Mesut Yılmaz: Yugoslavya dağıldığında Hırvatlar ve Sırplar Birleşmiş Milletlere baş vurmuşlar. Bosna-Hersek devletini kurmaları kabul edilmiş. Anayasa hazırlıkları yapılırken uzlaşamadıkları için savaşa tutuşmuşlar. Bunun üzerine ikinci çoğunluk olan Boşnaklar devleti kurmak için anayasa hazırlığı yaparak devletin kurucu unsuru olmak istemişler. BM kabul etmiş. Boşnaklar’a verilen süre çok kısa olduğu için ne yapacaklarını şaşırmışlar. Birisi demiş ki, "Televizyonlarda Dışişleri Bakanı Mesut Yılmaz’ı görmüştük" Türkiye ye ona gidelim önerisi kabul görünce gelip Mesut Yılmaz’ı bulmuşlar. Oda bunları çiçeği burnunda Başbakan Süleyman Demirel’e götürmüş. Demirel karadeniz gezisine çıkacağı için Müsteşarından Boşnaklara yardımcı olmasını istemiş. Görevlendirdiği birileri İslami esaslara dayalı bir anayasa hazırlamış ellerine vermiş. Onlar da sevinerek ülkelerine dönüp hırvat ve sırplara sunmuşlar. Onlar anayasayı okur okumaz "bunlar fesli türkleri geri getirme peşindeler" diye o güne kadar bir şey yapmadıkları Boşnaklara saldırmışlar. Sonuçları ve katliamları bilmeyen yok. (Bu konuşmayı televizyonda dinlemiştim. Fakat kaydını bulamadım. Eksik veya hatalı anlatım varsa şimdiden özür dilerim.)
O ülkede yaşayan farklı ırklar, farklı din ve mezhep mensupları göz ardı edilerek dayatılan yaşam biçimine gösterilen tepkinin bedelini masum insanların nasıl ödediğini gösteren bu hatırat beni çok etkilemiştir. Bazı siyasiler ve onların işgüzar bürokratlarının, fırsatı ganimet olarak görüp kendi düşlerindeki fikirleri uygulamaya koymaları, toplumsal barışı bozmalarına ve daha kötü durumların yaşanmasına neden olabilmektedir. Millet Meclisinde yeni bir anayasayı kanunlaştıracak çoğunluğu sağlayacak sayıyı sağ partiler göstermektedir. Bunu fırsat olarak görüp ganimete çevirmeleri halinde ülkemizin ödeyeceği bedelleri az çok herkes bilmektedir. En azından yarın iktidarı kaybettiklerinde çekecekleri sıkıntıları göz ardı etmemelidirler. Nitekim yakaladıkları fırsatı ganimete çeviren "Fetöcüler" çaldıkları sınav soruları ile devletin kadrolarının çoğuna yerleştikleri ve haketmedikleri mevkilere geldikleri ile yetinmeyerek ülke yönetimini ele geçirmek için 15 Temmuz ayaklanmasını yapmaktan çekinmemişlerdir. Yüzlerce insan mağdur edilmiş ve öldürülmüşlerdir.
Bu tür doyumsuz çıkar odaklarına ganimete çevirecekleri fırsat verilmemelidir. Kanunlar bunun içindir. Bu kural tüm sosyal alanların düzenlenmesinde geçerlidir. Geçmişte yaşamak yerine geleceği düzenlemek için Avrupa Birliği’nin dayatmalarına boyun eğmek yerine, gelişmiş ülkelerin yaptıkları yasaların üstüne çıkacak, onlardan daha ileri ve adil düzenlemeler yapmakta yarar var. Cumhuriyet kurulduğunda izlenen yöntemle batıdan daha medeni bir ülke kurulmaya çalışılmıştır. Medeni Kanun, Borçlar Kanunu, İcra-İflas Kanunu, Hukuk Muhakemeleri Usulü Kanunu İsviçre'den; Ceza Muhakemeleri Usulü Kanunu ile Ticaret Kanunu Almanya'dan, Ceza Kanunu İtalya'dan, İdare Hukuku Fransa'dan alınarak uygulamaya konuldu.
(https://www.restoraturk.com/turkiye/turkiye-cumhuriyeti-kanunlari-hangi-ulkeden-alinmistir.html)
Sayın Cumhurbaşkanı Tayyip ERDOĞAN bunları en net şekilde ifade etmekten çekinmemiş ve “İslamın Güncelleşmesi” gereğine vurgu yapmıştır.
(https://www.youtube.com/watch?v=uR5DA7i3aIs)
Fetö gibi sapık görüş ve ihtiras sahipleri en zeki insanları okutmak iddiasıyla ele geçirip, beyinlerinin üretkenliğini dumura uğratarak robot haline getirmşlerdir. Onlardan şimdiye kadar bilimsel bir katkı ve araştırma ben görmedim. Geride kalan zeki ve üst düzey bilgili gençlerimiz, batı tarafından götürülerek nesiller arasında ki bağlantıyı ve bilgideki gelişmelerin aktarılmasını ortadan kaldırılmaktadır.
Bugün yaşadığımız iktisadi sorunları çözmek için bile dışarıdaki gençlerimizi geri getirme ihtiyacı duyuyoruz. Liyakata önem ve değer vermemenin bedeli çok ağırdır. ABD'nin, uçak sanayinin lideri olabilmek için İngilterenin güney sahillerindeki küçücük uçak fabrikalarının tüm çalışanlarını binalarınn pencereleri ile birlkte söküp götürdüğünü oraları gezdiğimde gördüm. "Yerine nasıl olsa arkadan yetişenler var" diye düşünmek hatalıdır. Onların, gitme nedeni yaşam ortamlarının bozulmasıdır. Arkadan gelenler o ortamı bulamadıklarında gelişemezler.
Bir keçinin bataklık ve sulak arazide yaşayamadığı gibi.
Siyasilerimizin oy devşirme adına cemaatlere aşirı hosgörü göstermeleri ,hatta bir anlamda dolaylı deste vermeleri geleceğimiz açısından belirsiz tehlikelere gebe olmaktadır.Yöneticilerimizi Allah sorumlu ve şuurlu harekâta yönlendirsin.Görüşlerinize katılıyorum.Selam.