Kamuoyunda pekçok insan bilmez. Hatta Erbakan'ın takipçisiyiz diyenlerden, milliyetçiyiz diyenlere kadar Erbakan'ın bu yönünü bilmezler.
Azerbaycan Ermenistan Savaşında
Bosna Sırp Savaşında
Hamiyetperver Devlet Adamı Merhum Erbakanın Rolü;
Merhum Erbakan nerede bir müslümanın burnu kanasa oraya yetişme gayretinde olurdu, Keşmir'de, Afganistan'da, Filipinler'de, Filistin'de, Doğu Türkistan'da ve diğerlerinde.
Velhasıl zorda kalan, darda kalanların yardımına koşar onunla da yetinmez yürüttükleri mücadelelerinde yol gösterir "bilge rolü" üstlenirdi.
1994 yılında Azarbaycan'a gitmiştim. Seyahatimiz sırasında Azerbaycan'lı gençlerin bir binanın önünde sıralanmış olarak kayıt yaptırdıklarını gördüm ve yanımdaki Azerbaycanlı arkadaşıma sordum; bu gençler neden sıralanmış bekliyorlar diye.
Azerbaycanlı ev sahibim bu gençler Ermenilerle savaşmak üzere cepheye gitmek isteyen, asker olmak isteyen gençlerimiz.
Gün içinde Azerbaycan milletvekilleri tarafından kurulmuş olan bir vakfı ziyarete gittik orada takriben yedi milletvekili vardı.
Bana çok itibar ettiklerini görünce beni milletvekili sanmış olabilirler düşüncesi ile; Gazeteciyim Erbakan Hocanın çalışma arkadaşıyım diyerek kendimi ifade etmek tanıtmak mecburiyetinde hissettim, vakfın başkanı eski milletvekillerinden olan Vagıf Bey; "sizin kim olduğunuzu biliyoruz siz Erbakan'ın yol arkadaşısınız. Erbakan olmasa belki biz bu savaşı sürdüremeyebilirdik. Erbakan'ın bize maddi manevi desteği ile savaşı sürdürüyoruz Allah Erbakan'dan ve siz Türkiyeli gardaşlarımızdan razı olsun sizlere teşekkür ediyoruz." dedi ve süreci uzun uzun anlattı.
Böylece bana neden itibar ettiklerini de anlamış oldum.
Savaş sırasın da Azerbaycan maddi sıkıntı içinde idi SSCB'den henüz ayrılmışlardı.
Sonra Azerbaycan radyosu benimle mülakat yaptı gene o tarihlerde Rusça yayınlanan bir gazete benimle röportaj yaptı. Merhum Erbakan Almanya Milli Görüş teşkilatı eli ile de yardımlarda bulunduğunu orada öğrenmiş oldum.
Azerbaycandan Kazakistan'a gittim orada bana şoförlük yapan şahıs; Bana önemli birşey söylemek istediğini söyledi ama lütfen bundan kimseye bahsetmeyiniz dedi ve kendisinin KGB'de yönetici iken kaza geçirdiğini ve mesleğinden malulen emekli olduğundan filan bahsederek asıl anlatmak istediği konuyu tekrar uyararak anlattı.
Halis Bey sizinle görüşmek isteyen bir Çeçen mücahidi var cepheden ülkemize gizli olarak gelmiş tanıdığım birinin evinde kiracı olarak kalıyor dedi ben görüşmeyi kabul ettim fakat nerede görüşeceğiz diye sordum ve onlara kolaylık olsun diye mahzuru yoksa bulunduğu yere beni gece götür dedim. Gece Çeçen mücahit ile görüşmek üzere yanına gittiğimizde karşımda uzun boylu iri yapılı bir genç ile karşılaştım karşımdaki genç boynuma sarıldı ve hıçkıra hıçkıra ağladı. Konuşmalarını anlamıyordum. Şöförlüğümü yapan şahıs Azerbaycan Türkü olduğu için Rusça konuşmayı bana tercüme ediyordu. "Siz Türk kardeşlerimiz ve Erbakan olmasaydı biz mücadele yapamazdık size Çeçen halkı adına şükran duyuyoruz Allah sizden razı olsun" dedi. Bu defa ben sordum bizden bir isteği var mı diye, hayır sadece teşekkür etmek istedim dedi.
Bosna Hersek savaşı sırasında Bosnalı cephe komutanlarına saldırıyorlardı. O günlerin gazete manşetlerine bakınız.
Merhum Erbakan'a olmadık iftiralar atıldı. Sebebi daha sonra anlaşıldı ki işbirlikçiler bir taşla birkaç kuş vuruyorlardı.
Birincisi Erbakan'a haysiyet saldırısı yapıyorlar halkın gözünden düşürmüş oluyorlardı
ikincisi ise; Bosna savaşında BOSNALI MÜSLÜMANLARA ve onların komutanı Aliya İzzet Begoviç'e yardımın önünü kesmiş oluyorlardı.
Bosna savaşı sırasında Avrupa Milli Görüş Teşkilatında görev yapan Erdoğan Yelilsancak Bey Bosna'ya hangi zor şartlar altında tırlar ile yiyecek ve giyecek taşıdıklarını Bosna'nın dağ yollarında canlarını tehlikeye atarak yardım götürdüklerini anlatmıştı.
Bosna'yı ziyaretim sırasında bir iş adamı ile tanıştım savaştan önce doksan kilonun üzerindeydim savaş sırasında ise yiyecek sıkıntısından dolayı elli kilonun altına düştüm diye anlatmıştı.
Merhum Aliya İzzet Begoviç vefatından önce Türk parlemento heyetinin Bosna ziyareti sırasında kendilerini savaş alanlarını ve silah üretim alanlarını gezdirmesi sırasında; heyetten ricada bulunmuş ve "sizler Türkiye'de iç politikaya bu konuyu alet etmeyiniz sizlere gezdirdiğim fabrika Erbakan olmasa idi Türk kardeşlerimizin yardımları olmasa idi yapamaz ve mücadelemizi savaşımızı sürdüremezdik lütfen Türkiye'de yaptığınız konuşmalarla yayınlarla buradaki hem mücahitlere olan güveni zedeliyorsunuz hem de iftira atmış oluyorsunuz lütfen yapmayınız" diye heyeti uyarıyor.
Sonuç ne oluyor dersiniz Bosna'dan gelenlerin bazıları bütün uyarılara rağmen iftiraların sürdürüyorlar.
Merhum Erbakan bu yardımları sağlamak ve destek bulmak için iş adamlarına sorumluluklarını hatırlatıyor ve onları teşvik edici konuşmalar yapıyordu.
Sizlere daha önce Erbakan'ın vefatı üzerindeki şüphelerimden bahsetmiştim bu konudaki kanatimi kuvvetlendiren düşüncem ise bu ve buna benzer kamuoyunca hatta bir çok çalışma arkadaşlarınca da bilinmeyen pek çok faaliyetleridir. Mesela merhum hocanın vefatından önce bazı devletlerin diplomatlarına SİYONİZMİ ve SİYONİSTLERİN dünyayı nasıl sömürdüklerini, nasıl kan gölü haline getirdiklerini hatta Batılı ülkeler de Siyonistlerin hışmına nasıl uğradıklarını anlattığı sıralarda vefat etti. Allah rahmet etsin.
Erbakan'ı ziyaret eden gerek Bosnalı komutanlar gerek Filipinli Müslümanların liderleri gerek Afgan mücahitleri Burhaneddin Rabbani gerek Hikmetyar Türkiye'ye geldiklerinde merhum Erbakan onlara nasihatler yapar ve kendilerine destek olmak için bütün imkanları zorlardı.
Onlara fiilen Türkiye'nin Lider ülke olduğunu hem anlatır hem de gösterirdi.
Erbakan'ın itibarı iade edilmelidir!..
Bu vesile ile önemine binaen adaletin ve vefanın gereği olarak Merhum Erbakan'a yapılan haksızlığın giderilmesi ve itibarının iade edilmesi için hiç zaman kaybedilmeden trilyon davası olarak bilinen dava yeniden açılmalı ve çuvallar dolusu belgelerin çuvalların ağzını açmadan yargılandığı davanın belgeler incelenmesi ve yeniden görülmesi böylelikle de Erbakan'ın itibarı iade edilmelidir.
Siyasi partilere hazine yardımı olarak RP'e yapılan ve o günkü miktarının sekiz yüz bin lira civarında olan meblağ dava sonunda faizlerle (eski parayla) "TİRİLYON davası" denilerek ayrı bir algı oluşturulan dava sonucunda; İsrail cumhurbaşkanı VEİZMAN'ın "Erbakanı toprağa gömdük üzerine on metre kalınlığında beton döktük" diye itirafta bulunduğu 28 Şubat'ın ürünü olan ERBAKAN'A SİYASİ YASAK, SİYASİ LİNÇ ve ekonomik zulüm olarak sonuçlanan dava YENİDEN AÇILMALI, ERBAKAN'IN İTİBARI İADE EDİLMELİDİR. Bilindiği üzere davada Abdullah Gül, Recai Kutan ve pekçok yönetici yargılanmıştı. Bu günlerde "Erbakan otuz yıl önce bu günleri görmüş ne ileri görüş sahibi vatanperver bir devlet adamıymış" demek yetmez. DERHAL DAVA YENİDEN GÖRÜLMELİ ERBAKAN VE ARKADAŞLARININ İTİBARLARI İADE EDİLMELİDİR.
Türkiye bir yandan kendi güvenliğini, kalkınmasını bir yandan ise; Kendisinden medet uman nazlum milletlere önderlik yapmak ve aşını paylaşmak durumundadır.
Önder olmak, ve tarihi bağlar bunu gerektiriyor.
Merhum Erbakan'a, Aliya'ya, Şehit ve Gazilerimize Allah rahmet eylesin, mekanları cennet olsun.
Türkiye'de Erbakan'ın önünün neden kesilmek istendiğini, neden itibarsızlaştırılmak istendiğini ve 28 Şubat post modern darbesini anlamadan; Türkiye'de verilen mücadelenin kimler arasında verildiğini ve Türkiye'nin bağımsızlık mücadelesinin tam olarak anlaşılması mümkün görünmemektedir.
Vesselam..