Soru şu:
Kaliteli ekmek yiyebiliyor muyuz?
Yanıtını verelim:
Hayır.
Hemen her yıl fırıncılar girdi fiyatlarındaki artışı öne sürerek ekmek fiyatlarına zam isterler. İstenilen bu zamlar ya istedikleri miktarda olmaz, ya da eskifiyata ekmek üretmeye devam ederler.
Önce şu habere göz atalım:
1 Ocak 2020 tarihinde Ankara'da ekmeğe 25 kuruş zam gelmişti. 200 gram ekmeğin fiyatı 1.50 TL'ye çıkmıştı. Ankaralı fırıncılar, un, elektrik ve su fiyatlarına yapılan zamların ardından ekmek fiyatlarına zam yapmanın kaçınılmaz hale geldiğini savunmuştu.
Ankara Valiliği’nden yapılan açıklamada ise ekmek zammına müdahale edildiği açıklanarak ekmeğin fiyatının 1.50 TL’den 1.25 TL’ye çekildiği bildirildi.
Nisan 2019'da da Ankara'da ekmek fiyatlarına yüzde 25 oranında zam yapılmıştı. 1 liraya satılan ekmeğin fiyatı 1 lira 25 kuruşa çıkmıştı.
Böylece geçen nisan ayından bu yana Ankara'da ekmeğe yüzde 50 zam gelmiş oldu.
İstanbul'da 200 gram ekmeğin fiyatı fırınına göre 1.25 TL ve 1.50'ye satılıyor. İstanbul Ticaret Odası'na bağlı fırınlar ile İstanbul Fırıncılar Odası'na bağlı fırınlar farklı tarifeler uygulayabiliyor.
Peki, bundan sonra ne olur?
Fırıncılar bu koşullar altında kaliteli ekmek üretebilirler mi?
Bize göre işin asıl önemli noktası bu olmalıdır.
Hiç kuşkusuz ekmek fiyatlarının artmasını biz de istemeyiz. Girdi fiyatlarının artması ekmek kalitesini doğrudan düşürür. Belediyeler ve valiliğin bu konuda daha duyarlı hareket ederek, tüketicilere kalitesiz ekmeği yedirmemek olmalıdır.
Türkiye’nin birçok noktasında ekmekler kalitesiz üretilmektedir. Katkı maddelerinin iyi kontrol edilmediğini sanıyoruz. Fiyatlarının artması engellenen ekmekler neredeyse yenilemeyecek haldedir. Yapılan açıklamalarda da bu ekmeklerde kullanılan katkı ve kabartma maddelerinin kanserojen madde taşıdığı da iddia ediliyor.
Ne kadar sağlıklı ve kaliteli ekmek yediğimizi bilebiliyor muyuz?
Prof.Dr.Canan Karatay’ın bu konuda daha önce yaptığı bir açıklama vardı, göz atalım:
“Unlarda yüzde 10 katkı maddesi var. Bunların içinde bromür var. Bromür ağır metaldir ve kanser yapar. Birçok hastalığa sebep olarak, özellikle hormonel sistemi alt üst eder. Ülkemizde ekmek geleneksel ekmek değildir. Son 50 yılda piyasaya sürülen ekmek kimyasal dolu. Tek başına buğday, o kadar çok glüten ihtiva ediyor ki şekeri yükselterek, insülin salgılanmasını artırır. İnsülin yüksekliği de kanser sebebidir.”
Hüseyin Demirtaş (Türkiye Ziraatçılar Derneği Başkanı)’nın görüşleri de var:
“Ekmek, soframıza gelene kadar tarım ilaçları, zirai kalıntılar ve kimyasal gübreler nedeniyle kirleniyor. Kimyasal kirlilik beraberinde kanser riskini arttırıyor. Bizim sorunumuz fırıncı veya çiftçi ile değil. Kimyasal maddelere sınırlama getirilmesi gerekiyor.”
Gelelim işin ikinci kısmına:
Fırıncılar beyaz ekmeğin dışında daha çeşitli ekmek üretimine hız veriyorlar. Tam buğday ekmeğinden ekşi mayalı ekmeğe kadar onlarca ekmek çeşidini çok daha yüksek fiyata satarak dengeyi sağlamaya çalışıyorlar.
Lüks ekmek satanlar çoğaldı. Bu sayede iyi para kazanılıyor. Fırıncılar da lüks ekmek üretimini bu nedenle artırıyor.
Ekonomik sıkıntısı olmayanlar bu tür ekmeklere rağbet ediyor. Ekonomik durumu iyi olmayanlar ise beyaz ekmek almayı sürdürüyor. Beyaz ekmek ise birçok yerde yenilebilecek nitelikten uzak.
Özetle olan yine fakir fukaraya oluyor. Hem kalitesiz, sağlıksız hem de içi kanserojen dolu katkılı ekmekleri almak ve tüketmek zorunda kalıyorlar.
Demek ki, ekmek fiyatlarını sabit tutma girişimi, ekmeği daha da kalitesizleştiriyor.
.