Ülkemizin gündeminde yer alan bazı konuları şöyle sıralayabiliriz: Koronavirüs salgını, ekonomik çöküş, yoksulluk, açlık, işsizlik, yolsuzluk, terör, devlet kadrolarına liyakat dışı atamalar, kadın, çocuk tecavüzleri ve cinayetleri ile işgal edilen Ege’deki adalarımız. Ancak bunlar konuşulmuyor. Bunların yerine çoklu baro girişimi, Ayasofya’nın cami yapılması, sosyal medyaya yapılması düşünülen düzenleme ve İş Bankası’ndaki CHP hisseleri gündemde yer almaktadır.

Toplumun devlete güveni sarsıldığı için koronavirüs salgınında verilen değerlerin sağlıklı olduğuna inanmak güçtür. Verilen değerlerin bilinçli olarak az gösterildiği düşünülmektedir. Bunun yanında salgın nedeniyle uzaktan yapılan eğitim sonucunda öğrencilerden istenilen verim alınamamıştır. Başarı oranı artsa bile, öğrenme alt seviyede kalmıştır.

Sürekli yinelenen “ekonomi büyüyor, iyiye gidiyor” sözlerine karşın, ülkemizde büyük bir ekonomik kriz yaşanmaktadır. Kepenk indiren esnaflar, kredi borcunu ödeyemeyen insanlar günden güne çoğalmaktadır. Açlığa mahkûm edilen toplumda işsizlik büyük boyutlardadır. Yolsuzluk olayları sürekli gündemde yer almaktadır. Terör saldırıları devam ederken, yurt dışına neden gittikleri belli olmayan askerlerimizden de şehit haberleri gelmektedir. Devletin her kademesine liyakatsiz kişiler atanarak, devlet çalıştırılamaz, iş üretilemez duruma getirilmiştir. Hemen hemen her gün kadın ve çocuk tecavüzleri, cinayetleri görülmektedir.

AKP 2002 yılında tek başına iktidar olduktan sonra Ege Denizi’nde bulunan bize ait adalar, Yunanistan tarafından işgal edilmeye hatta silahlandırılmaya başlandı. Yunanistan’ın ilk kadın Cumhurbaşkanı Katerina Sakellaropoulou, 29 Haziran Pazartesi günü ilk yurt dışı ziyaretini Yunanistan tarafından işgal edilen Türkiye’nin vatan toprağı olan Aydın ilimizin Eşek Adası’na yapmıştır. İşgal edilen adamıza yapılan bu ziyaret hakkında tüm partiler sessizliğini korumuştur. Adeta gizli bir el, tepki verilmesini önlemektedir.

Her türlü olumsuz koşullara karşın çeşitli illerden gelen baro başkanları, baroların bölünmemesi, siyasete dayalı savunma olmaması için büyük mücadele vermektedirler. Çoklu baronun ardından inançlara, mezheplere, alt kimliklere göre çoklu hukuk ve çoklu yargı geleceği bellidir. Baro ile ilgili düzenleme yapılırken, TBMM’ye alınmayan ve güvenlik güçlerince itilip kakılan baro başkanlarına karşı bu kin ve nefret ne anlama gelmektedir?

Ülkemizde 90 bine yakın cami varken Ayasofya’yı tartışmak ne yarar sağlamaktadır? Üstelik Ayasofya’da zaten namaz kılınan bir bölüm bulunmaktadır. Siyasi iktidar rahatsız olduğu sosyal medyayı susturmak için yeni çareler aramaktadır. Sosyal medyada damat bakanın eşine yapılan hakaret için, önce bu olayın gerçek mi, yoksa bir kışkırtma mı olduğunun araştırılması gerekirdi. Çünkü bu baskı ortamında Tayyip Erdoğan’ın kızına kimsenin hakaret etmesi düşünülemez. Bu olay da tıpkı geçenlerde İzmir’de bazı camilerde ezan yerine Çav Bella çalınmasındaki komediye benzemektedir.

Damat bakanın eşine, Tayyip Erdoğan’ın kızına yapılan hakarete anında tepki verildi ve güvenlik güçleri alarma geçti. Hakaret ettiği iddia edilen kişiler hemen yakalandı. Eşsiz liderimiz Atatürk’ün annesi Zübeyde Hanıma küfredildiğinde, Atatürk’ün büstleri kırıldığında, “subay eşleri maarif takvimine soyunsunlar” denildiğinde, “keşke Yunan galip gelseydi” konuşması yapıldığında, Abdullah Öcalan denen çocuk katilinin yanına Meral Akşener’in gelinlikli fotoğrafı konulduğunda, muhalefet partilerinin genel başkanlarının eşlerine sosyal medyadan en ağır hakaretler yapıldığında bu güvenlik güçleri neredeydi? Tayyip Erdoğan neden o olaylar için esip gürlemedi, tek söz söylemedi? Bu siyasi iktidar her yaptığıyla toplumu kutuplaştırmakta ve ülkeyi bölünmeye götürmektedir.

Siyasi iktidarın gündem değiştirmek için seçtiği yollardan biri de Türkiye İş Bankası’ndaki CHP hisseleridir. Finans sektörünün yanı sıra Türkiye’de sanayinin gelişmesine de büyük katkılar sağlayan Türkiye İş Bankası’ndaki Atatürk’e ait hisseler, Atatürk’ün mirası gereğince Cumhuriyet Halk Partisi tarafından temsil edilmektedir. Bu temsilden rahatsızlık duyanların iki amacı vardır. Birincisi, Türkiye İş Bankası’nı ele geçirip, artan ekonomik kriz nedeniyle, bankanın yatırım ve iştiraklerine el koyarak biraz olsun günü kurtarmaktır. Diğeri ise sürekli olarak Atatürk’ü ve Ulusal Kurtuluş Savaşı kahramanlarını unutturma çabalarıdır.

Siyasi iktidar 18 yıldır yaptığı sivil darbe ile koltuğunu korumaktadır. Bu durumun sorumluları arasında muhalefet partileri de vardır. Ülkemiz bir dikta rejimine doğru sürüklenirken, sadece Salı günleri grup toplantılarında konuşanların, toplumun içine çıkacak yüzleri kalmamıştır.

Bu siyasetçilerin hepsi değişmediği sürece, daha büyük sıkıntılar yaşayacağımız bilinmelidir.

Avatar
Adınız
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.