Gündem çok süratli bir şekilde değişiyor.
Ülke gündemini takip ederken birden şehir gündemine geliyorsunuz.
Bu hafta Kırıkkale tanıtım haftasıymış. Tam adı da “Kalefest 2024”
Ne oluyor bu haftada;
Etkinlik sahasında bütün kurumlar kendilerine ait bir stant açıyor.
Cacığını cücüğünü ortaya koyuyor.
Halk da çoluğunu çocuğunu kurulan bu stantlara salıyor.
Bu etkinliği kim hazırlıyor peki?
Kim hazırlıyorsa sözümüz de onlara olacak.
Her şeyden önce şunu iyi bilmelisiniz ki;
Halkın kabullenmediği,
Halkın sahip çıkmadığı hiçbir etkinlik kalıcı da, sürekli de olmaz.
Eskiden bayramlar yapılırdı,
Halk coşkuyla dökülürdü sokaklara.
Şimdi bakın bakalım aynı coşkuyu görebiliyor musunuz?
Siz kurduğunuz bu stantları,
46 İlin geçiş noktası olan yol boylarına kurup,
Burada halkın ürettiği ürünleri satar hale getirmediğiniz sürece bu kısır bir döngü olarak kalacaktır.
Vatandaş sadece 3-5 gün kendini eğlendirmiş olacaktır.
Ayrıca, halk gelsin diye şehrin tam göbeğine kurduğunuz bu stantlarla,
Şehrin içine giren iki yoldan birini kapatarak trafiği de allak bullak ettiğinizin farkında bile değilsiniz.
O stantları “Kaletepe” nin eteklerinde kalıcı olarak bir kültür merkezi haline getirmezseniz, bu milletin çektiği sıkıntılar da yanına caba kalacaktır.
…
Bu kadar laftan sonra bir yazar ve şair olarak gelelim asıl konumuza;
Etkinliğin bir köşesine bir de “Kitap Fuarı” açmışlar.
O kitap fuarını dışarıdan gelen bir firmaya kiralamışlar.
Bu işin olacağı akşam saatine kadar Kırıkkale’de bulunan “Kırıkkaleli Şair ve Yazarlar Derneği”nin haberi bile yok.
Haber alan dernek başkanı, sabah apar topar gelip kitap fuarının bir köşesine bir masa koyup “Kırıkkaleli Şair ve Yazarlar” afişini asıyor.
Ayıptır, ayıp; Kırıkkale’nin tanıtımında hiçbir karşılık beklemeden kalemleriyle bu şehre hizmet eden insanları görmemezlikten gelen ve onlara bu stantı çok gören her kim var ise bu şehirden gitsin. Hangi gayeye hizmet veriyorsa oraya gitsin.
Elinde fırçasıyla dünyaya “Kralların Ressamı” ünvanıyla “Rahmi Pehlivanlı” yı çıkarmış,
Yıllara sari kültürü taşıyan “Hacı Taşan” gibi bir söz üstadını çıkarmış bu topluma yapılan bir saygısızlıktır, Onları hor görüp hiçe saymaktır.
Şairlik bu toplumun mayasında var iken onları hiçe saymak haddini bilmemektir.
Bakın İbn-i Sina ne diyor;
“Şairler söz sultanlarıdır; hekimler saltanatlarını vücut üzerinde kurarlar; şairlerin dil güzelliği ruha zevk verir; hekimlerin öz verileri hastaları iyileştirir.”
Siz bu insanları bu fuara almayarak ne yaptığınızın farkında mısınız?
Gelin bunun cevabını da Mehmet Emin Yurdakul’un dilinden verelim;
“Bırak beni haykırayım, susarsam sen mâtem et;
Unutma ki şâirleri haykırmayan bir millet,
Sevenleri toprak olmuş öksüz çocuk gibidir”
Sizin “İş yapıyoruz” diyerek gösterdiğiniz bu faaliyet, şehrin yazar ve şairlerinin boynunu bükmekten öte geçmedi.
Sizin horlayıp küçümsediğiniz, hatta hiç dikkate bile almadığınız bu insanlar için İslam’ın doğduğu yerden bakın nasıl bir ses getiriyor ;
Hz. Aişe (radıyallahu anha) anlatıyor: "Resûlullah (aleyhissalatu vesselam) şair Hassan İbnu Sabit (radıyallahu anh) için mescide hususi bir minber koymuştu. Hassan, orada kurulup mufahara yapar veya Resûlullah (aleyhissalatu vesselam)'ı hasımlarına karşı müdafaa ederdi. Aleyhissalatu vesselam: ‘Allah (c.c.) Hassan'ı, Resûlullah'ı müdafaa ettiği veya onun adına mufahara yaptığı müddetçe Rühu'l-Kudüs'le takviye etmektedir’ derdi."
Peki siz ne yaptınız!
Resulullah’ın hususi bir minber koydurduğu şairlere bir masayı çok gördünüz.
Kırıkkale’yi sonsuza kadar tanıtacak bu insanları devre dışı bıraktınız.
Hala bir şey anlamadıysanız size bir de Hadisi Şerif sunalım;
Ebu Davud'da İbnu Abbas (radıyalahu anhüma)'dan yapılan bir rivayet şöyledir: "Resûlullah (aleyhissalau vesselam)'a bir bedevi geldi. (Dikkat çekici bir üslubla) konuşmaya başladı. Efendimiz (aleyhissalatu vesselam): ‘Şurası muhakkak ki beyanda sihir vardır, şurası da muhakkak ki şiirde de hikmetler vardır’ buyurdu."
Sizler hikmet sahibi insanları hiçlediniz beyler hiçlediniz.
Hiçe saydığınız bu insanlar bir gün, ellerine taş alır gibi dillerine söz sarıp sizleri taşlarlarsa, o zaman da kusura bakmayacaksınız. Zira görevleri “gönül almak” olan bu insanların eline o taşları sizler aldırıyorsunuz..
.....
Yazarın tüm yazıları için tıklayınız
.....