Sıvazlamak, okşamak, mıncıklamak, sürtünmek, bir insana bedensel dokunuş çeşitleridir. Bunlardan biri daha akışkandır, okşamak. El hareketlerimize dikkatimizi verelim. Çemberler çizen el, tıpkı TOROS formunda oluşan merkezden başlayıp merkeze dönen bir döngüyü yeniler.

Resme de dokunma durumumuz böyle çeşitlidir. Resme hangi duygu ile dokunduğumuz, özellikle olumlu veya olumsuz alarak yapıldığı hemen fark edilir. Resmi okşar gibi, oynaşır gibi yapmak şahane bir uyum sergiler. Bu halde iken ben ve akıl geri planda kalır. Gerçek bir akış, ritim yakalanır.

Bunu iki resmi inceleyerek netleştirmeye çalışalım:

Duchamp'ın “Merdivenden inen çıplak” resmine bakalım. Resim bize hız kavramını vermek amacıyla yapılmıştır. Akıl planlamış, önceden yönler, renkler belirlenmiştir. Yani resim bize hızı hissettirmez, gösterir.

Georges Mathae'nun lirik soyutlama resimlerine bakalım. Hemen hemen tüm resimlerinde hızı, hızın soluğunu hissederiz. Hız, anla buluşur ve anlık haz etkileşim yansır. Çalışmalarını bir manifesto ile de bizlere sunar:

1. Sanatçı, çalışmayı aklının etkilememsi için hız kullanır.

2. Önceden var olan şekiller yoktur. Hiçbir referansa güvenmez.

3. Sanatçının önceden tasarlanmış hamlesi yoktur.

4. Sanatçının kendinden geçmiş ruh hali, sanatçının özünü serbest bırakır.

Resim göstermek amacıyla yapıldıysa, tuvalde yolculuk, rastlaşma, keşif hazzı hissedilmez. Zorlama hatta biraz diktatörlük hissedilir. Bu tür resimler için resim dili ifade amacıyla kullanılmış diyebiliriz. Resimleşme var ama resim değil.

Tabii resim dili kullanılabilinir. Grafik, stilize, karikatür ve şematik gibi. Resmin kendinden başka bir amaçla kullanması, resimmiş gibi olmasına sebep olur.

Hatta düşünsel resimlerde de bulunan düşüncenin bir sanat olduğu ama resim dilinin zayıf olabileceğini fark edebiliriz. Bunlara kavramasal resimler dememizin sebebi de bu farktan kaynaklanıyor bizce.

Resim; çizgi, leke, renklerin akış ve uyumudur. Anlatma amacı öne çıktığında resmin uyum ve akışı engellenir. Akıl bildiğinde, rahatında kalmayı sever. Bundan dolayı üç gün arka arkaya yapılan davranışı hemen otomatikleştirir, kayıt eder. Aklın akması için sezgilere gerek vardır. Yeni geleni düzenlemek aklın en önemli işidir. Akışkan olmayan bir aklın yapacağı her yorum eski kokar. Yenilenmeyen, öğrenmeyen akıl, kırk beş yaşından sonra gerilemeye başlar,

Hızlı yapılan çalışmalarla aklı dışarıda tutmayı öğreniriz. Çalışmada çıkan odağı fark ederiz. Her çalışma sonu yeni bir şeyler keşf ederiz. Rast gelmeye, anda olana açık oluruz. Ezberden kurtuluruz!

www.leylasabah.net

Avatar
Adınız
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.