BURSA ARENA / Haber Merkezi
Cumhurbaşkanı Erdoğan, AK Parti Genişletilmiş İl Başkanları Toplantısı’nda yaptığı konuşmada, Libya ile imzalanan anlaşma hakkında, “Amacımız Akdeniz'de kimsenin hakkını, hukukunu gasbetmek değil, tam tersine hakkımızın gasbedilmesine engel olmaktır. Çünkü biz bu adımı atmamış olsaydık Akdeniz’de Türkiye’yi kendi kara sahillerine hapsedecek bir oyun tezgâhlanıyordu. Bizi adeta denize olta atamaz hâle getirecek bu oyunlara elbette seyirci kalamazdık” dedi.
“İDLİP’TE SÜKÛNETİN SAĞLANMASI İÇİN AVRUPA ÜLKELERİNİN DE ELİNİ TAŞIN ALINA KOYMASI GEREKİYOR”
Cumhurbaşkanı Erdoğan, bölgede inşa etmeyi planladıkları yerleşim alanlarına başlayabilmek için öncelikle güvenliği ve huzuru sağlamaları gerektiğinin altını çizerek, “Bu doğrultuda gereken her adımı atmakta kararlıyız. Diğer yandan, İdlip tarafındaki durum ise çok daha endişe vericidir. Rejimin saldırıları ve tacizleri, bölgede kalıcı bir ateşkesi mümkün kılmıyor. Bu saldırılardan kaçan yüz bine yakın kişi sınırımıza doğru harekete geçti. Biz, Avrupa başta olmak üzere tüm dünyaya, yeni bir sığınmacı dalgasına tahammülümüzün olmadığını açıkça söyledik. Şayet Türkiye’nin İdlip’teki çabalarına gereken destek verilmezse, ortaya çıkacak sonuçların bedelini herkes ödeyecektir dedik. 4 milyona yakın insanın yaşadığı İdlip’te sükûnetin sağlanması için Avrupa ülkelerinin de elini taşın alına koyması gerekiyor” değerlendirmesinde bulundu.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, bir başka önemli faaliyet alanının da Kıbrıs açıklarındaki petrol ve doğal gaz arama konusu olduğuna işaret ederek, “Ülkemizin ve Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nde yaşayan kardeşlerimizin hakkını, hukukunu korumak için gereken her şeyi yapmakta kararlıyız” dedi.
Ana muhalefet partisi CHP’nin, Türkiye’nin Kıbrıs’taki petrol ve doğal gaz arama çalışmalarına da karşı çıktığını ifade eden Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Ana muhalefetin bu tavrı, Yunan medyasına bolca malzeme verdi. Türkiye’de hemen her şeyin yerlisini ve millîsini yaptık, sadece ana muhalefet konusunda bunu başaramadık. İnşallah milletimizle birlikte onu da başaracağız” diye konuştu.
Türkiye’nin tabii bir medeniyet ve tarih havzası bulunduğunu, Akdeniz ve Kuzey Afrika’nın da bu havzanın en önemli parçalarından biri olduğuna vurgu yapan Cumhurbaşkanı Erdoğan, bu bakımdan Libya’daki her gelişmenin de Türkiye’yi yakından ilgilendirdiğini aktardı.
“LİBYA İLE ÇOK YÖNLÜ İLİŞKİLERE SAHİBİZ”
“Libya bize, hem Osmanlının, hem de şerefli bir Osmanlı subayı olarak burada önemli hizmetler ifa eden Gazi Mustafa Kemal’in yadigârıdır” diyen Cumhurbaşkanı Erdoğan, iki ülke halklarının birbirine daime muhabbet beslediğini, halklar arasında akrabalık ilişkileri bulunduğunu anlattı.
Türkiye’nin Libya’nın meşru hükûmetine karşı darbeci bir general tarafından başlatılan saldırılara, en başından beri karşı çıktığının altını çizen Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Çeşitli Avrupa ve Arap ülkeleri tarafından desteklenen darbeci generale karşı mücadele yürüten Trablus yönetimine her türlü desteği verdik, vereceğiz. Üstelik Libya bizim, ülkelerimizin deniz yetki alanlarının çakışması sebebiyle, denizden de komşumuzdur. Dolayısıyla Libya ile çok yönlü ilişkilere sahibiz” ifadelerini kullandı.
Libya ile varılan mutabakata ilişkin ilk çalışmaları yaklaşık 10 yıl önce başlattıklarını, bugünde çok daha kararlı, içi dolu bir anlaşmayı imzaladıklarını belirten Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Şimdi ise meydanı boş buldular, esip savuruyorlar, ne yaparsanız yapın biz imzaları attık, işi bitirdik. Şimdi içini dolduruyoruz, şu anda da soruyorlar, dün de sordular; ‘Asker gönderecek misiniz?’ Zaten burada da bizim siyasi partilerimizin içerisinde bunu söyleyenler yok mu? Var. Biz davet edildiğimiz yere gideriz. Ama davet edilmediğimiz yere gitmeyiz, şu anda da böyle bir davet olduğuna göre icabet ederiz. Çünkü kardeşlik bağlarımız bizim çok farklı” değerlendirmesinde bulundu.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, Türkiye ve Libya tarafında tüm onay süreçleri tamamlanan bu mutabakatın resmen yürürlüğe girdiğini, Türkiye’nin ve Libya’nın birbirlerini gören deniz kıyıları temel alınarak hazırlanan deniz yetki alanlarıyla ilgili haritanın da Birleşmiş Milletler nezdinde de kayda geçirildiğini bildirdi.
“LİBYA YAPTIĞIMIZ MUTABAKAT ULUSLARARASI HUKUKA UYGUN”
Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Bizim bu anlaşma ile amacımız, Akdeniz'de kimsenin hakkını, hukukunu gasbetmek değil, tam tersine hakkımızın gasbedilmesine engel olmaktır. Çünkü biz bu adımı atmamış olsaydık Akdeniz’de Türkiye’yi kendi kara sahillerine hapsedecek bir oyun tezgâhlanıyordu. Bizi adeta denize olta atamaz hâle getirecek bu oyunlara elbette seyirci kalamazdık. Üstelik attığımız adım, uluslararası hukuka ve dünyanın diğer yerlerindeki benzer tasarruflara tamamen uygundur” dedi.
“Güvenlik ve askerî iş birliği muhtırasına dayalı olarak, inşallah, Meclis açılır açılmaz ilk iş, asker gönderme tezkeresini Meclisimize sunacağız” ifadesini kullanan Cumhurbaşkanı Erdoğan, tezkerenin TBMM’den geçmesiyle de Libya’daki meşru yönetime çok daha etkin bir şekilde destek verme imkânına kavuşacaklarını açıkladı.
Libya’daki darbeci generale destek çıkan ülkelerin hiçbir resmî dayanağı olmadan ülkede asker bulundurduğunu, Türkiye’nin ise bu ülkenin resmî davetine icabet edeceğini dile getiren Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Bütün bunlar bir savaş baronuna yardım ediyor, biz ülkenin meşru hükûmetinin yanında davete icabet ediyoruz. Farkımız bu. Gerçi bunlar Mısır’da da ülkenin meşru hükûmeti yerine darbeciyi desteklemişlerdi. İnşallah Libya’da aynı ilkesizliği, aynı demokrasi ve hukuk düşmanlığını tekrarlamalarına izin vermeyeceğiz” diye konuştu.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, dün Tunus’u ziyaret ettiğini, Cumhurbaşkanı seçilen Kays Said’e bu seviyedeki ilk ziyareti yaparak, baş başa ve heyetler arası görüşmeler gerçekleştirdiklerini hatırlatarak, Libya meselesini de konuştuklarını, Libya’nın istikrarı konusunda hemfikir olarak, Libya’nın meşru hükûmete siyasi destek vermek için iş birliği yapma kararı aldıklarını, 1 Ocak 2020 tarihi itibariyle Güvenlik Konseyi’nin geçici üyeliğini üstlenecek Tunus’un kanaatleri ve tavrının kendileri için çok değerli olduğunu söyledi.
Tunus’un Cezayir ve Katar ile birlikte Berlin sürecine katılması konusunda ısrar ettiklerini belirten Cumhurbaşkanı Erdoğan, Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin, İngiltere Başbakanı Boris Johnson ve Almanya Şansölyesi Angele Merkel’e bu üç ülkenin Berlin Sürecine katılmalarının önemini anlattığını söyledi. Türkiye’nin bu süreci Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü İbrahim Kalın ile devam ettireceğini kaydetti.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, görevde bulunduğu sürede, Türkiye’ye ve İstanbul’a yeni eserler kazandırma gayreti içinde olduğuna vurgu yaparak, “Türkiye’ye küçük düşünmek, küçük davranmak yakışmaz. Kanal İstanbul, işte böyle bir projedir” ifadesini kullandı.
Kanal İstanbul’un anlık ortaya çıkmış bir proje olmadığını, geçmişinin neredeyse başbakanlığı öncesine dayandığını ifade eden Cumhurbaşkanı Erdoğan, Anayasa Mahkemesi’nin de bu projenin yap-işlet-devret modeli kapsamına alınmasıyla ilgili düzenlemenin iptaline ilişkin, başvuruyu reddettiğine dikkati çekti.
“KANAL İSTANBUL’UN MONTRÖ SÖZLEŞMESİ’YLE HERHANGİ BİR İLGİSİ YOK”
Kanal İstanbul’un yap-işlet-devret modeliyle yapılacağını, gerekirse millî bütçeyle de yapabileceklerini, hazırlıklar kapsamında, çevre ve deprem meselesi de dâhil 56 kurumdan olumlu görüş alındığını kaydeden Cumhurbaşkanı Erdoğan, Kanal İstanbul’u, İstanbul Boğazı’ndaki deniz trafiğinin bir alternatifi olarak planladıklarını, geçen yıl İstanbul Boğazı’ndan 41 binin üzerinde gemi geçtiğini, İstanbul’un, böylesine yoğun bir deniz trafiğini kaldıramadığını, günün herhangi bir saatinde boğaza bakan herkesin görebileceğini söyledi.
Kanal İstanbul’un ön çalışmalarındaki bütçesinin 75 milyar lira civarında olduğunu açıklayan Cumhurbaşkanı Erdoğan, “İstanbul gibi, 15 milyon nüfusa ve fiilen belki 18 milyon insana ev sahipliği yapan dünyanın en büyük şehirlerinden birinde, karşımızdaki bu soruna çözüm bulmak, ülkenin yöneticileri olarak en başta gelen görevimizdir. Türkiye’nin bu projeden elde edeceği gelir, maliyetini kısa sürede çıkartacağı gibi, kalıcı bir finansman kaynağı hâline de gelecektir” ifadelerini kullandı.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, Kanal İstanbul’un Montrö Sözleşmesi’yle de herhangi bir ilgisinin bulunmadığının altını çizdi.
Şair Necip Fazıl Kısakürek’in “Canım İstanbul” şiirinden bir bölüm okuyan Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Evet… Biz vatanımız İstanbul’a bu projeyi kazandırmakta kararlıyız. Projenin sahibi Türkiye Cumhuriyeti Devleti’dir. Kurumların görevi, devletin aldığı karara uygun şekilde kendi sorumluluk alanlarında üzerlerine düşeni yapmaktır. Görevini ihmal eden hesabını millete ve hukuka muhakkak verecektir” diyerek konuşmasını tamamladı.
(Kaynak: Cumhurbaşkanlığı)