"Yıllar geçse de, tutulduğum bu sendromdan bir türlü kurtulamıyorum! İsimleri değiştirin bir çok olayda büyük benzerlikler yaşanıyor... Neden böyle oluyor acaba? Bunun birinci nedeni ilgisizliğimiz ikincisi ise tarih konusunda cehalet içinde oluşumuz! Neyse biz yine hatırlatalım belki kıssadan bir hisse alan olur. "
Uzun yıllardır “Selanik Sendromu”na tutulmuş vaziyetteyim. Belki aile köklerimin oraya dayanmasından ötürü bu rahatsızlığım! Şimdi bana nedir bu “Selanik Sendromu” diyeceksiniz... Anlatayım!
Hain Kara Hasan Tahsin Paşa, Selanik’i tek kurşun atmadan düşmana teslim etmiştir. Doç. Dr. Nuri Yavuz bir makalesinde “Tarihi Türk Şehri Selanik’in kurşun atılmadan düşmana teslim edilmesi, Türk Ordusu’nun şerefli geçmişine ve Türk tarihinin büyüklüğüne sürülen bir kara leke ve komutayada kötü bir örnektir” demektedir.
Yorgo Kırbaki’nin Hürriyet Gazetesi’nde 15 Temmuz 2012’de yazdığına göre Hain Kara Hasan Tahsin Paşa, Selanik’te “şimdi Yunan Kara Kuvvetleri’ne ait bir müzede özenle korunan mezarında” bundan sonrası bana ait... cehennem zebanileri ile uğraşıyor. Ki bu mezara Yunanlılar tarafından sonra taşınmıştır. Haine Yunan’ın gösterdiği değere bakın!
Yunan araştırmacı – gazeteci Alekos Orologas hain paşa için “O Selanik’in gerçek kurtarıcısı ve hayırseveri” diyor. Yani Türklerden tek kurşun atılmadan Selanik’i kurtaran (!) bir hayırsever... Yine araştırmacı – yazar Vasilis Nikoltsos’a göre, çok sevdiği Selanik’te kan dökülmesini istemiyordu ve bu nedenle de teslim protokolünü imzaladıktan sonra “Selanik kaybedildi ancak kurtuldu (!)” diyordu.
Sakın bizim topraklarımızın bir bölümü için aynı formulü düşünenler olmasın? (Terörsüz Türkiye aldatmacası ile verilecek olduğu söylenen tavizler aklıma geliyor da!)
Ne mantık ama değilmi? Hain Kara Hasan Tahsin Paşa’nın hayatta iki torunu var. Remzi Romanos Mesare ABD’de, mimar olan Şahin Seryios Mesare ise Yunanistan’da yaşıyor.
Bu hain paşaya, Selanik’i savaşmadan teslim et diyen etkili ve yetkili Türklerde var. Ama Yunan teslim aldığı şehirde, 10 yıla varmadan bunların mezarda kemiklerini bile bırakmamış. (Selanik'te artık kolay kolay bir Türk izi bulamazsınız.)
Sonrada işbirlikçi ihanet; Türkiye’de, güzelim Türk şehri Selanik’in; Masonların, Sabetayların, Musevilerin, Rumların kenti olduğunu anlatıp durmuş!
1910'lu yıllarda minarelerin yükseldiği Türk şehri Selanik
Biz Selanik’in Türkiye’de olduğunu ve bir de Türk şehri olduğunu unutup gitmişiz. Tıpkı Diyarbakır’ın, Hakkari’nin, Şırnak’ın, Erbil’in, Kerkük’ün, Musul’un, Süleymaniye’nin birer Türk şehirleri olduğunu unuttuğumuz gibi...
Aslında bir de Şehit Hasan Rıza Paşa tarafından yürütülen “Şanlı İşkodra Müdafası” var... Kahraman ve cesur bir asker olan Hasan Rıza Paşa, Padişah II. Abdülhamit’e hal edildiğini tebliğ edenler arasında bulunarak velinimetine ihanet eden ve aynı zamanda yardımcısı olan Esad Toptani adında Osmanlı Mebusan Meclisi üyeliğinde de bulunmuş biri yani Drac Mebusu’nun hazırladığı suikastle şehit edilmiştir. Böylece Osmanlı İşkodra’yı da kaybetmiştir. O da ayrı bir hüzünlü konudur.
Aslında benim “Selanik Sendromu”ma çok rahatlıkla bir “İşkodra Sendromu”da eklenebilir. Ama biz kaldığımız yerden devam edelim.
Büyük Önder Atatürk’ün dediği “Bu memleket tarihte Türktü, halde Türktür ve ebediyen Türk olarak yaşayacaktır.” sözünü kimse unutmasın... Onun için bizde Türk olan Selanik'i ve benzerlerini asla unutmuyoruz! Yani "Selanik Sendromu"muz bundan dolayı var.
Özellikle de milli ve üniter bir devlet olan Türkiye Cumhuriyeti’ne, dünyanın dört bir tarafından biz “Türk Milletine mensubuz” diye adeta yalvararak gelenler ki; bunların belgeleri mevcuttur, Kara Hasan Tahsin Paşalığa ve Esad Toptaniliğe özenmesin. Ne yazık ki, biz herkesin hamisi olduk ama sırtımız hançer yaraları ile dolu!
BDP – PKK’lı (zamanın) milletvekili Emine Ayna “Türk askeri boşuna öldü” diyor. Eğer hain Kara Hasan Tahsin Paşa’nın yaptığı gibi bölücü ihanetle müzakere yolu ile ülkemin toprakları; tek kurşun atmadan ve “Yeni Anayasa” aldatmacısı ile “Türk Milletinin hükümranlığına son verilerek” peşkeş çekilecekse, evet Türk askeri boşuna ölmüştür... (Dikkat edin bunları 12 yıl önce yazmışım! Günümüzde yaşananlara bakın Türk uyurken düşman hiç uyumamış.)
Görüyorum ki, 100 küsur yıl sonra da ülkeme Kara Hasan Tahsin Paşa ve Esad Toptani gibi hainlerin mantığı hakimdir. Onlar Selanik’i ve İşkodra’yı ihanetle düşmana teslim etmiştir. Ortaya saçılan İmralı tutanakları (bebek katilinin yeni açıklamaları sizce farklı mı?) ile de aynı ihanetin bu gün de yürüdüğüne şahit olmaktayız.
Bu sebeple Milli Şairimiz Mehmet Akif’i (Safahat'ı) ve Mustafa Kemal’i (Nutuk'u) tekrar tekrar okumaya ve anlamaya, her geçen günden daha fazla ihtiyacımız vardır. Onlar bize birliği, dirliği, mücadeleyi, bağımsızlığı ve milliliği işaret ediyor, küreselciliği ve teslimiyetçliği değil...
"Bir Pazar günü canınızı sıktım değil mi? Ne yapalım, yarın dövünüceğinize bugün canınız sıkılsın! "
Not: Fotoğraf 1910'lu yıllarda minarelerin yükseldiği Türk şehri Selanik'i gösteriyor...
11 Mart 2013 / İstanbul