EVLİYA ÇELEBİ

Diğer Osmanlı diyarlarında olduğu gibi Bosna-Hersek’den ve Mostar’dan bahsedip de Evliya Çelebi’den söz etmemek mümkün değildir. O’nun ölümsüz “Seyahatnamesi”nden Mostar köprüsünü okumadan Mostar’dan ayrılmayacağız:

İbret verici Mostar Köprüsü'nü bildirir

(—) tarihinde bu seyre değer köprüyü Sultan Süleyman Han'ın emriyle Abdülmennan oğlu Koca Mimar Sinan Ağa inşa etmiştir ki sanki gökkuşağı gibi Samanyolu olup bir kayadan bir kayaya bir kemer etmiştir ki sanki cennet yurdu Bağdad'da Kisrâ Kemeri'dir. Mostar şehrinin ortasından akan Neretva nehri üzere ibretlik bir köprü yapılıp iki başı kale olmak ile şehrin bir tarafından bir tarafına bu sırat köprüsünden başka geçmek başka bir yolla mümkün değildir.

İmdi dinlemekte olan vefalı dostlara şöyle malum ola ki, bu kemter kul gösterişsiz Evliyâ bu ana kadar 27 yılda durmadan dinlenmeden seyahat edip 16 padişahlık yeri gezip dolaşıp nice kere yüz bin yapıları insaf gözüyle inceleyip Erzurum Vilâyeti'nde Hasan Kalesi yakınında Aras Nehri üzerinde ibret verici Çoban Köprüsü, Erzurum ile Malazgird arasında yine Aras Nehri üzerinde Altınhalkalı .Köprüsü, Hazzo Kalesi ile Mefârıkin Kalesi arasında Batman Köprüsü,, Hasankeyf.Kalesi Köprüsü, Asi Nehri üzerinde Antakya Köprüsü; Misis'de Cihan Köprüsü, Adana Köprüsü ve Tarsus Köprüsü, Sivas'da Eğriköprü, Kızılırmak üzerinde Çâşnigir Kıprüsü, Kızılırmak üzerinde Osmancık Köprüsü, Sakarya Nehri üzerinde Sultan Bayezid'in Geyve kasabası köprüsü ve Anadolu ülkesinde nice yüz ibret verici köprüler vardır.

Rumeli ülkesinde olan seyre değer köprüler: Süleyman Han ve II. Selim Han'ın Çekmeceler Köprüleri, Burgaz Köprüsü, Ergene Nehri üzerinde Koca Murad Han'ın Ergene Köprüsü, Edirne'de Mihal Köprüsü, yine Edirne'de Yeniköprü ve Saraçhane Köprüsü, Edirne yakınında Koca Mustafa Paşa Köprüsü ve Drin Nehri üzerinde Vişegrad Köprüsü, Koca Sokollu Mehmed Paşa'nın 12 göz büyük köprüsüdür”. (4) (s. 626)

“Bu isimleri yazılı tüm köprülerden seyre değer, ibret verici, benzersiz ve eşsiz olan bu Mostar Köprüsü'dür ki Arap, Acem, Rum ve Frengistan'da ve Belh u Buharâ'ya kadar gezmişliğimiz var, bu hakir öyle bir yüksek köprüyü yeryüzünde görmedim. Gerçi daha önce zikredilen Batman Köprüsü ve Hasankeyf Köprüsü de gayetle sanatlı köprülerdir, ama bu Mostar Köprüsü göklere baş uzatmış bir kayadan bir kayaya Havarnak kemeri gibi atılmış bir göz yüksek köprüdür ki aşağı bakanın ödü yarılır. Hatta bu köprünün iki başındaki kalelerin iç yüzdeki kapılarının bir kapıdan bir kapıya kadar bu Mostar Köprüsü'nün uzunluğu tam 100 germe adımdır, 15 ayak enliliği vardır.

Diğer ibretlik:

Acayip sanat üzerine sanat icra edilmiştir ki bu köprünün üstünden Sultan IV. Murad Han'ın Ruznâmecisi İbrahim Efendi bu köprünün batı tarafında bulunan Tabahane varoşu içinden Radobola Nehri suyunu bu köprü üstünden tunç künkler ile beri taraftaki çarşı pazar şehrine geçirip tüm hamamlara, cami, han, imaret ve medreselere, nice yerde çeşmelere kısacası 45 yere bu köprü üzerinden sular getirdiğine Mostar şairleri tarih düşürmüşlerdir. Tarih: (—)

Kısacası, kara ve deniz seyyahları içinde işitilmemiş ve görülmemiştir ki bir köprünün hem altından ve hem üstünden sular akmada, oldukça garip bir seyirliktir. Süleyman Han'ın yaptığına sanatlı tarih:

Kudret kemeri. Sene 974.

Diğer süslü tarih:

Kavs-ı kuzahun aynı bu köprü yapı oldu,

Var mı bu cihan içre mânendi hey Allâhım,

İbretle bakup dedi tarihini bir arif, ,

El geçdiği köprüden biz de geçeriz şahım.

Sene 973.

Bu benzersiz köprünün hakkında nice tarihler vardır, ama hatırımıza gelen bunlardır. Gerçekten de geçmişin yapı ustaları bütün güçlerini sarf edip becerilerini göstermek için bir kayadan bir kayaya bir kemer yapmış uzak bir mesafeden bu köprüye bakılsa hemen çarktan çıkmış yüzük gibi yuvarlak durur benzersiz bir geçiş yeridir. Bunda olan tasarrufları, tatlılık, incelik ve mimarlığı, bu yeryüzünde böyle bir işçilik ve beceriyi geçmişin hiçbir mimarı etmemiştir, böyle ibret verici köprüyü feleğin gözü görmemiştir.

Ama işin gerçeğine bakılsa buranın kayaları üzerinde böyle bir göz köprü yapmak gerekir. Zira iki tarafı gökyüzüne çıkmış kayalar ve aşağıda akan Neretva Nehri bir minare boyu aşağıdan akıp enli büyük nehir olduğundan böyle gerekmiş ve Koca Mimar Sinan böyle bir göz tumturaklı kemerli köprü yapmıştır, cihan seyyahları böyle yüksek kemer görmemiştir.” (4) (s. .628)

“Ademoğlunun cesaretini bildirir

Bu yüksek boylu köprü böyle göklere doğru yüksekçe yapılmış iken bazı vezirler, beyler, ileri gelenler ve hekimler bu köprünün seyrine gelip anılan iki köşkte otururlarken şehrin nice cüret sahibi çocukları köprü kenarında hazır durup vezirlerin huzurunda her bir çocuk "Yâ Allah" deyip köprüden aşağı kendilerini bırakıp nehre atar ve kuş gibi uçar. Her bir çocuk birer sanat ile taklalar atarak kimi baş aşağı, kimisi bağdaş kurar ve kimisi ikişer üçer olup birbirlerini kucaklayıp aşağı suya atılırlar. Cenâb-ı Allah saklayıp derhâl dışarı kenara çıkıp kayalardan yukarı tırmaşıp köprübaşına gelip vezir ve ileri gelenlerden bahşiş alırlar. Ama başka insanlar aşağı atlamak değil, aşağı bakmaya cesaret edemeyip ödü patlar. Zira bu köprünün boyu tâ aşağı suya kadar 87 kulaçtır. Ve Neretva Nehri'nin derinliği de 87 arşındır.

Neretva Nehri içinde hamam kubbesi gibi taşlar vardır ve gayet deli divane, taşkın ve coşkun akıp nice yerinde buruntu girdapları olup yıldırım gibi şakıyıp ve gök gürültüsü gibi gürleyip böyle bir deli suya kendini atmak cidden insan için büyük cesarettir. Önce alçak kayalardan atlayıp daha sonra yükseğinden atlaya atlaya alışıp köprüden aşağı atılırlar.

Bir cüret de bu şehrin sanat ehli çırakları hanelerinden ustalarının dükkânlarına yemek getirirken iki elinde yemek, başı üzerinde ekmek ve başka şeyler varken nice cesaret sahibi oğlanlar bu kadar ağır yüklerle köprü ortasında gitmeyip köprünün iki tarafında olan ensiz korkuluğu üzerinde çok hızlı bir şekilde seğirterek geçer çocukları var. Aklı olan adam bu köprünün kenarına varmaya korkar, ama ergin olmamış çocuklar köprünün korkulukları üzerinde seğirterek geçerler, garip ve acayip seyirliktir.

Bu büyük köprünün olduğu kayaların iki tarafı korkunç, iri, beyaz ve kızıl kayaların altları genellikle boştur ki nice yerleri çok derindir. (—)” (4) (s.629)

Mustafa bey’le Mostar’dan yavaş yavaş ayrılmaya hazırlanırken, uğrayabildiğimiz camileri, bedestenleri ve Osmanlı Türk eserlerini görmeye çalışıyoruz. Bir kısmını kısa süreli de olsa ziyaret ediyoruz. Mostar’da Osmanlı Türklerinin nakış nakış eserlerinden bugün ayakta kalanlardan bazıları şunlar:

Hünkar camisi (Kanunî camisi), Halveti Tekkesi-Açık baş tekkesi, Karagöz Bey köprüsü, Karagöz Bey hamamı, Karagöz Mehmed Bey camisi, Koski Mehmed paşa camisi, Keyvan Kethûda camisi, Nasuh Ağa camisi, Yavuz Sultan Selim Mescidi, Büyük Köprü (Mostar Köprüsü), Küçük Köprü, Saat Kulesi, Osmanlı Evi vd. (5) (s.143-167)

.....

Yazının devamı için tıklayınız

.....

_________________________________________

4) Seyit Ali Kahraman. Evliya Çelebi Seyahatnamesi. 6.Kitap-2.Cilt. YKY.2010

5) Altan Araslı. Avrupa’da Türk İzleri.Kültür Bakanlığı. Ankara. 2001.

Avatar
Adınız
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.