Birey ve toplumun refah ve mutluluğu için çırpınan iyilerin genel nüfusa oranı yüzde kaçtır diye sorsak size, pek azdır dersiniz biliyorum.
Diğer taraftan kendi çıkarları lehine birey ve toplumun hak ve hukukunu hiçe sayan ve sevincini karartan kötülerin oranını bilmek istesek,” Ohooo pek çoktur” dediğinizi de duyar gibiyim..
Kentlerde yaşayanların sindirim ve bağırsak atıklarını temizleyenlerle ,
Çöp dağlarını ayrıştıranların peşlerinde koştukları tek şey çocukları için helal bir lokma ve geçimlerini sağlayacakları yeterli bir kazançtır..
Birey ve kitlelerin hüzün, göz yaşı ve acılarını arttıran kötülerin delicesine peşinde koştukları tek şey ise yolsuzluk ve hırsızlık yöntemine dayalı, gırtlaklarına tıkanası, eskilerin tabiri ile müptezel ve mülevves haram servetleridir..
Sizin de aynı düşüncede olduğunuzu sanıyorum..Hatta biliyor ve inanıyorum..
Bizim ülkemizde iyilerle kötülerin terazi kefeleri, kötüler tarafına daha ağır basar sanırım...
Kesinlikle de öyledir.. Adım kadar eminim.
Toplantı kürsülerinde "hayırsever insan" diye ödüllendirilen, hileli eylemleri ile halkı ve devleti soyup dolandırdığı bilinen kötülerin,
binaları depremde yerle bir olan yap-sat’çılarla, projelerine onay verenlerin ve mesleki görevlerini bilerek aksatanların kirliliği ve kötülüğü tıpatıp aynıdır..
İçleri götürmese de kentleri pisliklerinden arındıran kanalizasyon temizleyici ve çöp toplayıcı emekçiler, onlara göre "yurtsever övgüleri"ne daha çok layıktır..
Yeri gelmişken, dünyayı ve doğayı kirlilikten temizleyen tüm uçan ve sürünen canlılara da saygılarımı sunmadan geçemeyeceğim…
Gece-gündüz maden ocaklarında helal lokma için ter döken kömür suratllılarla, yatağa bağımlıların altını temizleyen elleri öpülesi emekçilerin de en büyük saygıya layık olduklarını unutmayalım..
Yurtseverlik, kahramanlık türküleri ve İstiklal Marşı söylemekle sınırlı değildir.
Kafe ve eğlence yerlerinde vakit öldürmek, çok mezeli, leziz yemekli mekanlarda ehli keyf, çakır keyif bir yaşam sürdürmek, sıcak ve konforlu yuvalarımızda sürekli yan gelip yatmak da pek yurtseverlik değildir..
Yurtseverlik; bilim, teknoloji, ekonomi, sanat ve her alandaki üretkenliğe ve dürüstlüğe dayalı etik değerleri yüksek olabilmek, ATA’ları gibi de Vatan uğruna canını verebilmektir.
Mutlu birey ve mutlu topluma ulaşmanın yolu, üretken, etik değerli bireylerin yetiştirilmesi ve kötülerin rafine edilmesi ilkesine dayanır.
Ancak kaşarlanmış kötülerin rafine edilmesi de hayli zordur..
Ülkenin uygar düzeni, halkın refahı adına devletçe yaşama geçirilen düzenlemelere, kendilerini uydurma erdemini gösteremeyen kötülerin hizaya getirilmesi, yalnızca ağır yaptırımlarla olanaklıdır.. Bitkilerin, sebzelerin, halı güzelliğindeki çimlerin kökünü kurutan zararlı ot, ayrık ve çakır dikenlerinin temizlenmesi, yok edilmesi gibi..
“Çalışmadan, yorulmadan ve üretmeden, rahat yaşamak isteyen toplumlar; evvela haysiyetlerini, sonra hürriyetlerini daha sonra da istiklal ve istikballerini kaybetmeye mahkumdurlar.”
Uyarısını böyle mayası ve hayası bozuklar için söylemiştir, BÜYÜK ÖNDER Mustafa Kemal ATATÜRK..
Onurlu kimlik ve abide gibi omurgası dik, fikirde ve eylemde dürüst bireylerden oluşan toplumlar bağımsızlıklarını devam ettirebilirler yalnızca..
Kolay ve kestirme yollardan çıkar sağlama amaçlı kötü eğitim sonucu, etik değerleri çarpıtılan, cüce kişiliklerin hizaya getirilmesinin tek yolu, yasal ve güçlü yaptırımlardır.
Büyük devlet ve bağımsız yargı, ülke genelindeki kötülerin çanı’ına ot tıkama gücünü göstermekten de hiçbir zaman geri durmamalıdır.