Türkiye’nin neresine baksanız, bir çevre faciasına takılıyor gözünüz.
Çevre cinayetinin küçüğü büyüğü olmuyor. Doğal güzelliğe hangi gerekçe ile olursa olsun kıyarsak, tabiat zenginliğini biçersek, milletin değerlerini babamızın malıymış gibi sorumsuzca kullanırsak, üzerine titrediğimiz yerleri berbat etmiş oluruz.
Son 20 yılda çevreye verdiğimiz zararı, Cumhuriyet tarihimizde vermedik. Son 20 yılın siyaseti, Türkiye’nin görsel fotoğrafını ve değerlerini iyice kararttı. Yeşilin üzerini kaplayan kara bulutlar, ülkesini seven herkesin vicdanını sızlatıyor.
Geçenlerde Gökova’nın, içinde Okluk’u da barındıran en güzel ve antik zenginliğe sahip köyü Karacasöğüt’teki iskele büyütme operasyonunu yazdım. Bekledim ki, resmi bir sorumlu çıksın, bu faciayı önlesin ve Allah’ın özene bezene yarattığı bu şirin beldeye sahip çıksın. Çıksın, çünkü sadece doğa tahrip edilmiyor burada, yasalar da hiçe sayılıyor, mahkemenin yürütmeyi durdurma kararına rağmen demir kazıklar antik kentin böğrüne saplanmaya devam ediyor.
Eskiden köyün mavi yolculuk teknelerinin bağlandığı iyi-kötü bir iskelesi vardı. Sonradan bu iskele iyileştirildi ve 30-40 tekneyi barındıracak hale getirildi. Aradan bir süre geçti ki, iskelenin Muğla Valiliği bünyesinde kurulan Muğla Çevre Vakfı (MUÇEV)’e geçtiği duyuruldu. Nasıl geçti, neden geçti bilen yok ama ben anlatayım sizlere. Muğla Büyükşehir belediyesi kurulunca, köy bağlama iskeleleri de normal olarak CHP’li Muğla Büyükşehir Belediyesine geçecekti. Bunu siyasi çıkarlarına aykırı gören iktidar partisi, derhal MUÇEV’i kurdurarak bölgedeki tüm iskeleleri kendisine bağlayıp, yerel belediyelere ve muhtarlıklara kalması gereken gelirleri de kolayca topladı.
Muğla Büyükşehir ve Marmaris belediyeleri MUÇEV’i dava etti ve yaptığı tüm işlemlerin durdurulmasını istedi. Yıllardır süren bu dava sonuçlanmadan, MUÇEV’in Ankara ayağı olan Çevre ve Şehircilik Bakanlığı Karacasöğüt iskelesine ruhsat vermesi için CHP’li Marmaris Belediyesine talimat yolladı. Tabii iş bu noktaya gelene kadar, köprülerin altından sessiz ve derinden çok sular aktı. İskele Engin Durgut adında birine verildi, o da yapımı paldır küldür işe girişen Koçak İnşaat’a yükledi. Koçak İnşaat demir kazıkları çakıyordu ki, köyün ve bölgenin çevreye hassas ve duyarlı insanları konuyu resmi makamlara taşıyarak, 15 Ekim’e kadar olan inşaat yasağından yararlanıp, faaliyetleri birkaç günlüğüne durdurdular.
Diyeceksiniz ki, yahu bu AKP ile CHP nasıl bir araya geldi? AKP’li Şehircilik Bakanlığı CHP’li Marmaris Belediyesine nasıl söz geçirdi? İşin burasını fazla kurcalamayın, menfaatin ve rantın partisi filan olmaz. Görüyorsunuz çıkar varsa işin içinde, çıkar koalisyonu da hemen kuruluyor. Önce şunu sormak lazım, MUÇEV nasıl, hangi hak ve yetkiyle karışıyor sahillere, koylara ve turizm köylerine? Haydi karıştı, peki hangi denizcilik bilgi, görgü ve tecrübesiyle girişiyor iskelelerin yönetimine? Eğer en küçük bir bilgisi olsa, Karacasöğüt gibi bir doğal limana, feci şekilde kirlenmesi söz konusu olan bir iç denize 100-150 tekneyi bağlayacak bir projeye (evet)der mi, böyle bir projeyi destekler mi?
Sayıştay MUÇEV’in el attığı 52 projede usulsüzlükler bulmuş. Karacasöğüt projesi ile bu sayı şimdi 53’e çıkıyor. Peki MUÇEV görevini kötüye kullanıyor, bilmediği işlere burnunu sokuyor da, Marmaris’in CHP’li Belediyesi, üstelik yasal olmayan Şehircilik Bakanlığı’nın talimatına bakıp, nasıl hemen inşaat ruhsatı veriyor? Bunu anlamak mümkün değil, bu soruya cevap vermek çok zor. Allah’tan bölgeye sahip çıkan köy sakinlerimiz, çevre aktivistlerimiz, çevreye duyarlı gazetecilerimiz var da, konunun ve bu usulsüz girişimin peşini bırakmıyorlar. Cimer’e başvurmuşlar, antik liman olduğu için Anıtlar Kuruluna dilekçe yazmışlar, Marmaris Belediyesine gitmişler. Burada Burak Demirtaş adlı Karacasöğüt’e komşu Çamlı köyünden bir Başkan Yardımcısını bulmuşlar, dertlerini ona anlatmaya çalışmışlar, dil dökmüşler ama nafile.. Adam “İzinleri var” deyip duruyormuş. Sonuçta üç günlük bir durdurma kararıyla geri dönmüşler.
Sizler bu yazıyı okurken, orada güzelim koyun mahvına, antik limanın böğrüne kazıklar çakılmaya devam edilecek. Bu arada kendini koyu kurtarmak için parçalayan insanların, sonuçsuz kalmaya mahkûm gayretleri de sürecek. Yetmeyecek, bu hafta 100’den fazla teknenin katılacağı Bodrum Cup’ta da konu gündeme getirilecek. Yüzlerce amatör denizci buranın mahvedilmemesini, iskelenin büyütülmemesini isteyecek. İnşallah bir sonuç alınır da, amatör denizciliğin bu ikmal-geceleme ve bağlama koyu daha fena darbeler yemez.
MUÇEV skandalı yetmiyormuş gibi, şimdi bir de Türkiye’nin en modern, en disiplinli ve donanımlı Global Sailing yelken okulu da, karşı kıyı iskele talebinde bulunmuş. Global Sailing keşke sadece yelken okulu olarak kalabilse, MUÇEV gibi marinacılığa soyunmasa, alanını daha da büyütüp yeni sorunlara yol açmasa, daha iyi olur gibime geliyor. Çünkü Global Sailing gerçekten Türkiye’nin iftihar edeceği ve örneğine Avrupa’da da kolay rastlanmayacak bir yelken okulumuz. O nedenle önüne tekne bağlama, bu yolla para kazanma, yunus rehabilitasyon hikayesine sığınma işlerinden vazgeçmeli. Büyümeye çalıştıkça, o güzelim okula da zarar verebilirler.
Karacasöğüt’ün o muhteşem koyunu koruyalım. Ayrıca koyu yeni baştan disipline edelim. Mevcut 40-50 teknelik bağlama yerini büyütmeyelim. Onun dışında özel teknelerin ağaçlara bağlanmasına, koyun ortasına demirleyip trafiği engellemesine mani olalım. Bu arada balıkçılarımızı da düşünelim, onların kayıklarının bağlanabileceği 10 teknelik bir yeri planlayalım. Gerisine dokunmayalım. Bu düzenlemeyi Muğla Büyükşehir Belediyesi mi, Marmaris Belediyesi mi yapmalı ve gelirini köy muhtarlığına mı bırakmalı? Bir şeyler yapmak lazım, hem de zaman kaybetmeden…