BURSA ARENA / Haber Merkezi
İYİ Parti İzmir Milletvekili Dr. Aytun Çıray, Türkiye’nin Katar ile imzaladığı belirtilen “Su Yönetimi Alanında İşbirliği Mutabakat Zaptı”na ilişkin kamuoyunda çıkan iddiaları meclis gündemine taşıdı. Önemli açıklamalarda bulunan Çıray, su sorununun çevresel bir problem olmasının yanında aynı zamanda bir kalkınma ve milli güvenlik sorunu olduğuna dikkat çekerek cevaplaması için Tarım ve Orman Bakanı Bekir Pakdemirli’ye sorular yöneltti.
Aytun Çıray, küresel iklim değişikliği sonucu ekosistemdeki birtakım dengelerin bozulması ve sanayi devrimiyle birlikte artan fosil yakıt kullanımındaki artış, ormanların yok edilmesi gibi insan kaynaklı nedenlerden dolayı su kaynaklarının temininde ortaya çıkan sorunlar çevresel problemlerin yanında bir kalkınma sorunu olarak da görülmeye başlanmıştır dedi. Çıray aynı zamanda su kaynaklarının kısıtlı olduğu ön kabulü ile ülkeler bu konuda küresel anlamda uygulanacak ciddi politikalara öncelik vermeye başlamıştır dedi. Türkiye’de kişi başına düşen kullanılabilir su miktarı göz önünde bulundurulduğunda Türkiye’nin su stresi yaşayan bir ülke olarak kabul edildiğini belirten Çıray, bazı uluslararası kuruluşlar ve DSİ verilerine göre bugün 1.519 m3 olan kişi başına düşen su miktarının 2030 yılında 100 milyonluk nüfusla 1100 m3’e düşerek ülkemizin su fakiri bir ülke olacağının öngörüldüğünü söyledi.
PETROL DEĞİL SU SAVAŞLARI OLACAK
2003 ve 2004 yıllarında Adalet ve Kalkınma Partisi meşruiyetini dışarıdan sağlamaya çalışarak AB’ne dört elle sarıldığında, AKP’nin aşırı talepkar tutumu nedeniyle AB’nin Türkiye’nin su yönetimine el koymayı denediğini hatırlatan Çıray, petrolün bir zaman sonra yerini başka kaynaklara bırakacağını ancak suyun hayat olduğunu, o nedenle petrolden daha değerli olduğunu vurguladı. Geçmişte hem PKK terörünün arkasında hem de Suriye’nin Abdullah Öcalan’ı orada barındırmasının ardında yatan nedenin Fırat ve Dicle meselesi olduğunu söyleyen Çıray, ülkeler arasındaki savaşların nedeninin fosil kaynaklar değil su kaynakları olduğunu görebiliriz dedi. 1980-88 İran’la Irak savaşı, İsrail’in Golan Tepeleri’ndeki ısrarı, Hindistan, Bangladeş ve Pakistan arasındaki Ganj Nehri sorunu, Mısır’la Sudan arasındaki Nil Nehri sorununu örnek gösteren Çıray, bulunduğumuz konjonktürde su sorununun giderek büyümesi ülkeler arasındaki savaşların asıl kaynağının petrol değil su ihtiyacı olacağı tezini doğrular niteliktedir dedi.
KATAR’LA SU İŞBİRLİĞİNİN ÖNÜNDEKİ YASAL ENGELİ ANAYASA MAHKEMESİ Mİ KALDIRDI
Aytun Çıray, ülkemizin içinde bulunduğu derin ekonomik krizde döviz rezervlerinin tükenmesini takiben doğalgaz zengini bir çöl ülkesi olan ve su sorunu yaşayan Katar’ın Türkiye ile imzaladığı su anlaşması, toplumda ülkemizin su kaynaklarının Katar’a satıldığı düşüncesini oluşturduğunu, bu anlaşmanın ulusal egemenliğimiz için bir tehdit oluşturma ve milli güvenlik sorunu yaratma korkusunu da beraberinde getirdiğini söyledi. Bir iddiaya göre Anayasa Mahkemesi, Katar’la anlaşmanın imzalandığı süreçte, 27 Kasım günü 2 milyon hektar arazinin sulanmasını düzenleyen Sulama Birlikleri’nin işletme devrinin önünü açmıştır diyen Çıray, uzun yıllar DSİ’de daire başkanlığı yapmış, Su Politikaları Derneği Başkanı Dursun Yıldız’ın bunu “Katar’la mutabakat zaptında su kaynaklarıyla gıda güvenliği ilişkilerinden söz ediliyor. Bu sulu tarımla ilgili Katar’la işbirliğinin önündeki olası yasal engeli kaldırıyor!” olarak yorumladığını söyledi.
TÜRKİYE’NİN TARIMINA HANGİ HOLDİNG ÇÖKECEK
Bir başka iddiaya göre ise Tarım Bakanlığı’nda bir çalışma yapıldığının kamuoyuna yansıdığını belirten Çıray, bu iddiaya göre çalışmada Türkiye’de tarımsal üretim, kamunun tarımdaki yatırımları ve kontrol mekanizmalarının bir holding çatısı altında birleştirilmek istendiği ve adının da Semerat Holding olduğunun iddia edildiğini söyledi. Yakın gelecekte su sorunuyla ciddi ölçüde karşı karşıya kalacağı öngörülen ülkemizin kalkınmasının sağlanması, egemenliğinin devamı ve ülkemizin güvenliğini tehdit edecek anlaşmalara olan yaklaşımının kamuoyuna açıklanması için Tarım ve Orman Bakanı Bekir Pakdemirli’ye şu soruları yöneltti:
Türkiye ile Katar arasında imzalandığı duyurulan “Su Yönetimi Alanında İşbirliği Mutabakat Zaptı”nın içeriğinde neler vardır? Bu metnin detaylarını kamuoyuna açıklamayı düşünüyor musunuz?
Bu anlaşmanın nedeni nedir? Ülkemizin su yönetiminde ihtiyaç duyduğu gereksinimler mi mevcuttur? Eğer öyleyse bu gereksinimler nelerdir?
Su kaynakları yönetiminin bu anlaşmayla Katar'a devredildiği, karşılığında da Türkiye ekonomisine dolar desteği sağlanacağı doğru mudur?
Anayasa Mahkemesi’nin Katar’la anlaşmanın imzalandığı süreçte, 27 Kasım günü 2 milyon hektar arazinin sulanmasını düzenleyen Sulama Birlikleri’nin işletme devrinin önünü açtığı doğru mudur?
Bakanlığınızda Türkiye’de tarımsal üretim, kamunun tarımdaki yatırımları ve kontrol mekanizmalarının bir holding çatısı altında birleştirilmek istendiğiyle ilgili çalışma yapıldığı doğru mudur? Eğer doğruysa bu özelleştirme ile neyi amaçlıyorsunuz? Bu özelleştirmede ismi geçen Semerat Holding kim ya da kimlerindir?
Bugün 1.519 m3 olan kişi başına düşen su miktarının 2030 yılında 100 milyonluk nüfusla 1100 m3’e düşeceği doğru mudur? Bu konuda hâlihazırda yapılan ya da planlanan ciddi çalışmalarınız var mıdır? Var ise bu çalışmalarınız nelerdir? Sonuçlanmış çalışmalarınızın detaylarını kamuoyu ile paylaşmayı düşünüyor musunuz?
Türkiye’nin su kaynakları yeterli midir? İklim krizi sebebiyle beklenen mevsimsel yağışlar olmadığı takdirde alacağınız tedbirler nelerdir?
Hibya Haber Ajansı