(Bu makaleler iyi okunup anlaşılırsa hayat kurtarabilir…)
Duygu ve düşünce kimyasallarının hücrelerimiz dolayısıyla sağlığımız üzerinde tahmin edilenden çok fazla etkili olduğu ikinci dünya savaşından bu yana yapılan sayısız çalışmayla ispat edilmiştir.
Örneğin;
*Harvard mezunlarıyla yapılan 35 yıllık bir çalışma (1946-1981) da hayata karamsar bir bakış açısıyla yaklaşan insanların, (45 yaşından sonra) iyimser olanlardan daha fazla hastalığa yakalandıkları görülmüştür…
*DR. O. Carl Simonton’un 1978 yılında yayınlanan “Getting Well Again (Yeniden İyileşmek) adlı kitabında pozitif zihinsel görüntülerle görsel canlandırmanın, ileri evrede ki kanser hastaları üzerinde ki olumlu etkilerini anlatarak, iyileşmek için düşüncelerini kullanan insanların hayatta kalma oranlarının, kötümser olanlara göre daha yüksek olduğunu tespit etmiştir.
*1991 yılında NEW England Journal of Medicine’de yayınlanan bir araştırmayla “stresli yaşam koşullarının (işten çıkarılmak, düğün veya nişanın bozulması, ya da hayatın genel zorlukları karşısında insanın kendini çaresiz hissetmesi gibi.) soğuk algınlığına yakalanma riskini iki katına çıkardığı tespit edilmiştir…
*2000 yılında ünlü tıp dergisi Lanset’de yayınlananbir araştırmaya göre, “hamileliğinin ilk üç ayında şiddetli duygusal stres yaşayan kadınların, doğum kusurlu bebek dünyaya getirme oranı %80 daha fazladır.”
*2001 yılında Psychsomatic Medicine dergisinde yayınlanan bir araştırma da iyimserliğin kalp hastalıklarına karşı koruduğu tespit edilmiştir. Kötümser olan özellikle her şey için kendilerini suçlayan insanların kalp krizinden ölme riskinin iyimser olan insanlara göre çok daha fazla olduğu görülmüştür.
(Devam edecek)
Yeni haftanın yeni umutlara vesile olması dileğiyle…