Zaman geçince devirler, görüşler, anlayışlar değişiyor. Geçmişte askeri darbenin sözde gerekçeleri arasında sayılan Filistin Mitingi’ne bu kez AKP değil CHP katılıyor.
Bursa Arena İnternet Gazetesi yazar kadrosunda komşum olan sayın Halis Özdemir’in, Tertip Komitesi’nde görev aldığını ve ayrıntılarını yazısında anlattığı, 6 Eylül 1980 tarihinde Konya’da yapılan Kudüs Mitingi büyük olay olmuştu.
İsrail hükümeti, 23 Temmuz 1980’de Kudüs'ü İsrail'in ebedi başkenti olarak ilan etmiş, söz konusu karar 30 Temmuz 1980 tarihinde İsrail parlamentosunda onaylanmıştı. Bunun üzerine, Süleyman Demirel Başkanlığındaki Hükümet, 28 Ağustos 1980’de Kudüs Başkonsolosluğumuzu kapatarak, İsrail ile ilişkilerimizi maslahatgüzarlık seviyesine indirmişti. Konya mitingi de bu nedenle, Necmettin Erbakan’ın lideri olduğu Milli Selamet Partisi (MSP) tarafından düzenlenmişti.
Günümüze gelince; ABD Başkanı Donald Trump, İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu ile birlikte ‘Yüzyılın Planı’ adını verdiği sözde ‘Ortadoğu Barış Planı'nı açıklıyordu. Planda, Kudüs'ün bölünmemiş bir şekilde İsrail'in başkenti olması öngörülüyordu. Filistin'e ise 'koşullu' olmak kaydıyla güya bağımsız bir devlet lütfediliyor; koşulların yerine getirilmesi için 4 yıllık bir süre tanınıyordu.
Milli Selamet Partisi kökenli olan, ancak iktidara gelince ‘Milli Görüş Gömleğini çıkardığını’ açıklayan bugünkü iktidar, ‘Trump ile Netenyahu’nun açıkladığı karar kabul edilemez’ demekten öte hiç bir şey yapmadı.
Dedik ya, devir değişiyor. Saadet Partisi’nin 9 Şubat Pazar günü İstanbul Yenikapı’da düzenlediği ‘Büyük Kudüs Mitingi’ne, bu partinin Genel Başkanı Temel Karamollaoğlu’nun yanı sıra CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, Gelecek Partisi Genel Başkanı Ahmet Davutoğlu ve İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu da katılması dikkati çekiyordu.
Kudüs Mitingine katılacağını, Canan Kaftancıoğlu’nun tek aday olarak seçildiği CHP İstanbul İl Kongresi’nde açıklayan Kemal Kılıçdaroğlu, 1968 kuşağından gençlerin Filistin Kurtuluş Ordusu saflarında İsrail’le savaştığını ve bunların bazılarının mezarlarının o topraklarda olduğunu söyleyince büyük alkış aldı.
Sanıyorum Kılıçdaroğlu’nun bu jesti, Millet İttifakı’nı daha da büyütüp güçlendirerek, 100. yılında ‘Cumhuriyeti tam demokrasi ile taçlandırma’ projesinin yeni bir adımıydı.
***
Peki, İsrail gazetelerinin yazdığına göre, Netenyahu‘nun, ‘Sayın Erdoğan beni eleştirdikçe Türkiye ile İsrail arasındaki ticaret hacmi giderek büyüyor’ dediği doğru mu?
İktidardakilerin İsrail politikası ile ilgili kayıtlara geçen çelişkili ifadeleri var mıydı, bunlar nelerdi? Araştırınca birçok örnek buldum, Ancak, konuyu uzatmamak için bunlardan sadece ikisini nakledeceğim.
(Yer: Dünya Ekonomik Forumu’nun yapıldığı Davos’ta düzenlenen Filistin konusundaki panel)
ERDOĞAN (Moderatöre hitaben) One munite (van münüt). (İsrail Cumhurbaşkanı Şimon Perez’e dönerek) Sayın Perez, benden yaşlısın. Sesin çok yüksek çıkıyor. Biliyorum ki sesinin böyle yüksek çıkması bir suçluluk psikolojisinin gereğidir. Benim sesim bu kadar yüksek çıkmayacak, bunu da böyle bilesin. Öldürmeye gelince siz öldürmeyi çok iyi bilirsiniz. Plajlardaki çocukları nasıl öldürdüğünüzü nasıl vurduğunuzu çok iyi biliyorum. Ülkenizde başbakanlık yapmış olan iki kişinin bana önemli lafları vardır. Tankların üzerinde Filistin’e girdiğim zaman kendimi bir başka mutlu addediyorum diyen başbakanlarınız olmuştur. Ve bana sayılar veriyorsunuz. İsim de veririm, merak edenleriniz vardır belki. Şu zulme alkış tutanları da ayrıca kınıyorum çünkü bu çocukları öldürenleri, bu insanları öldürenleri kalkıp da alkışlamak öyle zannediyorum ki o da bir ayrı insanlık suçudur. Bakınız burada bir gerçeği bir kenara atamayız. Ben burada çok not aldım ama bu notların hepsini cevaplayacak fırsatım yok fakat ben buradan sadece size iki söz söyleyeceğim.
MODERATÖR (sözlü müdahale ediyor)
ERDOĞAN (moderatörün kolunu tutarak) esküz mi… sözümü kesmeyin … Tevrat altıncı maddesinde der ki öldürmeyeceksin. Burada öldürme var. İkincisi, bakın bu da çok enteresan. Bir Yahudi diyor ki ‘İsrail barbarlığı zalimliğin de çok ötesinde bir şey. Bunun yanında, İsrail Ordusunda askerlik görevini yapan Oxford Üniversitesi Uluslar Arası İlişkiler Profesörü, İngiliz gazetesi Guardian’de şunu söylüyor: Filistin devlet vasfını kazanmıştır.
MODERATÖR (Elini Erdoğan’ın omzuna koyarak ve sarsarak müdahale ediyor)
ERDOĞAN – (Moderatörün elini iterek) … Sana da çok teşekkür ediyorum. Benim için de bundan böyle Davos bitmiştir. Daha da Davos’a gelmem bunu da böyle bilesin. Siz konuşturmuyorsunuz. (Perez’i işaret ederek) 25 dakika konuştu, beni ise 12 dakika konuşturdunuz. (Erdoğan elindeki kağıtları dosyaya koyuyor, yerinden kalkıyor ve toplantı platformunu terkediyor)
ERDOĞAN (Dışarıda gazetecilere açıklama yaparken) … Ben oturumu yöneten moderatöre tepki gösterdim. Hehangi bir şekilde ne İsrail halkını ne Cumhurbaşkanı Perez’i ne de Musevi halkını hedef aldım…..
&&&
ERDOĞAN –İsrail’in Mavi Marmara’dan dolayı bu yardım teşkilatına kini var. Pensilvanya’nın da aynı sebeple bu kuruluşa kini var. Ne diyordu? Otoriteden izin almalılardı. Otorite kim? Güneydeki sevdikleri mi yoksa biz mi? Eğer otorite Türkiye’de bizsek, BİZ ZATEN İZİN VERDİK.
ERDOĞAN (Daha sonra bir başka açıklaması) – Siz kalkıp da Türkiye’den böyle bir İNSANİ YARDIMI GÖTÜRMEK İÇİN GÜNÜN BAŞBAKANINA MI SORDUNUZ?..
***
Başa dönecek olursak; 1973’teki Genel Seçimden sonra kurulan ve 1974’teki Kıbrıs Barış Harekatı’nı gerçekleştiren CHP-MSP Koalisyon Hükümeti, zıt görüşleri bir araya getirerek bir tarihi dönüşüme imza atmıştı. Günümüzde de CHP ile SP, Millet İttifakı içerisinde işbirliği yapmanın yanı sıra, Filistin Mitinginde de (ilk kez) bir araya gelerek o tarihi dönüşümü 47 yıl sonra bir defa daha yaşattı.
Politikacıların dünden bugüne İsrail-Filistin konusunda takındıkları farklı tavırlar ve yaptıkları çelişkili açıklamalara gelince; ben meslek yaşamım boyunca, sadece bu alanda değil birçok alanda bu farklı tavır ve açıklamalara çok şahit oldum, alıştım. Halkımız da alışmıştır herhalde...
---
İYİ HAFTALAR
remzidilan_48@hotmail.com