BURSA ARENA / Haber Merkezi
Corona virüsü salgınının işçiler üzerindeki etkisine dair bir rapor hazırlayan İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği Meclisi (İSİG) en az bin 209 işçinin, Corona virüsü nedeniyle hayatını kaybettiğini duyurdu. Rapora göre en fazla ölüm, sağlık ve sosyal hizmetler iş kolunda meydana geldi. Uzmanlar bu ölümlerin engellenebileceği görüşünde.
Çalışanların sağlığı ve iş güvenliğini takip ederek kamuoyuyla paylaşmak üzere kurulan İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği Meclisi, Corona virüsü salgınının resmen ilan edildiği 11 Mart 2020 ve 10 Eylül 2021 tarihleri arasında, iş dünyasındaki etkilerine dair bir rapor hazırladı. Ulusal basınla, işçilerin mesai arkadaşları, aileleri, sağlık meslek örgütleri, sendikalar ve yerel basından derlenen bilgilerle hazırlanan rapora göre, salgın süresince en az bin 209 işçi hayatını kaybetti.
Salgında en fazla kayıp 2020 yılının Aralık ayında yaşandı. Rapora göre, salgının başladığı Mart ayında 14 işçi ölürken, aynı yılın Aralık ayı, 242 vefatla en fazla kaybın verildiği ay oldu. 2021’in işçi kayıpları ise rapora şöyle yansıdı:
“Ocak ayında en az 81 işçi, şubat ayında en az 38 işçi, Mart ayında en az 36 işçi, Nisan ayında en az 136 işçi, Mayıs ayında en az 121 işçi, Haziran ayında en az 15 işçi, Temmuz ayında en az 3 işçi, Ağustos ayında en az 22 işçi ve Eylül ayının ilk on gününde en az 13 işçi, Covid-19 nedeniyle hayatını kaybetti.”
En fazla kayıp sağlık ve sosyal hizmetler iş kolunda
Salgının on sekizinci ayında hazırlanan rapora göre, ölenlerin bin 030’u ücretli ve 179’uysa kendi işyeri olanlar. Raporda salgının etkilediği iş kollarına de yer verildi. Buna göre en fazla etkilenen iş kolu sağlık ve sosyal hizmetler oldu. Bu iş kolunda 429 kişi yaşamını yitirirken, diğer iş kollarındaki kayıplar raporda şöyle yer aldı; ”Ticaret, büro, eğitim, sinema işkolunda 386 emekçi, belediye, genel işler işkolunda 111 işçi, savunma, güvenlik işkolunda 72 işçi, metal işkolunda 32 işçi, tekstil, deri işkolunda 30 işçi, taşımacılık işkolunda 27 işçi, konaklama, eğlence işkolunda 19 işçi, tarım, orman işkolunda 14 işçi, petro-kimya, lastik işkolunda 14 işçi, basın, gazetecilik işkolunda 14 emekçi, banka, finans, sigorta işkolunda 11 işçi, enerji işkolunda 9 işçi, gıda, şeker işkolunda 8 işçi, inşaat, yol işkolunda 7 işçi, iletişim işkolunda 5 işçi, gemi, tersane işkolunda 5 işçi, ağaç, kâğıt işkolunda 4 işçi, madencilik işkolunda 3 işçi, çimento, toprak, cam işkolunda 3 işçi, elimizdeki veriler ışığında çalıştığı işkolunu belirleyemediğimiz 6 işçi hayatını kaybetti”
İSİG raporuna göre, ölenlerden 543 kişiyle 51-64 yaş aralığı, ilk sırayı aldı. En az ölüm ise 13 kişiyle 18-27 yaş aralığında meydana geldi. Rapora göre en fazla ölümün meydana geldiği il İstanbul oldu ve 248 ölümle ilk sırayı alan İstanbul’u 58 ölümle Ankara takip etti. Batman, Bilecik, Bitlis, Gümüşhane, Niğde, Sinop ve Yozgat’ta 1’er ölüm rapora yansırken, Ardahan, Muş ve Şırnak’ta Corona virüsü kaynaklı işçi ölümü tespit edilmedi.
Ölümler önlenebilir miydi?
Raporu VOA Türkçe ’ye değerlendiren Sağlık ve Sosyal Hizmet Emekçileri Sendikası (SES) Şube Eş Başkanı Şiyar Güldiken, ölümlerin önlenebileceğini savundu. Salgının resmen açıklanmasından önce de vakaların olduğunu öne süren Güldiken, ancak ölüm nedenlerinin raporlara farklı yazıldığını söyledi. Salgının başladığı andan itibaren en az 100 bin sağlık çalışanının istihdam edilmesi gerektiğine dikkat çeken Güldiken “Gerçekten önlenebilir bir hastalık, bulaşıcılığı önlenebilirse bu kadar can alması da önlenebilirdi. Sağlık çalışanlarının hastane koşullarının pandemi yönetmeye pandemi ile mücadeleye uygun olmadığını söylüyoruz. Mart'ın başında Türkiye pandemiyle mücadele etmeye başladığı andan itibaren en az 100 bin sağlık emekçisini atamalıydı. Çünkü sağlık emekçisi başına düşen hasta sayısı Avrupa'nın kat ve kat üstünde bizde. Sağlığa erişebilirlik Avrupa'ya göre çok daha kolay. İnsanlar bir baş ağrısında hemen hastaneye gidebiliyor, bu sağlığa sağlıklı bir erişebilirlik değil, kışkırtılmış bir sağlık var insanlara potansiyel bir müşteri gibi bakılıyor” dedi.
“Rapor buzdağının görünen yüzü”
İSİG Gönüllüsü ve Türk Tabipleri Birliği Pandemi Çalışma Grubu Üyesi Aslı Odman, resmi yetkililerin vakalarla veya COVID-19 kaynaklı ölümlerle, meslekler ve faaliyet alanları arasında ilişki kurmaya olanak sağlayan rakamları, kendileriyle paylaşmadığını söyledi. VOA Türkçe’nin sorularını yanıtlayan Odman, göçmenler ve mevsimlik tarım işçileri gibi kesimlerle ilgili verilerin bulunmadığını vurgulayarak raporun buzdağının sadece görünen yüzü olduğunu kaydetti. Odman ”En az bin 209 kişi aktif çalışırken COVID-19 nedeniyle öldü diyoruz. Basında da devlette de hiçbir zaman meslek kökeni yok, verilmiyor. Biz ancak bu verildiğinde ya da ancak aktif çalıştığına dair kesin emare olunca alıyoruz. Raporlarımız, çalışanların oranı üstünde göçmen ölümü belgeliyor. Göçmenler o kadar çok kaçak çalıştırıyor ki öldüğü zaman çalıştığını anlıyoruz. Bu raporda bir tane göçmen belgeleyemedik. Türkiye'de 6 milyon vatandaş olmayan insan yaşıyor. Bunların çok azının birikimi var çalışmadan yaşayamazlar. Mevsimlik tarım işçisi, taş ocağında, madende, tekstilde, en kötü şartlarda çalıştığını biliyoruz. Bir tane bile belgeleyememişiz. Çünkü yok sayılıyorlar. O yüzden bu rapor Türkiye'de, eksiklikleri en çok görülmeyen, en çok ezilen işçi sınıfının sessizliğini, sahipsizliğini gösteriyor. En az rakamı, bir ucundan tutalım diye tuttuğumuz rakam” dedi.
“İşçiler salgına daha fazla maruz kalıyor”
Çalışanların durumunu, üç sendikanın yaptığı anket ve araştırma verileri üzerinden yorumlayan Odman, enfekte olan işçi oranının bazen toplumdaki oranın yedi katına kadar çıktığını söyledi. İşçilerin çalışma ortamları nedeniyle daha fazla virüse maruz kaldığının altını çizen Odman “Örgütlü iş yerlerinden toplanan verilerde bazen çalışanlar arasında enfekte oranı 7 katına çıktığı oluyor. İşçi sınıfı daha mı fazla hasta oluyor toplumun genelinden? Buna evet diyebilirim. Buna da Metal-İş Sendikası’nın çalışmasını örnek vererek gösterebilirim. Daha fazla hasta oluyor, daha çok da ölüyor. Çünkü bu bir bulaşıcı hastalık ve daha çok insan, daha küçük yerlerde dip dibe olduğu zaman daha sistematik yan yana geldiği zaman, daha çok bulaşa neden oluyor. Mesela İstanbul örneğinde toplam 5 buçuk milyon kayıtlı SGK'lı çalışan var. Bunların en fazla yüzde 25'i evde çalışıyor olsa, Türkiye için verilen en yüksek rakam bu, 4 milyon ediyor. Bu 4 milyonun da yaklaşık 2 milyonu, 50 kişiden fazla işçinin yan yana çalıştığı yerlerde çalışıyorlar. İstediğiniz kadar elinize dezenfektan sonra sürün evden çıkmayın, düğüne gitmeyin, neyi kapatırsanız kapayın işyerlerinde 50 kişi birlikte çalışıyor, havalandırması doğru dürüst yok. Bunlara dair hiçbir salgın politikası, işyerlerindeki COVID-19 kümelenmesiyle ilgili bir çalışma yapılmadı. Bu açıdan işçi sınıfı hastalığı diyoruz” diye konuştu.
İşçilerin virüsü ailelerine de taşıdığına dikkat çeken Odman ”Çalışmak vazgeçilemeyen faaliyettir. Düğün ve taziyelere laf söylenirken en büyük vazgeçilmezimiz olan çalışma alanlarına dokunulmadı. Bu da bizi salgında hiç kırılmayan bir bulaş zincirine itti. İşyerlerinde kırılmayan virüs kümelenmelerinin sonucu, iş yerinde de kalmıyor, getirip ailesini de bulaştırıyor. Bir tek kendinin değil onların ölümüne de sebep olduğu zamanlar oldu” ifadelerini kullandı.
Odman, bulaş zincirinin nerede arttığının tespit edilmesi, 30'dan fazla işçinin yan yana çalıştığı yerlerin virüsün potansiyel olarak yayılacağı yerler olarak daha sıkı denetlenmesi, işçi sağlığı ve iş güvenliği önlemlerinin arttırılmasıyla, ölümlerin önlenebileceğini belirterek işçilerin aşı olmasının teşvik edilmesi gerektiğini söyledi.
Kaynak: VOA