Aldığımız haberle yüreğimiz yandı!

Büyük Milletiz.

Büyük Devletiz.

Milli Birlik Zamanıdır.

Birgi kirliliğine itibar edilmemelidir, fırsat verilmemelidir.

Şehitlerimiz var!

Allah rahmet eylesin mekanları cennet olsun.

Yaralılarımıza acil şifalar diliyorum.

Ailelerine başsağlığı diliyorum.

Yüreklere ateş düştü.

Allah sabırlar versin!

Bizim tarihimiz şehit kanıyla yazılmaktadır.

Toprağımız şehit kanıyla yoğrulmaktadır.

Tarihimiz alçaklara verilen cevaplarla doludur.

Milli birliğe zarar verecek davranışlara tevessül edenlere fırsat vermemeliyiz.

Tek yumruk tek yürek olmalıyız!

Başımız sağolsun!

Yüreğimiz yanıyor!

Milli birliğimize beraberliğimize her zamankinden daha çok ihtiyacımız var.

.....

ERBAKAN’IN CEMAAT / FETÖ DEĞERLENDİRMESİ…

Şu anda okumak üzere olduğunuz yazımız beşinci makalemizdir.

Yazılarımıza katkı sunmak isteyen bazı yerlerine itiraz edenler de olmuştur.

Doğal olarak karşıladık ancak Ertan Yülek Bey’in yazılarımıza katkı olarak gönderdiği ve çok önemli olan bu bilgiyi siz değerli okuyucularımızla paylaşmak istedim. Ertan Yülek, “Ben bizzat şahit olduğum, gördüğüm ve yaşayanlardan duyduklarım; mesela rahmetli hocamızın 28 Şubat generalleri emekli etmek istemesi Demirel’in mani oluşu… Kaynak haberci Cavit Çağlar, teyitlidir.” diye not göndermişler. Notu ise noktasına dokunmadan sizlerle paylaştım. Bu bilgi önemlidir. 28 Şubat Generalleri ile ilgili Hoca’nın hamle yaptığı fakat hamlenin Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel tarafından onaylanmadığı ifade edilmektedir.

Merhum Necmeddin Erbakan‘ın önceleri “cemaat” sonraları devlet tarafından “Fetö” olarak ilan edilen bu yapı ile ilgili olarak sözlerini aktarmak isterim.

Erbakan’ın vefatından birkaç ay önce kendisini bir grup işadamı ve öğretim üyesi ile ziyaret etmek istemiş, benden randevu almamı rica etmişlerdi. Erbakan Hoca’dan randevu aldım. Ankara’ya görüşmeye gittik. Erbakan ziyarete gelenlere yarım saatten fazla konuştu, tam konuşmasını sürdürdüğü sırada ziyarete birlikte gelen; Orhan Kiverlioğlu (Kiverlioğlu Komünizmle Mücadele Derneğinin kurucu genel başkanlığını yapmış bir şahıstır.) Hoca konuşurken ayağa kalktı, hocanın elini sıkı bir şekilde tutmuş olduğu halde şöyle bir konuşma yaptı: “Hocam öncelikle sizi tanımama fırsat olan bu buluşmaya sebep olan Halis Bey’den Allah razı olsun. Hocam sizi şimdi tanıdım. Allah rızası için haklarınızı bana helal ediniz. Ben kırk yıl Tercüman gazetesinde köşe yazıları yazdım ve size yalan ve iftiralar uydurarak aleyhinizde bulundum.” dedi ve gözlerinden yaşlar süzülüyordu.

Hoca da duygulandı ve kendisine “Bizim şahsî haklarımızı herkese helal ediyoruz ancak sizin yaptığınız yayınların sonucunda tahribatlarla ülke çok zarar gördü” dedi. Bunun üzerine Kiverlioğlu, “ömrümün bundan sonra kalan kısmında senin davana hizmet edeceğim” diye söz vererek yerine oturdu.

Ziyaret birlikte gittiğimiz şahıslardan Ahmet Çelik Bey ise “Hocam müsaade ederseniz size bir konuyu sormak istiyorum” dedi. Ve “Hocam ben kendi çapında bir iş adamıyım, emekli gazeteciyim az da olsa yabancı dil bilirim tek başına birkaç ülkeyi ancak gezebilirim. İllkokul mezunu bile olmayan bir şahıs nasıl oluyorsa yüz altmış ülkede okullar açabiliyor? Bizler, bunlar da namazında niyazında insanlar diye herkes gibi katkıda bulunduk, ancak içimizde de bir şüphe var ne derdisiniz?.."

Hoca cevaben, “Bunlar da Müslüman, namazında abdestinde dediğiniz için söylüyorum. Çanakkale’ye gelen İngiliz gemilerinin içindeki Afrikalı Müslümanlar cemaatle namaz kılıyorlardı, onların namazları cehennemi boylamalarına mani olmadı, YAHUDİYE ASKER olmamak lazım!..”  

Merhum Erbakan; sağcı, solcu, Kemalist, bazı yazar ve çizerlerin ve ayrıca gene bazı cemaatler, tarikatların hep hedefi oldu.

Tabiri caizse bazı tarikat ve cemaatlerin külfeti Erbakan’a, katkıları ise maalesef başta AP, ANAP ve diğerlerine oldu.

Sadece bununla kalsa iyi… Erbakan’ın parlamentoya taşıdığı kendilerini “yenilikçi” olarak tarif eden ve genel başkan adayı olarak ortaya çıkan Sayın Abdullah Gül ve arkadaşları milletvekillerinden de vefasızlık gördüğü için çok üzüldüğü bilinmektedir.

Erbakan’a bakar mısınız, “hançeri önden, arkadan, yandan yemiş!”

Merhum Erbakan ile gençlik yıllarımdan itibaren, vefatından on yıl öncesinde ise; vefatına yakın daha sık aralıklarla birlikte olduk. Birlikte çalışmalar yürüttük, bunların bazılarını yazılarımda sizlerle paylaştım.

Vefatı konusunda da ayrıca “öldürülmüş/şehit edilmiş” olabileceğini yazdım ve neden böyle düşündüğümüzü de yazımda anlatmaya çalıştım.

Merhum Erbakan’ı kimileri "çok zeki" olarak tarif ederler. Ben ve Erbakan’ı yakın tanıyanlar onun “Dahi” bir insan olduğunu, sadece bilim insanı olmayıp dinî ilimlere sahip olduğunu bilirler.

Erbakan’ın vefatını memleketim Tokat‘tan dönüşümde Alaca yakınlarında radyo haberlerinden öğrendim.

Beklemediğimiz vefattı!

Aracımda merhum babam da vardı haberi duyunca babam; “Eyvah dava öksüz kaldı. Bu davayı sürdürecek kimse var mı?, Nereden olacak yetişmesi bakalım kaç yıl alır.” diye hayıflandı. Rahmetli babam ve dönüşte ruhu için Kur’an okuyarak yolculuğumuzu sürdürdük. Ankara’da SP Genel Merkezine uğrayıp baş sağlığı dilemek ve bilgi almak istedim.

Genel Merkez koridorunda ilk olarak Şevket Kazan Beyle karşılaştım, tam başımız sağolsun diyecekken bana “Erbakan’ın vasiyet yok.” dedi anlam veremedim.

O sırada Milli Birlik çalışmalarını yapıyorduk ve çalışmaları bizzat ben yürütüyordum.  “Vasiyeti yok!” sözünü muhtemelen yürüttüğümüz “Millî Birlik Çalışması” ile ilgili olabilir, kim bilir! Oysa vefatından önce hemen hemen ayda iki üç defa beni davet ediyor uzun uzun dört saati bulan, ülkemizde neleri nasıl yapabiliriz ve dünyada ise Müslüman ve mazlum milletler ile ilgili neleri nasıl yaparız konusunda mütalaalar yapıyorduk.

Bazı konuşmalarını ise “Sana emanet…” şerhi ile yapmışlardır. Zaman zaman da özel konularda da sohbetimiz de oluyordu.

Merhum hoca benimle dertleşirlerdi.

Tabii ki içinde vasiyet kabilinden söz ve konuşmalar da geçiyordu ancak “Vasiyetimdir!” dememiştir.

Erbakan’sız dünya daha yalnızdır. Erbakan’ın vefatı sadece Türkiye’yi değil İslam milletlerini de yalnız bırakmıştır.

Kendisinin arzusu ile bizzat organize ettiğim uluslararası toplantılarda gözlemim şu olmuştur: Erbakan İslam âlemini derin uykusundan uyandırmıştır. Buna dair bazı devlet başkanlarının ağzından bizzat işiterek şahit oldum.

Bu konularla ilgili geniş bilgiyi çok yakında yayımlanacak olan “Mamak Zindanlarında Bir Akıncı'dan Tarihe Notlar” ismini vermeyi düşündüğüm kitaptan okuyabilirsiniz.

Erbakan Hocamız vefatına kadar cihat etmiştir. Allah (cc) gani gani rahmet eylesin; ruhu şad, mekanı cennet olsun.

Son söz olarak 1960’da, 1980’de , 28 Şubat anlaşılmış olsaydı, 15 Temmuz ihanet kalkışması olamazdı. Birtakım kalkışmaların alt yapısı hazırlanırken terör ile mezhep kışkırtmaları ile mezhep odaklı provokatif olaylar organize edilerek yeni yeni oyunlarla “Gezi Olayları”nda olduğu gibi kökü dışarda ihanet şebekeleri devreye girmekte ve vatandaşlar provoke edilmektedir.

Şunun kesinlikle idrak edilmesi gerekir: İktidarlar ve siyaset kurumlarının takdiri ve görevlendirmesi ancak ve ancak vatandaş tarafından sandıkta tayin edilir. Bunun dışında hareketlere kesinlikle itibar edilmemesi gerekir. Ülkemizde pek çok defa insanların canı acımış iç huzur bozulmuştur.

Vatandaşlar olarak, siyaset kurumları olarak hiçbir vesayeti kabul etmememiz gerekiyor. Oyunlar isim ve şekil değiştirilerek oynanıyor.

Feraset ve idrake her zamankinden daha fazla ihtiyacımız var.

Vesselam.

Avatar
Adınız
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.