Demirel’in yönetim organizasyonunda her piyasanın ya bir babası yada bir kralı vardı. Kral’a örnek olarak gazinocular kralı Fahrettin Arslan verilebilir. Kendisine de halk "Babaların babası" ünvanı vermiştir. "Baba" Demirel olarak da keyifle ülkeyi yönetiyordu. Devletin bazı kurumları da güçleri ölçüsünde babalık yapabiliyorlardı. Aydınlar ve gençlik bu yapıyı anlayamamıştı. Sahnede kendisinin hedefe koydurduğu bir baba vatandaşlar tarafından bilinirdi. Diğer babalar iş insanı pozlarında muteber şahıslardı.

Bir hata yapan oldu mu önce Demirel kınama yayınladığından tezgahın kurucusu olduğunu anlamak mümkün değildi. Babam ile Adalet Partisi İspir ilçe başkanı Fikri Demirci evde siyasi tartışma yapıyorlardı. Bir ara babam gelen telefona cevap verirken rahmetli Fikri abi bana döndü ve "sen akıllı ol. Baban dediği gibi bir dünya düzeni kurulacak olsa ben ondan evvel koşarım. Biz Demirel’e sorduk. Sayın başkanım bu yolsuzluk eleştirilerinden dolayı muhalefet üstümüze çok geliyor. Bunlara ne cevap vereceğiz? Demirel dedi ki: Siyaset zor zenaattir. Düşünün evinizde ki namusunuza iftira edecekler. Bunu sezdiğiniz anda herkesten önce sokağa çıkıp 'Ey!.. Ümmeti Muhammed! Aranızda bir müslüman yok mu? Beni evdeki fahişeden kurtaracak' diye feryat edeceksiniz. Dolayısı ile vatandaş sizin yaptıklarınızı unutup sizi kurtarma yollarını arayacaktır.” Onun için her filmin sonun da Demirel haberciler karşısında eleştiri yapan bir demokrat gibi tavır alırdı.

Gençlik ve aydınlar da bu yozlaşmanın sistem kaynaklı olduğu kanatine kapılır ve yeni yapılanma çözümleri olarak ideolojileri görürdü. Böylece var olan devlet yapısından da vaz geçerdi. Atatürk’ün gençliğe emanet ettiği Türkiye Cumhuriyeti Devletine sahip çıkan olmadığı için şamar oğlanına dönmüştü. Türk düşmanı İrticacılar ve yağmacılar bilinçli olarak rejimi eleştirirken bunun kurucuları Atatürk ve arkadaşlarını da küçültüp yok etme çabasın da idiler. Bunlara aydın geçinen kesim de benimsediği ideolojilerin yazarlarının savsataları doğrultusunda ukalaca katkı veriyordu. Ordu da Atatürk ilekelerine ne kadar bağlı olduğunu 1980 anayasası ile göstermiştir.

1980 ihtilali ile politik organlar ve babalar aşırı derecede yıpratılmış ve siyaset yasağı getirilmişti. Piyasaları kontrol etmek için ahlaklı insanların görevlendirilmesinde ve desteklenmesinde yarar olduğu kanaatinde idiler. “En iyi enerji en kolay taşınabilen ve depolanabilendir” ilkesi ile ordu bunlara sempati ile bakıyordu. Bunun için Komünizmle Mücadele Derneği'nden tanıdıkları Fetullah Gülen’e yol verdiler. Türkiyenin en zeki çocuklarını toplayıp onun eğitim kurumların da kontrol altın da yetişmeleri için destek oldular. Ayıp olmasın diye diğer tarikatlar ve tekkelere de bu haklar tanınmıştır. Zaten Komünizimle Mücadele Derneği'nin kontrolünde hafız yeiştiren kursları belli aralıklarla açılıyordu.

İspir'de Zinnur Hoca vardı. 1980 öncesinde tarihi medreseyi açıp öğrenim yaptırıyordu. Hiçbir devlet kurumu da tepki göstermiyordu. Eski medreseyi açıp seçtiği yaşları büyük öğrencilere hafızlık eğitimi veriyordu. Esnaf ve iş adamlarından yüklü miktar da yardımlar koparıyorlardı. Ahlaki öğreti ise "nurculuk" adı verilen cemaat yapılanması idi. Üniversite sınavların da bütün birinciler onların okullarından çıkıyordu. Öyle başarılıydılar ki hatalı soruların cevaplarını bile doğru veriyorlardı. Çaldıkları sınav soruları sayesinde yüzlerce çocuk tam puan alıyordu. Fakat bu nesiller ucuza kullanıldıkları gibi aldıkları öğretim ile çok gelişme gösteremediler. Akademik ilerlemelerde her türlü hileye açık olduklarından süreç içerisinde kalite azaldı. Türkiye'nin en zeki çocukları zayi edildi. Onlardan prof. olanlarının yorumlarına bakıldığında, donanımlarının ne kadar zayıf olduğu anlaşılıyor. Erzurum da bir manav adres gösterilerek A grubu dergi kurmuşlar. Adamın haberi yok. Tübitak bunu onaylamış.

Özal döneminde oluşan değişim ve dönüşüm kargaşa olarak görülmekte idi. Bunun gerekçesi de Özal’ın “Anayasa ve kanunlar bir defa delinmekle birşey olmaz” ifadesi idi.. Bunu fırsat bilen ve ihtiyaç duyan herkes bir defa deliyordu. Serbest piyasa ekonomisine geçişte durumu değerlendiren cemaat, yurt dışında okullar kurarak organizasyonunu uluslararası hale getirmiştir. Buralarda kurduğu okul ve yurtları ikinici bir amaç için kullanıma açmıştır. Dış ticaret yapmak isteyenler için geziler düzenleyerek buralarda misafir etmiş ve yardımlar toplamıştır. Cemaatin sadık taraftarlarından seçilenlere hicret görevi verilmiştir. Sermaye desteği sağlanarak öğrenme bedelleri karşılanmıştır. İthalat ve ihracatın serbest bırakılması ile babalar alemi çok zayıflatılmıştır. Yetiştirdiği insan gücünü, sınav sorularını çalarak devlet kurumlarına yerleştirmeyi başarmıştır. Devasa bir güce eriştiğinde de iktidarı ele geçirmek için Tayyip Erdoğan ile önce anlaşmaya çalışmış, sonra zor kullanarak ele geçirmeye çalışmıştır. Artık bundan sonraki dönenemde devlet kurumları farklı tarikat ve cemaatlerin kontrolüne girmiştir. Halen de bu durum devam etmektedir.

Özal serbest piyasa ekonomisini kurmaya çalışırken kendi ifadesi ile temel ilkesi insanları çalışmaya ikna etmekti. Bunun için de paraya ihtiyaç duymalı idiler. Gelirlerinin bir kısmını da geleceklerini güvenceye almak için tasarruf etmeli idiler. Tasaruf eğilimlerini artırmak için de erteledikleri tüketim tuatarlarının faiz yoluyla nemalandırılmasını sağlamıştır. Fakat halkın parası çok, onun için fazla çalışmıyorlar kanaatinde idi. Şu örneği veriyordu. Almanya'nın kurucularından Bismark işçilerin çalışma süresini artırmak için kübik vitrinler yaptırmış. Bu vitrinlere her hafta tek bir ürün koyduruyormuş. Örneğin ceket.. İşçi bu ceketi alabilmek için fazla mesai yapıyormuş. Bir müddet sonra tek bir gömlek koyduruyormuş. Özal da bu yöntemi stayişle anlatıyordu. Bir anda bankerler ve kumarhaneler yolu ile halk soyulmuştu ama paralar yatırıma dönüşmemişti.

(Devam edecek)

Avatar
Adınız
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.