Korona yönetiminde ipin ucunu elden kaçırdık. Çok sıkı önlemler salgının zararını azalttı ama,başka ve ciddi hastalıkları da coşturdu.
65 yaş üstündekilerin hepsi patlamak üzere. Tam sağlıklı olanların da sağlığı tehlikeye düştü şimdi. Çoğu ölüm korkusu yaşamaya başladı. Korona'dan değil, kalp ve dolaşım hastalıklarından, ruhsal bunalımlardan, kapalı kalma duygusundan, hastaneye ve doktora gidememe telaşından, özgürlüğünü kaybetme paniğinden…
O yaşlarda yürümeye, açık havaya, oksijene ihtiyacı var hepsinin. Ama bunu anlayan yöneticilere sahip değiliz. Bilim Kurulu bile önlemleri gevşetmeyi, izin günlerini arttırmayı dile getiriyor ama, buna pek kulak asan yok. Şu Korona salgınının en ağır faturasını 65 yaş üstündekiler çekiyor. Ama dertlerini kimseye anlatamıyorlar ki.. Güya devlet yaşlıları koruyor, onlara virüs bulaştırmamaya çalışıyor ama, kazın ayağı öyle değil işte.
Bıraksalar yaşlılar kendilerini daha iyi koruyacaklar. Çoğunun işi gücü, bankalarda ve resmi devlet dairelerinde, noterlerde çözülmesi gereken sorunları var. Özel doktorlarında kontrollerini yaptıracaklar, hastanelere gidecekler, film çektirecekler, kemoterapi alacaklar, dişlerine baktıracaklar. Üç aydır bunların hiçbirini yaptıramıyorlar. Pazar günleri birkaç saat izinleri var, diğer zamanlar hepsi evlerinde hapis. Olacak iş mi bu, bir kere insan haklarına aykırı. Beni benden iyi kim düşünebilir, kim koruyabilir? Bırakın artık 65 yaşın üstünde olanları. Biraz daha tutarsanız, ölümlerine sebep olacaksınız.
Ayrıca şunu çok merak ediyorum. Millete hergün Korona’dan ölenlerin, yoğun bakımda olanların, test sonucu pozitif çıkanların sayıları açıklanıyor. Acaba son 3 ayda kalpten, kanserden, ciğerlerden, böbreklerden ve diğer hastalıklardan şikayetçi olanların, yoğun bakımda yatanların, ölenlerin sayıları nedir? Bunları da açıklasalar var ya, koronayı gölgede bırakan patlamalara şahit oluruz.
65 yaşın üstündekilere daha fazla eziyet etmeyin. Ya salın hepsini ya da izin günlerini mantıklı rakam ve saatlere çıkarın. Örneğin sabahları 07-10 arasında izin verirseniz, çoğu hem yürüyüşünü yapar, hem banka ve resmi devlet dairelerindeki işlerinin bir kısmını tamamlar, hem de stres atar. Başka bir formül de şu olabilir. Salı ve Çarşamba 08-12 saatleri arasında hepsi izinli sayılabilir. Ama alınan genel önlemlere bakıldığında, bunlara dikkatle uyanların sadece 65 yaş üstündekiler olduğu görülür. O nedenle artık hepsini serbest bırakmayı düşünmeliyiz.
Şimdi geliyorum Korona ile genel mücadeleye. Bizden çok daha kötü durumda olan ve hayli ölüm veren ülkelerin çoğu normale döndüler. Bunu hem ekonominin geleceği ve hem de sorumluluğu artık millete bırakmak gerektiği nedeniyle yaptılar. Öyle ya, herkesin başına bir polis yada jandarma dikecek değiller. Önlemleri anlattılar, uymalarını istediler, uymayanları kendi sorumlulukları ile başbaşa bıraktılar. Medeni, çağdaş ülkelerin hepsi böyle davrandılar. Evet biz sorunlu, kabul etmek zorundayız ki arızalı, yasaklara tepkili bir milletiz. "Bize bir şey olmaz.Virüs bizden korksun. Maske filan takmam, mesafeye aldırmam" diyoruz çoğumuz.
Yasağın kalktığı hafta sonundaki manzaraları gördünüz değil mi? Sahillerdeki, plajlardaki izdihamı, ormanlardaki mangal sefalarını, fidayda ile çekilen halayları, asker uğurlamalarını dehşet içinde izledik televizyonlarda. Hele piknikçilerin bıraktıkları o çöp dağlarına, pisliklere ne demeli? Gerçekten arızalı bir toplumuz. Dur diyorsun durmuyor, otur diyorsun oturmuyor, maske tak diyorsun takmıyor, mesafeyi koru diyorsun korumuyor. Böyle bir toplumu yönetmek gerçekten zor. O halde ne yapmalıyız ki, herkesin aklı başına gelsin.
Bir kere 3000 liradan fazla cezaları hemen kaldıralım. Gariban, yoksul ve yasaklara kayıtsız insanlar bu paraları ödeyemezler. Daha makul ve ödenebilir bir rakam getirelim. Mesela 300-500 lira yeterlidir. Ayrıca sokağa çıkış yasağını hemen bitirelim. Maskesiz dolaşanların, mesafe kuralına uymayanların kimliklerini toplayalım. 300-500 lirayı ödeyenler kimliklerini yakalandıkları yere en yakın karakoldan alsınlar. Ödeyemeyenler ise 3 gün kamu hizmetlerinde çalıştırılsınlar. Sokakları süpürsünler, okulları boyasınlar, devlet ana yollarındaki refüjleri temizlesinler, ormanlarda ağaç diksinler.
Tedbiri elden bırakmayanlar, maskesini takanlar, gerekli mesafeyi koruyanlar rahatça sürdürsünler yaşamlarını. Önlemlere kulak asmayanlar, aldırmayanlar da hastalanarak, yoğun bakımlarda ölümle pençeleşmeyi göze alsınlar. Her zaman söylerim, Türk’ün aklı gözüdür. Görecek ki kendisini hastanelerde, yoğun bakımlarda, aklı o zaman başına gelecek. Ödeyecek ki 300-500 lira para cezasını, ödeyemezse kaptıracak ki ehliyetini veya nüfus kağıdını, parası yoksa birkaç gün kamu hizmetlerinde çalıştırılacak ki, Hanya’yı Konya’yı anlasın. Biz bundan anlarız. Rica minnet yoluyla işimizi çözmeye kalkarsak, Koronayla daha çooookkk uğraşırız.
Bir sürü sersem, cahil ve sorumsuz insanlarla Türkiye’yi daha fazla meşgul edemeyiz. Ülkemizin pek çok hayati sorunu var. Bunların hepsini Korona’nın gerisine attık. Artık ciddi şekilde davranmak, ciddi ve uygulanabilir önlemler almak ve bu ortamı siyaset için kullanmamak zorundayız. İnsanüstü gayretlerle çalışan sağlık ekibimiz çok yoruldu. Dur durak bilmeyen fedakar Polisimizi, Jandarmamızı, Zabıtalarımızı da düşünün. Hepsi aylardır evlerine, çoluk çocuklarına hasret. Cahil cühela takımının kurallara uymaması nedeniyle hepsi gece-gündüz çalışmak zorunda kalıyorlar. Artık yeter, maskesini takmayan da, mesafesini korumayan da hemen cezasını çekmeli.
Milleti evde tutacak yasaklara kafa yoranlar, biraz da bunlara kafa yorsunlar ve gereğini yapsınlar.
Hem de süratle ve vakit geçirmeden.