BURSA ARENA / Haber Merkezi
Çocukluk çağında iz bırakan olaylar unutulmuyor. Altı yedi yaşında bir çocuktum, köyün bütün çocuklarını okutan deneyimli ve değerli eğitmenin öğrencisi olduğum için şanslıydım. Bir gün okul çıkış eve geldiğimde babam anneme “akşam Aşık Veysel okula gelecek” dediğini iyi hatırlıyorum. Kış günüydü, yerde epeyce kar vardı. Aşık atın üstünde bir yardımcısıyla köy kasaba dolaşmış ve bizim köye de uğramıştı.
Gittiği yerlerde köylüler okulları doldurur, kadın erken aynı ortamda bu büyük ozanı dinlerlerdi. Komşumuz olan köyün muhtarının Veysel’i o gece ağırladığını ve misafir ettiğini hatırlıyorum. Biz çocuklar köy odasının camına uzanarak bu büyük ustayı ve sazını görme imkânını bulmuştuk. O gece Veysel’i dinleyenler adeta mest olmuştu. “Gözü görmüyor ama gönül gözü var”, “gönül diliyle söylüyor”. “Hem sazı hem sözü insana nasıl dokunuyor.” gibi yorumlar yapıyorlardı. O zamanlar köylerde tek eğlence radyo idi. Üstelik her evde bulunmazdı, sadece köyün ileri gelenlerinde vardı. “Halk ozanları” programında herkes radyoların başına toplanır Veysel’in türkülerini beklerdi. Aşık Veysel bu insanların hayatına girmiş, onlara dokunmuştu. Nasıl dokunmasın ki? Kendisi de onlar gibiydi. Acı çekmişti. Yokluk, yoksulluk, hastalık, ayrılık, gönül yarası …hepsini tatmıştı Veysel.
Hiç kuşkusuz Aşık Veysel bu ülkenin en önemli değerlerinden biri. Hangi görüşten, hangi etnik kökenden, hangi inançtan, hangi bölgeden olursa olsun eğitimi, karıyeri, zengini, fakiri hiç farketmez Veysel’i sevmeyen insan yok gibidir. Türkülerinde işlediği temalarla bu toprakların insanlarını ortak değerlerde buluşturmuş ve birleştirmiş. Nasıl birleştirmesin ki? Toprağa, ağaca, dağa, taşa ,kurda, kuşa söylemiş. İnsana yazmış, eleştirmiş. İyiliği, güzelliği ve doğruluğu söylemiş dili döndüğünce... O’nun türkülerinden duygulanmamak, anlam çıkarmamak mümkün mü ? Köy Enstitülerin’de bir dönem halk türküleri ve bağlama dersi de vermiş.
Her sözünde her dizesinde büyük bir anlam, derinlik ve sevgi bulursunuz. Hayata bilgece ve sevgiyle bakıyor Veysel.
“Dünyaya geldiğim anda, yürüdüm aynı zamanda, iki kapılı bir handa, yürüyorum gündüz gece”. Bir bilge kişi, bir feylesof o.
“Koyun verdi, kuzu verdi, süt verdi
Yemek verdi, ekmek verdi, et verdi
Kazma ile dövmeyince kıt verdi
Benim sadık yarim kara topraktır”
***
“Çiğdem der ki ben elayım
Yiğit başına belayım
Hepsinden ben alayım
Benden ala çiçek var mı”
Gözü görmezsede “çiğdemin güzelliğini” gören bir ozan Veysel. Gönül gözümüz yoksa, çiğdemi görsek ne fayda. Toprağımızı, suyumuzu, denizlerimizi, soluduğumuz havaya kirlettik. Göllerimizi kuruttuk, ormanlarımıza zarar verdik. Dağı, taşı yok ettik adeta. Kıymetini bilmedik ki? Vatan demek toprak, dağ, taş, kurt, kuş, göl, orman, deniz demek değil mi? Bu büyük ozan bize gönül gözünün ne olduğunu öğretti. Seni saygıyla, sevgiyle anıyoruz feylesof Aşık.