BURSA ARENA / Haber Merkezi
Aile içi şiddete karşı alınacak önlemler kapsamında Üsküdar Üniversitesi ve İstanbul Emniyet Müdürlüğü iş birliğine gidiyor. İki kurum arasında imzalanan protokol kapsamında aile içi şiddete yönelik olarak bilimsel ve sosyal çalışmalar yürütülecek. Üsküdar Üniversitesi Kurucu Rektörü Prof. Dr. Nevzat Tarhan, kadına yönelik şiddetin bir insan hakları ihlali olduğunu, zihniyet dönüşümü çalışmaları yapılmadan sadece sonuçlarla ilgili çalışma yapmanın sonuç vermeyeceğini vurguladı. Tarhan, “Şiddeti hak arama yöntemi olarak düşünme fikrinin yanlış olduğunu vurgulamak gerekiyor. Şiddet sevgi ifadesi değildir. Şiddete hayır demeyi öğretmek gerekiyor. Şiddet uyguluyor ama bunu doğal kabul ediyor. Bu zihniyet dönüşümü olmadan şiddetin kökünü kazıyamayız” dedi.
Üsküdar Üniversitesi ve İstanbul Emniyet Müdürlüğü, aile içi şiddete karşı alınacak önlemler kapsamında iş birliği yapacak. İki kurum arasında imzalanan protokol kapsamında aile içi şiddete yönelik olarak bilimsel ve sosyal çalışmalar yürütülecek.
Üsküdar Üniversitesi Altunizade Yerleşkesi Senato Salonunda düzenlenen imza törenine İstanbul İl Emniyet Müdür Yardımcısı Ali Tuna Coşkun, Üsküdar Üniversitesi Kurucu Rektörü Prof. Dr. Nevzat Tarhan ve Üsküdar Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Müdürü ve Klinik Psikoloji Anabilim Dalı Başkanı Doç. Dr. Gökben Hızlı Sayar katıldı.
İstanbul İl Emniyet Müdür Yardımcısı Ali Tuna Coşkun, imza töreni öncesinde İstanbul’da aile içi şiddet ve kadına yönelik şiddetle mücadele kapsamında yapılan çalışmalara ilişkin bilgi verdi.
Ali Tuna Coşkun: “İstanbul’da 11 ayda 18 bin 37 aile içi şiddet müracaatı yapıldı”
İstanbul Emniyet Müdür Yardımcısı Ali Tuna Coşkun, İstanbul’da aile içi şiddet ve kadına yönelik şiddet konusunda rakamlar paylaştı. Coşkun, şunları söyledi: “2017 yılında aile içi şiddet konularımız ile alakalı 13 bin 91 müracaat varken; 2018 yılında 19 bin 300’e çıktı. Bugün ise 11 aylık rakamımız 18 bin 37 seviyesinde. Aile içi şiddet konularımızla ilgili koruyucu ve önleyici tedbirlerimiz bulunmakta. Bunlarla ilgili de rakamlar paylaşmak istiyorum. Koruyucu tedbirlerimiz kapsamında sığınma evine yerleştirilen kadın sayımız bu yıl itibariyle 460. Hayati tehlikesi bulunanların geçici koruma altına alınması ile ilgili 364 kadın bulunmakta. Toplam 824 kadına bu yıl içinde koruyucu tedbir uygulanmış bulunmakta. Önleyici tedbirlerimiz kapsamında ise şiddet mağduruna tehdit ve hakarette bulunma vakasında 9 bin 339 kadına yardımcı olmuşuz. Konuttan uzaklaştırma ve konutun korunan kişiye tahsisi ile alakalı 6 bin 194 vakamız var. Korunan kişinin konutuna, okuluna ve iş yerine yaklaşmama kararımız 9 bin 92. Korunan kişinin yakınlarına, çocuklarına yaklaşmama ile alakalı 6 bin 389 vakamız bulunmakta. Toplam 17 bin 803 konuda 2019 yılı 11 aylık periyotta önleyici tedbir kararlarımız bulunuyor. Kimlik değişikliği konularımızla alakalı çalışmalarımız oldu. Koruyucu tedbir olarak Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı İl Müdürlüğü ile birlikte 5 kişiyi elektronik kelepçe ile izleme durumumuz bulunmakta” dedi.
Bu yıl maalesef alınan önlemlere rağmen cinayet vakaları ile karşı karşıya kaldıklarını belirten Coşkun, “Toplam 11 aylık süreçte sadece kadın olarak değil, aile içi şiddet konularına dayanan 40 tane ölümle neticelenen olay meydana geldi. Bu istatistikleri verdikten sonra kolluk kuvvetleri olarak İstanbul ilinde önleyici ve koruma tedbirleri kapsamında 24 saat bu hizmeti veriyoruz ve vermeye devam edeceğiz. Şu an Üsküdar Üniversitesi ile yapacağımız sosyal ve bilimsel işbirliği protokolü bizler alanda kıymetli akademisyenlerimiz de burada beraberce aile içi ve kadına şiddet ile mücadeleyi masaya yatırmak suretiyle ileri adımlar atacağımıza inanıyorum” dedi.
Prof. Dr. Nevzat Tarhan: “Önlemlere rağmen aile içi şiddet vakalarında kısmen artış var”
Üsküdar Üniversitesi Kurucu Rektörü Prof. Dr. Nevzat Tarhan da kadına yönelik şiddet ya da aile içi şiddet konusunda alınan tüm önlemlere rağmen, çıkarılan yasalara rağmen, eylem planları yapılmasına rağmen anlamlı bir azalma olmadığını belirterek “Tam tersine genel suç ve şiddet oranlarında azalma varken; aile içi suç ve şiddet vakalarında kısmen bir artış söz konusu.Burada durup düşünüp yeniden değerlendirme yapmak gereken bir durum var” dedi. Prof. Dr. Tarhan, aile içi şiddet ve kadına yönelik şiddetin bir çözüm yöntemi olarak kültürlerde onaylanmaması gerektiğini vurguladı.
“Zihniyet dönüşümü gerekiyor”
Kadına yönelik şiddetle mücadelede eylem planlarında en çok üzerinde durulan konunun şiddet mağdurlarının güçlendirilmesi ve faillerle ilgili önlem alınması üzerine çalışmalar olduğunu kaydeden Tarhan, “Bunlar, sonuç üzerine önlemler ama sebep üzerine yapılan çalışmalar hiç yeterli değil. Sonuç üzerine çalışmak sadece yarayı iyileştirmeye çalışmaktır, sebebi de düşünmek gerekiyor. İnsan neden şiddete başvuruyor? İnsan nasıl bir gerekçeyle şiddete başvuruyor? Bu gibi yapılan çalışmalar zihniyet dönüşümü çalışmaları. Türkiye’de zihniyet dönüşümü çalışmalarının yeterli derecede yapıldığını söyleyemeyiz. Zihniyet dönüşümü çalışmaları yapılmadan sadece sonuçlarla ilgili çalışma yapmak sonuç vermeyecektir. Bu nedenle şiddeti hak arama yöntemi olarak düşünme fikrinin yanlış olduğunu vurgulamak gerekiyor. Şiddet sevgi ifadesi değildir. Şiddete hayır demeyi öğretmek gerekiyor. Hayır deme becerilerinin çalıştırılması gerekiyor. Şiddet uyguluyor ama bunu doğal kabul ediyor. Bu zihniyet dönüşümü olmadan şiddetin kökünü kazıyamayız” dedi.
: “Ceza adalet sisteminin yeniden yapılandırılması lazım”
Bu zihniyet dönüşümünün de sadece Emniyet Müdürlüğü’nün işi olmadığını, kurumlar arası iş birliği gerektiğini belirten Prof. Dr. Nevzat Tarhan, Türkiye’de ceza adaleti sisteminin de tam kurulmadığını söyledi. Tarhan, “Cezayla ilgili kişinin bir bedel ödemesi gerekiyor. Suçluluk ve pişmanlık oluşmadan serbest bırakılmaması gerekiyor. Örneğin öldürmekten zevk aldığını söyleyen Ceren Özdemir’in katilinin salınmaması gerekir. Bunu diyen bir kişiye azamiden ceza verilmesi, ıslah edilmeden topluma salınmaması gerekir. Ceza adalet sisteminin yeniden yapılandırılması lazım” dedi.
“Psikolojik tedavi zorunluluğu getirilmeli”
Geçtiğimiz günlerde Hollanda’da kadın cinayetinden mahkûm olan bir erkeğe, mahkemenin 14 yıl hapis, 20 yıl psikolojik tedavi zorunluluğu getirdiğini belirten şiddet uygulayanların tıbbi takibe alınması gereken kişiler olduğunu söyledi. Tarhan, “Bu kişilerin önemli bir kısmı da tedavi gerektiren kişiler. Denetimli serbestlik gibi tıbbi tedavi alması gereken kişiler. Bu kişi düzenli aralıklarla kontrole giderse, o kişiye uzaklaştırma cezası verdikten sonra o kişinin ne yaptığını bilmiyorsunuz. Yanına polis ya da jandarma koymuyorsunuz. O kişinin böyle bir durumda gözü hiç bir şey görmüyor. Rahatlıkla gidip evde cinayet işliyor. Bu nedenle bu kişilere öfke kontrolü yönetimi çalışılıyor. Bir kimse ceza aldıktan sonra o ceza ile ilgili bir bedel ödemesi gerekiyor. Faillerle ilgili takip ve tedavi birimi oluşturulmasına ihtiyaç var” dedi.
Emniyet Müdürü Mustafa Çalışkan’a teşekkür etti
Prof. Dr. Nevzat Tarhan, “Şiddet suçu işleyen kişilerin denetimli serbestlik gibi psikolojik tedavi sağlanarak kontrol altında olması gerekiyor, ilaçla tedavi, öfke kontrolü gerekiyor. Çoğu da önlenebilir vakalar. Öfke kontrolüyle tedavi teknikleri, ilaçlar, faillerin takip ve tedavileriyle ilgili birimlere de ihtiyaç var. Bunun sadece sözde kalmasını istemediğimiz için, uygulamaya geçirdik, plan yaptık. İstanbul Emniyet Müdürlüğü’ne ve Mustafa Çalışkan’a da bu iş birliği dolayısıyla teşekkür ediyorum” dedi.
“Ceza adaleti sistemi kurulmalı”
Ülkemizde ceza adaleti sisteminin kurulması gerektiğini belirten Tarhan, “Bir kimse ceza aldıktan sonra o cezayı sağlıklı bir şekilde bir bedel ödemesi gerekiyor. Bu kişide o ceza ile ilgili farkındalık oluşması gerekiyor. Suçlulukla pişmanlık uyanmadan cezaevinden çıkarılmaması gerekiyor. Bakıyorsunuz Ceren Özdemir olayındaki daha önce serbest bırakılan kişi, o kadar rahat konuşuyor ki, ‘Ben öldürmekten zevk alıyorum. Ben bundan hiç pişman değilim’ diyor. Yani ceza adalet sistemimiz kurulmuş olsa, bunu diyen kişinin cezası asgariden değil, azamiden verilir ve bu kişi ıslah olmadan topluma bırakılmaz. Ceza adaleti sisteminde kolluk güçlerinin kişinin cezasını çekip çekmediğini, infazın doğru şekilde yapılıp yapılmadığı tespit edilir” dedi.
“İnsan hakları ihlali varsa, orada insanlık yoktur”
İstanbul Emniyet Müdürlüğü ve Üsküdar Üniversitesi arasında yapılan iş birliği protokolü ile hem mağdurlara hem faillere psikoeğitimler vererek, onların tekrar kazanımıyla ilgili neler yapılacağına ilişkin bir proje yazdıklarını belirten Prof. Dr. Nevzat Tarhan, “Üniversite olarak o projeyi de destekliyoruz ve bunun hayata geçirilmesini istiyoruz. Kadına yönelik şiddet bir insan hakları ihlalidir. Sadece kadına yönelik şiddet değildir. İnsan hakları ihlali varsa, orada insanlık yoktur. Onun için insan hakları ile ilgili hiç bir af getirilemez. İnsan hakları ile ilgili dünyanın hiç bir yerinde ihlal eden bir yasa değişikliği yapılamaz. Bu çağın kutsalıdır insan hakları. Bu nedenle kadına yönelik şiddet de insan hakları ihlalidir ve toplumumuzdaki zihinsel dönüşümde onun da işlenmesi gerekiyor” dedi.
“Failler üzerinde çalışma yapılacak”
Üsküdar Üniversitesi ve İstanbul Emniyet Müdürlüğü arasında gerçekleştirilecek iş birliği kapsamında yapılacak çalışmalara da değinen Tarhan, “Bu tarz kişilerin açık cezaevine alınma veya serbest bırakılma esnasında sadece bir kişi karar vermeyecek, birkaç kişilik grup karar verecek. Bu kişinin suçluluk, pişmanlık duymadığı, kravat takması, pişmanım demesi, mahkemeye çıkması, şu anda şekilsel olarak yeterli gibi gözüküyor. Bu tarz vakaların tespiti ile ilgili çalışma yapılırsa, tahliye kararı ya da ceza indirimi kararı öyle kolayca verilmemiş olur. Ceren Özdemir’in katili gibi kişiler anti sosyal kişiler. Bu kişiler suça becerikli, pişmanlık duymuyor, hatta suçtan zevk alıyor. Böyle bir kişi cezaevindeyken oradaki tespitlerle de bu kişinin mazlum rolü oynamasına inanılmaz. ‘Bu kişinin tahliye edilmesi uygun değildir’ diye, bir heyet tarafından karar verilmesi gerekir. Bu kişi bir müddet sonra tekrar çıksa, idam cezası olmadığına göre bir müddet sonra rahatlıkla seri katil olabilir. Bu tarz kişilerin serbest bırakılması hatalıdır, yanlıştır. Şu anda böyle bir yasal düzenleme yok ama failler üzerinde yaptığımız çalışmalarda faillerin eğer burada düzelebilirliği yüzde kaç görebileceğiz. Yüzde kaçı bu suçluluk, pişmanlık duygularını yaşıyor, yaşamıyor biz bunları tespit edeceğiz ve kendi çalışmamızı raporlayacağız. Bunu da Adalet Bakanlığı’na göndereceğiz. Bunun üzerine gerekli yasal çalışmaların yapılmasına belki bir başlangıç olabilir” dedi.
Doç. Dr. Gökben Hızlı Sayar, yapılacak çalışmalara ilişkin bilgi verdi
Üsküdar Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Müdürü ve Klinik Psikoloji Anabilim Dalı Başkanı Doç. Dr. Gökben Hızlı Sayar, protokolün kapsamı ve yapılacak çalışmalar hakkında bilgi verdi. Protokol kapsamında, aile ve şiddet suçunun önlenebilmesi için neden analizi yapan bilimsel araştırmalar, şiddet mağduru çocuklar-gençler-yetişkinlerle rehabilitasyon çalışmaları, suçu işleyenlere yönelik psikoeğitim çalışmaları, okullar ve gençlik merkezlerinde psikoeğitim çalışmaları, şiddet mağdurlarına psikososyaldanışmanlık ve mesleki eğitim çalışmaları yapılacağını söyledi.
Protokol imzalandı
Üsküdar Üniversitesi adına Prof. Dr. Nevzat Tarhan ile İstanbul İl Emniyet Müdürlüğü adına Emniyet Müdür Yardımcısı Ali Tuna Coşkun tarafından protokol metinlerinin imzalanmasıyla toplantı sona erdi