Peki kaybettiğimiz sağlığımızı ve kirlettiğimiz çevremizi tekrar kazanabilir miyiz?
Yanmış yağlar
Bulaşık deterjanları
Çamaşır deterjanları
Denize boca edliyor
Denizler İSYAN EDİYOR!
GERİ DÖNÜLMEZ YOLDA MIYIZ?..
KOMUNİST ÇİN'de halk KAPİTALİZMİN doyumsuzluğu altında inim inim inliyor!
Çevre kirliliğinden kaynaklı ölümlerden dünya birincisi!
Böyle giderse bizim de sonumuzun aynı olmayacağını düşünebilir miyiz?
Bize dayatılan yaşam tarzı felaketimizi hazırlıyor.
Kanser, kalp ve nefes darlığı hastalıkları derken ÖLÜYORUZ ayrıca tedevi giderleri olarak ülke kaynakları tüketiliyor. Türkiye kalkınmaya harcadığı paranın misli ile rakamları sağlık harcamalarına veriliyor. Peki sağlığımıza kavuşuyor muyuz? Tabii ki hayır. Belki sadece ertelenmiş ÖLÜMLERLE karşı karşıyayız.
İnsanların para hırsı Marmara bölgemiz başta olmak üzere ülkemizi KİMYASAL ATIK DEPOSU yapmakta.
Modernite kılıfı içine saklanan zehirleri ve BESLENME adına nasıl zehirleniyoruz daha anlatmadım bile.
Çevre felaketi yaşamaktayız. Allah'ın cennet misali yarattığı DÜNYAMIZ bunlara cevap verdiğinde gidecek yerimiz yok!
Savaşlarla yıkılan binalar tekrar yapılabilirken kimsal zehirlerle kirletilen dünyayı tekrar aslına döndürmek mümkün müdür?
Kirlettiğimiz dünyada yaşamak zorunda olduğumuz hayat hikayesi budur!
Kendi elimizle kendimizi yavaş yavaş öldürüyoruz!
Bedelini HAYATIMIZLA ödediğimiz bir başka hayat tarzımıza ise bir hatıramı anlatarak örnek vermek istiyorum.
On yıl önceydi cereyanda kalma sonucu olduğunu hastanede öğrendiğim kalp sıkışması ile Vakıf Guraba Hastanesi'ne gitmiş acil serviste doktorlara şikayetimi söyleyince doktorlar telaşla vücuduma bazı aletler bağladılar ve rahatsızlığımı takip için müşahade kısmına aldılar. Odaya girdim sekiz on hastanın olduğu odada bir yatağa da ben iliştim orada bulunan kısa boylu çok kilolu bir şahıs nefes nefese bana geçmiş olsun senin bir şeyin yok korkma dedi ama bu cümleyi kurmak onun için çok zor bir işti. Tam o sırada bir şahıs ağzında nefes aparatı olduğu halde yanımdaki yatağa adeta havuza atlar gibi can havliyle atladı adamı deli zannettim birkaç dakika sonra hastane güvenlik görevlisi araç anahtarı getirip adama uzattı adam hafifçe doğruldu ve koğuştakilere selam verip geçmiş olsun dedikten sonra diğer adam gibi o da bana bir şeyimin olmadığını söyledi. Belli ki her ikisi de hastanenin tecrübeli kıdemlileri idi.
Soru sorma sırası bana geldi önce nefes nefese olan göbeği dizinin üzerine dökülmüş adama sordum geçmiş olsun senin neyin var diye adam kalp, nefes başladı saymaya bir yandan da mangal yellemesini eli ile göstererek aha bundan "ağam yuvrum" demesinden Antepli olduğunu anlamıştım. Adamcağız mangalda et yemekten ve sonucundan bahsediyordu. Bizzat örneğini göstererek.
Kendini yatağa atana gelince ben daha sormaya başlar başlamaz başladı o da nefes nefese anlatmaya!
Tam Türk insanının prototipiydi adeta!
Çocukları refah içinde yaşasınlar diye HAYATINI BEDEL olarak veren milyonlarca insanımızdan birisi idi sadece!
"Alüminyum fabrikasından emekli oldum çalıştığım bölümde işçiler uzun süre çalışmıyorlar evini alan diğer bölüme geçiyordu orada çalışanlar diğer işçilere göre dört kat maaş alıyordu. Ben önce evimi aldım sonra iki oğlum ve bir kızım var onların da birer tane daireleri olsun dedim onlara da birer daire aldım sonra bir yazlık aldım sonra onların da birer yazlığı olsun dedim üçüne de birer yazlık aldım."
Peki bari çocukların kıymetini bildi mi diye sordum. Elini nerde der gibi salladı başladı anlatmaya; "Kızım zengin birisi ile evlendi Bayrampaşa'dan gitti. İki oğlum birbirinden zengin oldular benim aldığım dairelere dönüp bakmadıkları gibi yazlığa da gitmiyorlar yazlıkları ot çöp işgal etmiş ben zaten gidemiyorum.
Benim evim müstakil ve bahçemde envai çeşit güller var cennet bahçesi gibi ama ben bahçeye de çıkamıyorum kaldığım oda ile tuvaletin arasında üç tane tabure koydum üç defa dinlenerek tuvate gidiyorum."
Bunları anlatırken nefes nefese ve çok zorlanarak anlattı. "Bu hastaneye haftada en az bir defa geliyorum hastane personeli beni tanıyor acilin önünde arabamı bırakıyorum görevliler arabamı otoparka alıyor anahtarını getiriyorlar. Alüminyum tozları ciğerlerimi bitirmiş nefes alamıyorum sakın sakın çocuklarınıza mal biriktirmek için hayatınızı feda etmeyin!" diye de devam etti.
Türk milletinin prototipleri!
Biz millet olarak böyleyiz, değmez şeylere ömür veririz! Bireysel ve toplumsal olarak sadece bir tanecik hayatımıza ve ülkemize sahip çıkmanın tam zamanı.
İbret alınacaksa fazla söze hacet yok!
Kalın sağlıcakla.
Vesselam