BURSA ARENA / Haber Merkezi
Türk Siyaset ve Güvenlik Akademisi'nin gazetemize gönderdiği ve ilginç gördüğümüz bir bilimsel analizi Siz okuyucularımızla paylaşıyoruz. Lora Ateş tarafından çevirisi yapılan makale şöyle;
Kendini gerçeği bulmaya adamış olan herhangi biri özellikle fraktal geometride yer alan 1 ila 9 sayılarının matematiksel yapıları ve inanılmaz simetrileriyle karşılaşınca önünde sonunda şaşırmaya başlar. En temel bir örnek verecek olursak şu aşağıda yer alan dokuz eşitliğe bir bakın:
(1 x 8) + 1= 9
(12 x 8) + 2 = 98
(123 x 8) + 3 = 987
(1234 x 8) + 4 = 9876
(12345 x 8) + 5 = 98765
(123456 x 8) + 6 = 987654
(1234567 x 8) + 7 = 9876543
(12345678 x 8) + 8 = 98765432
(123456789 x 8) + 9 = 987654321
Şaşırtıcı değil mi? Bundan başka tarihteki Archimedes, Copernicus, Socrates ve DaVinci gibi tüm büyük filozofların aynı zamanda matematikçi olmalarını da oldukça ilginç bulurum.
Dev bir sudoku tahtasına benzer şekilde yaşam denilen insan deneyimi oldukça belirgin şekillerde 1 ila 9 sayıları arasında döner durur. Sistemde her şeyin bir yeri vardır ve her şey zaman ve uzayın sonsuz ağı içerisinde düzenli ve kusursuz bir şekilde yer alır. Gerçeğin açıklamalarından biri olan bu gizli bilgi mantık denilen matematiksel ağla tamamen uyumludur.
İNSANLAR GERÇEĞİ NEDEN GÖREMEZLER?
Bu soru Don Harkins’in 2001’de yazmış olduğu şu bilge sözlerle yanıtlanmıştır:
“Geçtiğimiz yıllarda insanların gerçeği neden göremediklerine dair – bu gerçek tokat gibi yüzlerine çarpsa da – pek çok teori geliştirip sonra da bu teorilerden vazgeçtim. “Komploları” görebilen bizler oldukça iyi bir şekilde belgelenmiş olan kolektif kölelik ve istismar sürecini anlatan konuları bile insanların neden idrak edemediklerine dair kendi kendimizle sayısız konuşmalara girişmişizdir. Bunun için en çok yapılan açıklama çoğu insanın gerçekte ne olup bittiğini sadece “görmek istemediklerine” dair yapılan açıklamadır.
Dünyanın güç elitlerini oluşturan oldukça kötü kadın ve erkekler yemyeşil bir sanal ortamı öyle zeki bir şekilde tasarlamışlardır ki kulaklarına zımbalanmış parlak etiketlerin farkına varıp otladıkları yerden sıkılıp otladıkları yerin ötesini görmeye çalışan çok az insan bulunmaktadır.
Bu otlaktaki köleliklerini göremeyen insanların çiftliğin ve feodal beyin şatosunun ötesini görebilenleri çılgın “komplo teorisyenleri” olarak görmeye eğilimleri vardır.
Sonuç olarak bunun neden böyle olduğunu anlıyorum.
Bunun nedeni bu insanların kendi özgürlüklerinin güç elitlerinin liderliğinde yok olup gittiğini görmek istememeleri değil de basitçe görüşlerini bloke eden delinmemiş perdelerin varlığıdır.
İnsana ait tüm çabalar filtrasyon sürecidir. Spor buna en iyi örnektir. Spesifik sporları oyun sahasından atılana kadar oynamaya devam ederiz. Büyük paralar vererek izlediğimiz büyük atletler bu sahalardan hiç atılmazlar. Küçük liglerde oynayan milyonlarca çocuk ise Dünya Karşılaşmalarına gidecek en fazla 50 kişi kalana kadar süzgeçten geçmeye devam ederler.
Birinci perdenin arkasında:
Gezegende 8 milyarın üzerinde insan vardır. Bu insanların çoğu sadece yaşamlarını sürdürmeye yetecek kadar kafa yorarlar. İnsanlığın % 90’ı birinci perdeyi delemeden yaşayıp ölürler.
Doğrusu bu 8 milyar insanın sadece % 1’inin bu 9 perdeyi delebildiği söylenebilir. Bu “sanal ortam”ın yeşilliğinin sürdürebilmesi için global elit diğer pek çok perdeyi delmiş olanlara pek çok alanda doğruyu araştıranları yanlış yönlendirmeleri için rüşvet vermektedirler. Buna ben basitçe entelektüel kötüye kullanım diyorum – değersiz bir şey için Evrensel Gerçeğin doğum hakkını satmak – Yaldızla kaplanmış gösterişli zenginlik, ün ve toplumda yer edinme, yükselme gibi etiketler pek çok yetenekli entelektüeli baştan çıkarmıştır.
Don Harkins’e teşekkür ederek şimdi bu yeni güncellenen “Dokuz Perde”yi sunuyorum:
Birinci perde:
İnsanlığın % 10’u birinci perdeyi delip politika dünyasını keşfedecektir. Oy vereceğiz, aktifleşeceğiz ve bir fikir geliştireceğiz. Fikirlerimiz çevremizdeki dünya tarafından şekillenecek; toplum tarafından eğitilmeye başladığımız ilk günlerden itibaren hükümet yetkililerinin, medyadaki kişiliklerin ve diğer “uzman”ların otoritenin en önemli sesleri olarak görmeye koşullandırılacağız. Bu gruptaki insanların % 90’ı üçüncü perdeyi delemeden yaşayıp öleceklerdir.
İkinci perde:
İnsanların % 10’u ikinciyi perdeyi de delip tarihin dünyasını, birey ve hükümet arasındaki ilişkiyi, kurumsal yasalar ve toplum yasaları aracılığı ile öz-yönetimin anlamını keşfedecektir.
Üçüncü perde:
İkinci perdeyi delenlerin % 10’u üçüncü perdeyi de delip insanlar da dahil olmak üzere dünyanın tüm kaynaklarının – modern haraca kesme yöntemleriyle tüm dünya ekonomisini borçlandırma temelinde bir kurumsal yapı oluşturarak – oldukça zengin ve güçlü aileler tarafından kontrol edildiğini fark edeceklerdir. Üçüncü perdeyi delenlerin % 90’ı dördüncü perdeyi delemeden yaşayıp öleceklerdir.
Dördüncü perde:
İnsanlığın % 10’u dördüncü perdeyi delip İllüminati, Farmasonluk ve diğer gizli örgütlerin varlığını keşfedecektir. Bu örgütler soydan soya aktarılan kadim bilgilerin sürdürülmesi için semboller kullanıp seremoniler düzenlemektedirler. Böylelikle de sıradan insanları politik, ekonomik ve ruhsal olarak dünyadaki en eski kan bağı olan bu ailelere bağlı kılmaktadırlar. Bu gruptakilerin % 90’ı beşinci perdeyi delemeden yaşayıp öleceklerdir.
Beşinci perde:
% 10’luk grup beşinci perdeyi delip gizli örgütlerin teknolojik olarak çok ileride olup zamanda yolculuk ve yıldızlarası iletişim gibi olayları herhangi bir sınır olmadan gerçekleştirmekte olduklarını ve insanların tüm düşüncelerini ve eylemlerini kontrol altında tuttuklarını öğreneceklerdir. Nuh zamanındaki günlerdeki gibi bu teknoloji ile sentetik yaşam formları yaratabildiklerini öğreneceklerdir. Bu gruptakilerin % 90’ı altıncı perdeyi delemeden yaşayıp öleceklerdir.
Altıncı perde:
% 10’luk grup altıncı perdeyi delip çocukluk çağı literatüründe kurgusal canavarlar oldukları düşünülen ejderhaların, sürüngenimsilerin ve uzaylıların gerçekten var olduklarını ve gizli örgütlerin arkasındaki asıl kontrolcü güçlerin bu varlıklar olduklarını öğreneceklerdir.
Yedinci perde:
İnsanların % 10’u yedinci perdeyi delip fraktal geometriyi ve sayılarda yer alan evrensel kuralları anlayacaklardır. Tüm evrenin yaratıcı gücünün formül ve sekansların nümerik kodlarıyla bağlantılı olduğunu ve zaman, uzay, paralel evrenlerin yapısı ve bu yerlere giriş gibi “gizemleri” burada farkedeceklerdir. Entelektüel seviyeleri bu yedinci perdeyi delmelerini sağlayanlar yönetici elitlerin sundukları zenginlik ve parıltılı hayat sözlerine kanıp yenik düşmeyeceklerdir.
Sekizinci perde:
Sekizinci perde delindiğinde yaşayan tüm canlılardaki saf yaşam gücü olan, SEVGİ olarak bilinen saf enerji formunun ve Tanrının farkına varılacaktır. Bu perdenin delinmesi için derin bir alçakgönüllülük gerekmektedir.
Dokuzuncu perde:
Dokuzuncu perdeyi delmenin anlamı sevgi olarak bilinen saf enerji formuyla bütünleşmek ve Tanrı ve onun tüm formülasyonlarıyla bir haline gelmektir. Bu saf enerji ile bütünleşen kişi tüm iyilikle kucaklaşır ve kurban olma, ölüm ve kurtulma ile ilgili tüm evrensel planların tam bir idrakına ulaşır; bundan sonra yaşamın kendisi bütünlenmiş hale gelir ve kişi çevresindeki dünyaya masum bir çocuğun gözleriyle ve saf SEVGİden doğmuş olan derin bir bilgelikle bakmaya başlar.
Bu teorinin doğru olduğunu varsayarsak burada inanılmaz bir ironinin yer aldığını göreceğiz. Birinci ila beşinci perdelerin arasında sıkışıp kalmış olanlar daha yukarıdaki perdeleri delmiş olanları tehlikeli deli olarak göreceklerdir.
Bu yazının amacı kitlelerin gerçeği neden göremediklerine dair bir anlayış sunmak, perdelerin arkasındaki insanlara yaşamanın, nefes almanın ve düşünmenin sadece başlangıç olduğunu anlamalarına yardım etmek ve insanlara yaşamdaki en büyük maceranın bir sonraki perdenin arkasında olduğunu göstermektir. Kendimiz ve Tanrı arasında sadece bir perde bulunmaktadır.
(Kaynak: https://atrueott.wordpress.com/2010/12/28/understanding-the-nine-veils/)