalıdır.." dedi.
Yazıcının farklı bakışı şöyle kaleme alınmış;
"Türk siyasetinin en iyi yaptığı şey; arkasında duramayacağı gündem yapıp, topluma tartıştırmak.
Peki, biz ne yapıyoruz? Konuyla ilgili araştırma ve düşünme gereği dahi duymadan, siyasi tarafımız ne diyorsa onu destekliyor, “bizim yerimize birileri düşünüyor ve konuşuyor nasılsa” diyoruz… Bugün Ayasofya konusunda da aynı durumdayız.
Siyasetin derdi gerçekten Ayasofya mı?
Ülkemizde tüm değerler altüst edilmişken, hukuksal sorunlar çözüm beklerken Ayasofya üzerinden siyaset yapmak, zamansız ve asıl gündemi karartmaktan başka bir şey değildir.
Bugüne kadar İstanbul’un kimliğini ve belleğini yok edecek her türlü yapısal bozukluğa karşı duruş göstermemişsiniz, şimdi de sözde, Ayasofya için bir değişim istiyorsunuz.
İktidar da, muhalefet de bugüne kadar İstanbul adına yapılan, hangi bir yanlış uygulamaya dur diyebildi? Ya da hangi yanlışı düzeltme cesareti gösterebildi?
Siyasetin ve siyasetçilerin Ayasofya konusundaki samimiyetine inanmamız için önce, İstanbul’u rant alanı olarak görmekten vazgeçmeleri, kent ruhunun betonların içinde can çekişiyor olmasından üzüntü duymaları, bu duygularını da topluma inandırmaları gerekir.
İstanbul bugünkü haliyle, bir medeniyet merkezi kimliğinden gittikçe uzaklaşmakta…
Osmanlı izleri tek tek silinirken, İstanbul’a yakışmayan ne varsa yapılıyor. AVM’ler ve çok katlı yapılar kentin tarihi yapısına yukarıdan bakıyor.
İçerisindeki 3.000 adet dükkân ile dünyanın en büyük üstü kapalı çarşı unvanını elinde bulunduran Kapalı Çarşı’dan ve kent ekonomisinden kimse bahsetmiyor.
Birçok insan Ayasofya’yı konuşuyor Batı’nın malından söz eder gibi.
İstanbul’u fethettiğimizde nasıl harap durumda olduğunu, Fatih’le yeniden yapılandığını ve kimlik bulduğunu konuşan yok!
İstanbul topoğrafyası, farklı kültürlerin ve halkların katkılarıyla bir medeniyet merkezi olmuş olabilir ama Osmanlı ile ruh bulmuştur.
Fatih 1453’te bir irade ortaya koymuş ve Ayasofya’yı camiye dönüştürmüş. Bizler bugün o iradeyi yok sayamayız…
Son söz Türk milletinin olmalı… Tarihimize, Türk kimliğine ve İslam ruhuna uygun şekilde bir çözüm ortaya konulmalıdır.
Bunun dışında batıdan icazet alma gibi bir düşünce asla kabul edilemez.
Batı artık kabul etmelidir ki, İstanbul 1453’ten itibaren İslam inancının ve Türklerin kentidir. Bu topraklar üzerinde alınacak bütün kararlar, Türk’ün aklına, ruhuna ve mazisine uygun ve özgün olmalıdır.
İster cami yaparız ister müze olarak saklarız. Böyle önemli bir konuda tek karar siyasi iktidarın da değildir. Gerekirse millete gidilerek referandum yapılmalıdır.
Birileri ürkecekmiş, ürksün!
Unutmayalım ki, ne yaparsak yapalım Batı’nın içine sinmeyecektir. Çünkü, haçlının derdi Ayasofya değil, İslam ve İSTANBUL’DUR..."