Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, "Binlerce evladını teröre kurban vermiş bir millet olarak, eli kanlı canilere gösterilen müsamahakar tavrı gerçekten anlayamıyoruz." dedi.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Ankara’da "Danıştay Eğitim Tesisi Açılış Töreni ve IASAJ Seminer Kapanış Toplantısı"nda konuştu.
Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın açıklamalarından öne çıkan başlıklar:
"Adaleti dört önceliğimizden biri olarak ilan etmiştik"
Milletimizin teveccühüyle 2002 yılında ülkeyi yönetme sorumluluğunu ilk kez üstlendiğimizde adaleti dört önceliğimizden biri olarak ilan etmiştik. Ülkemizin içinde bulunduğu şartlar ne olursa olsun bu önceliklerimizden hiçbir zaman taviz vermedik. Bu hedefimizin bir yanında hak ve özgürlüklere dair devrim niteliğinde düzenlemeler varken, diğer yanında adalet hizmetlerindeki altyapı eksikliklerinin giderilmesi bulunuyordu. Merdiven altı denilebilecek yerlerde adalet dağıtılmaya çalışıldığı o kötü manzaraları tamamen unutturmak için çok ciddi çabalar harcadık.
Yüksek yargı organlarımızın tamamını, sundukları hizmetin saygınlığına uygun hizmet binalarına kavuşturmaya gayret ettik. Allah'a hamdolsun bu çabalarımızda muvaffak olduk. Bugün yüksek yargı organlarımızın hepsi modern, ferah, görkemli, her türlü ihtiyacın gözetildiği binalarda milletimize hizmet veriyor. Türkiye, teknolojinin de getirdiği imkanlar sayesinde adalet hizmetlerinin sunulmasında her geçen yıl çıtayı biraz daha yükseltiyor.
"Türkiye Yüzyılı'nı adaletin de yüzyılı yapmakta kararlıyız, azimliyiz"
'Geç gelen adalet, adalet değil' düsturuyla, yargı kurumlarımızın görevlerini hakkıyla ve zamanında ifa edebilmeleri için gereken her türlü desteği sağlıyoruz. İster adli ister idari olsun adliyenin kapısını adaletin de kapısı haline getirinceye kadar durmadan, dinlenmeden çalışmayı sürdüreceğiz. Milletimize vaadimiz olan Türkiye Yüzyılı'nı adaletin de yüzyılı yapmakta kararlıyız, azimliyiz. Bunu da yürütmesi, yasaması ve yargısıyla hep beraber dayanışma içinde hareket ederek gerçekleştireceğiz.
Danıştay'ımızın güzide mensuplarına bu gayretlerimizde bizlere verdikleri ve verecekleri tüm destekler için şimdiden teşekkür ediyorum.
"Milletimizin demokratik kazanımlarını daha da güçlendirmeye çalışıyoruz"
İçinde bulunduğumuz ekim ayı, tarihimizde çok önemli bir yere sahiptir. 29 Ekim'de bu topraklarda kurduğumuz son devletimiz olan Türkiye Cumhuriyeti'nin 100'üncü yıldönümüne ulaşacağız. Cumhuriyetimizin 100'üncü yaşını bir anma etkinliğinden öte, yeni reform hamlelerimizle hak ettiği şekilde kutlamak istiyoruz. Son 1 asrın kapsamlı muhasebesini yaparken aynı zamanda milletimizin demokratik kazanımlarını daha da güçlendirmeye çalışıyoruz.
Amacımız Cumhuriyetimizin ikinci asrına daha emin adımlarla, birlik ve beraberliğimizi daha da kuvvetlendirmiş şekilde girmektir. Vatandaşlarımızın özgürlük alanlarını genişletme idealimizin tepesinde ülkemizi darbe anayasasından kurtarmak vardır. Vesayetçilerin, 27 Mayıs 1960 darbesiyle Türkiye'nin ayağına vurduğu, 12 Eylül rejiminin perçinlediği prangaların sökülüp atılma vakti artık gelmiştir.
"Hakikatin kıvılcımı, farklı fikirlerin çarpışmasından doğar"
Sivil anayasa talebi, iradesine gerektiğinde canı pahasına sahip çıkan aziz milletimize anasının ak sütü gibi helaldir. Bu talebe siyaset kurumu başta olmak üzere sorumluluk makamında olan hiç kimsenin kulak tıkama lüksü yoktur. Pazar günü 28'inci Dönem 2. Yasama Yılına başlayan Meclisimizde yeni anayasaya dair yapıcı tavrımızı ve beklentilerimizi ortaya koyduk.
85 milyonun tamamının kırmızı çizgileri haricinde her konuyu görüşmeye, tartışmaya, müzakereye açık olduğumuzu ifade ettik.
Yeni dönemde milletimize verilecek asıl müjdenin Türkiye'yi sivil, kuşatıcı, özgürlükçü bir anayasayla buluşturmak olacağı anlaşılıyor. Temsil kabiliyeti son yılların en yüksek seviyesine ulaşan Meclisimizin, milletimizin her bir ferdinin 'işte benim anayasam' diyerek bağrına basacağı sivil bir anayasayı yapmasının önünde hiçbir mani bulunmuyor.
Uzun yıllar sonra ilk kez yeni anayasa konusunda parlamentomuzda ve kamuoyumuzda oluşan müspet atmosferi bu bakımdan çok kıymetli gördüğümüzü belirtmek istiyorum. Hukuk camiamızın da birikimleri, müktesebatları ve değerli önerileriyle bu sürecin dışında kalmamalarını bekliyoruz. Hep söylediğimiz gibi hakikatin kıvılcımı, farklı fikirlerin çarpışmasından doğar. Türkiye'ni nen büyük zenginliği, konuşan, iradesine sahip çıkan, sandığın namusuna halel getirmeyen, tercihini meşru yollarla ifade eden, demokrasiyi özümsemiş bireylere sahip çıkmasıdır.
Türk demokrasisini ilk serbest seçimlerin yapıldığı 1950'den beri maruz kaldığı onca vesayet girişimine rağmen dimdik ayakta tutan, her seferinde yeniden ayağa kalkmasını sağlayan işte bu güçlü vasfıdır. İnşallah 85 milyon olarak tam bir demokratik olgunluk içinde mümkün olan en geniş, en kapsayıcı toplumsal mutabakatla bu hassas süreci başarıya erdireceğimize inanıyorum.
"Güvenliği de ihmal etmiyoruz"
Adalet hizmetlerinin kalitesini, etkinliğini ve memnuniyet seviyesini artırırken, bunun mütemmim cüzü olan güvenliği de ihmal etmiyoruz. Binlerce insanımızın hayatına mal olan bölücü terör örgütünden 15 Temmuz gecesi demokrasimizi hedef alan hain FETÖ'ye, marjinal örgütlerden DEAŞ'vari istismarcı yapılara, devlet otoritesine meydan okuma cüreti gösteren çetelerde kendini hukukun üstünde gören çeşitli oligarşik oluşumlara kadar tüm şer şebekelerine karşı yürüttüğümüz mücadelenin arkasında güvenliği ve adaleti aynı anda tesis ve tahkim etme irademiz bulunuyor.
"Zalime merhamet, mazluma zulüm demektir"
2002 yılından beri hukukun, kanunun ve demokrasinin dışında kümelenen hiçbir teşekküle, kendini milletten üstün gören hiçbir elitist zihniyete, bürokratik oligarşinin hiçbir formuna izin vermedik, vermeyeceğiz. Her ne suretle olursa olsun cezasızlık duygusunun toplumda yer etmesine ve devlet otoritesinin sorgulanmasına müsaade edemeyiz. Zalime merhamet, mazluma zulüm demektir.
"Nerede bir engel varsa aşmayı görev addediyoruz"
Meşru yollar varken gayrimeşru yollara tevessül edenler, milletin canına, malına, huzuruna kast edenler, vatanımızın bekasına tehdit oluşturanlar, bu pervasızlıkların hesabını yargı önünde mutlaka vermek zorundadır. Adli ve emniyet birimleriyle bunu sağlamak, devletin vatandaşına karşı sorumluluğunun bir gereğidir. 21 yılda adalet ve güvenlik alanlarında elde ettiğimiz tarihi kazanımlara yenilerini ekleyerek bu mesuliyetimizi yerine getirmeye çalışacağız. Şayet bu konuda mevzuatla ilgili bir eksiklik varsa gidermeyi, işleyişle ilgili bir sıkıntı varsa çözmeyi, iradeyle ilgili bir şüphe varsa ortadan kaldırmayı, hasılı nerede bir engel varsa aşmayı görev addediyoruz. İnşallah önümüzdeki dönemde bu hususta daha kararlı adımlar atacağız.
"Ne gerekiyorsa yapmaktan çekinmeyeceğiz"
Zaman zaman bizlerin de şahit olduğu, vicdanı yaralayan kararların önüne geçmek için ne gerekiyorsa yapmaktan çekinmeyeceğiz. Burada şu gerçeği ifade etmeden geçemeyeceğim. Türkiye dünyanın en eli kanlı terör örgütleriyle mücadele eden bir ülkedir. Ülkemiz aynı zamanda jeo-stratejik konumuyla küresel güç kavgalarının odağında ve doğrudan hedefinde yer almaktadır. Güvenliğimizi tehdit eden hiçbir meselenin sadece yerel dinamiklerden kaynaklanmadığını tecrübelerimizin ışığında çok iyi biliyoruz. Suriye'nin kuzeyindeki terör yapılarına verilen aleni destek bunun en somut örneğidir. Aynı şekilde ülkemizde darbe suçu işlemiş, terör eylemlerine bulaşmış firari şahısların batı ülkelerinde siyasi sığınmacı maskesi altında korunup kollanması da bunun başka bir örneğidir.
"Eli kanlı canilere gösterilen bu müsamahakar tavrı biz gerçekten anlayamıyoruz"
Son günlerde bazı mahkemelerin de maalesef buna alet olduğunu veya edildiğini görüyoruz. Binlerce evladını teröre kurban vermiş bir millet olarak eli kanlı canilere gösterilen bu müsamahakar tavrı biz gerçekten anlayamıyoruz. Klasörler dolusu delile rağmen terör elebaşlarına yönelik hiçbir adım atılmamasını ne kendimize ne milletimize izah edemiyoruz. Hele hele söz konusu kendi güvenlikleri olunca hiçbir sınır tanımayanların, bizim tamamen hukuk çerçevesinde soğukkanlı bir şekilde yürüttüğümüz mücadeleyi eleştirmeleri apaçık bir çifte standarttır. Dağdaki, kamptaki veya sınır dışındaki teröristle mücadele elbette kolay değildir. Ama çok daha zor ve çetrefil olanı devletin kılcallarına kadar sızmış olan cübbeli, üniformalı, kravatlı teröristlerle mücadele etmektir.
FETÖ, amaçlarına ulaşmak için her şeyi mubah görür. Takiyyeyi, gizliliği, yalanı kullanan, en kutsal değerleri bile istismar etmekten çekinmeyen asimetrik bir terör örgütüdür. Bunu bilmeden verilecek her türlü idari ve adli karar, adaletin tecellisine yardımcı olmayacağı gibi insanlık düşmanlarına da cesaret aşılayacaktır. Biz dostlarımızdan ve adaletin tecellisi için çalışan tüm kurumlardan şunu bekliyoruz. Yaşadığımız her terör eylemi sonrasında ilettiğiniz taziye ve kınama mesajları şüphesiz anlamlıdır, değerlidir. Ama ülkemizin PKK'dan FETÖ'ye kadar envaı çeşit terör örgütüne karşı sürdürdüğü mücadelesinin başarıya ulaşması için asla yeterli değildir.
"Artık daha somut adımlar bekliyoruz"
Bakınız, önceki gün Meclisimizin açılışına denk getirilen menfur bir terör eylemi oldu. Polisimizin etkin ve süratli müdahalesi sayesinde teröristler emellerine ulaşamadan etkisiz hale getirildi. Yapılan soruşturma neticesinde bu iki teröristin bir başka ilimizde aracını gasp ettikleri ve 6 aylık bebeği olan bir sivil vatandaşımızı şehit ettiği ortaya çıktı. Yani her açıdan vahşi, alçak, canice bir saldırıyla ve buna teşebbüs eden bir terör örgütüyle karşı karşıyayız. Ama şunu da biliyoruz ki şayet bu caniler etkisiz hale getirilmeseydi ve bir şekilde yurt dışına kaçmış olsalardı, siyasi sığınmacı denilerek korunacak, birileri tarafından adeta baş tacı edilecekti. Bugün terör eylemini kınayan dostlarımızın bir kısmı maalesef o zaman iade talebimize kuvvetle muhtemel olumlu cevap vermeyecekti. Bunu iddia olarak değil, 40 yıllık bölücü terörle ve 10 yıllık FETÖ'yle mücadelemizde sık sık karşılaştığımız bir vakıa olarak ifade ediyorum. Biz acımızı paylaşan dostlarımızdan kınama mesajlarıyla birlikte artık daha somut adımlar bekliyoruz. Diğer türlü yapılan açıklamaların yaramıza merhem olmayacağının bilinmesi gerekiyor. (TRT)