Bu yönetimin en büyük kusuru aklına eseni sormadan, soruşturmadan, araştırmadan yapması ve eskilerin deyimiyle her konuda bir çuval inciri berbat etmesidir. Tıpkı Şehir hastanelerinde, Finans merkezinde, Kanal İstanbul’da olduğu gibi…
Sağlık Ocakları uygulaması başarılı idi ama şehir hastaneleri rezaleti tam bir fiyasko oldu. Sonunda bunu daha uygun ve değişik bir lisanla Sağlık Bakanı bile itiraf etti. Eskiden milletin kolay ulaşacağı ve ihtiyacı karşılayan güzel hastanelerimiz vardı. Bunların büyük bir kısmı kapatıldı ve hastalar bazı illerde şehir hastanelerine mecbur bırakıldı. Ankara’dan örnek vereyim, Numune, Yüksek İhtisas, Cebeci Ankara, Zeki Tahir Burak Kadın Doğum, Atatürk Eğitim ve Araştırma ile Fizik Tedavi ve Rehabilitasyon gibi dev hastaneler kapandı. İnanılacak gibi değil ama, hergün onbinlerce hastaya şifa dağıtan bu güzide müesseseler, Bilkent Şehir Hastanesi'ne kurban edildi.
Herşeyimiz tam olsa, sağlık gibi hizmetler eksiksiz görülse mesele yok. 3804 yataklı, 1500 hekimin çalışacağı ve dünyanın üçüncü en büyük hastanesine sahip olmak, övünülecek bir yatırım gibi görülebilir. Ama içmeye ayranımız yokken gezmeye atla çıkmak da hoş değil herhalde. Ankara büyük bir şehir, hastalar uzak semtlerden Bilkent’teki hastaneye nasıl ulaşacaklar? Doktorlar ve sağlık personeli göreve nasıl gidecekler, evlerini yakına nasıl taşıyacaklar, kapanan hastanelerin çevrelerindeki onca eczaneler ve personeli ne olacak?Bunlar hiç düşünülmemiş ki… Akıllı sanılan biri "böyle yapalım" demiş, Amerika’dan örnek göstermiş ve hemen kazma kürekler çalışmaya başlamış. Ne o, devletten para çıkmayacak, müteahhitler yapacakmış yatırımı. Babamızın hayrına mı yaptılar sanki? Kaldı ki Amerika bile başarılı olamadı ve 3,5 sene sonra kapattı şehir hastanelerini.
Hasta garantili, yolcu garantili, uçuş garantili yatırımlarda hep devlet-millet kazık yiyor. Herkes hastalanırsa, herkes uçarsa ve herkes köprüden geçerse kardayız.. Olmayacağına göre aradaki farkları devlet ödeyecek. AKP Genel Başkanı "benim milletim için feda olsun, biz öderiz biz.." diye tribünleri coşturmaya çalışıyor ama, cebinden mi ödeyecek acaba?Bizim vergilerimizden ödeniyor bu hesapsız-kitapsız ve uçuk yatırımlar..
İstanbul’da mis gibi havaalanımız vardı. Rahatça uçuyorduk her yere. Milyonlarca turist Yeşilköy’deki bu Atatürk havaalanından gelip gidiyordu. İhtiyacı karşılamıyor diye, mükemmel çalışan bu alanı kapattılar ve milletin ulaşım dahil çok çile çektiği yenisini, yine müteahhitlere uçuş garantili yaptırdılar. Oysa Atatürk kalsa, Sabiha Gökçen’e bir pist daha konulsa, Çorlu Havaalanı da az bir masrafla büyütülse, İstanbul’un daha 50 yıllık ihtiyacını rahat karşılardı. Şimdi beklenen gelir sağlanamadığı gibi, alanın güvenliği bile tartışılır hale geldi. Yok kuşlar tehlike yaratıyormuş, yok bölge yılın yarısında çok ve ters rüzgarlıymış, yok zemin hatalıymış ve altında göletler varmış. Hadi buyurun bakalım, çıkın çıkabilirseniz işin içinden…
Aklımıza eseni yaparak Türkiye’nin çivisini yerinden oynattık.
İstanbul’a finans merkezi yapacağız, Ataşehir’e Dubai benzeri dev binalar oturtacağız, bankaları buraya taşıyacağız dedik, beş yıldır bekliyoruz. 3 yılda binaların kabalarını çıktık, iki müteahhidi batırdık, batanların harcadıkları paranın dörtte birini verip anlaşarak, şimdi yeniden işe başlıyoruz. Ne zaman biter, bilen varsa beri gelsin. Biterse hangi banka taşınacak oraya, olmayan ve daha doğrusu kalmayan paramızla nasıl çevireceğiz finans merkezini, herkes merak ediyor doğrusu.
Bu uçuk fikirlerın sahipleri, bir de "Kanal İstanbul" projesini ortaya attılar. Bu konuda ciddi çalışmalar yaptılar, hatta hafriyatını Çin’lilere yaptırıp, çıkan topraklarla iki adacık yaratmayı ve birini Finans Merkezi, diğerini ise sadece turistlerin girebileceği kumarhane yapmayı bile planladılar. Şimdi bu planlar ne durumda bilemiyorum. Geçmişte Belediye Başkanlığı da yapan AKP Genel Başkanı, göçten şikayet ediyor ve kentin daha da büyümemesi gerektiğini söyleyip duruyordu. Allah korusun Kanal Istanbul yapılırsa, şehrin nüfusu 5 milyon daha artar, üstelik tüm dengeler altüst olur. Paralar bittiği için galiba bu projeden de vazgeçmediler ama, frene bastılar ve bekleyiş dönemine girdiler zannediyorum.
Onca para harcayıp 65 bin kişilik "Çamlıca Camii"ne ne gerek vardı? İçini din kardeşlerimizle nasıl dolduracağız? Dolsa çok sevineceğim ama, zorlama ve taşıma kalabalıklarla dolduramayız ki ibadethanelerimizi. Buraları miting ve gösteri alanları değil ki.. İstanbul’un saraylarını, tarihi mekanlarını, vakıf eserlerini onarmaya elbetteki alkış tutarız. Bunlar bizim ecdat yadigarlarımızdır. Ama gösteriş olsun diye, paramızı ihtiyacımız olmadığı halde 65 bin kişilik camiye dökmeye de onay veremeyiz, hoşgöremeyiz.
Milyonlarca işsizimiz dururken, milyonlarca emeklimiz yaşam savaşı verirken, milletimiz geçim sıkıntısı çekerken, aklımıza eseni hem de hesapsız kitapsız yapmaya artık bir son verelim. Büyük düşünmek, büyük işler yapmak, ülkeyi yatırımlarla donatmak iyi güzel de, yanına imkanlarımızı ve aklımızı koymazsak, hepsi ters teper. Tasarrufa ve ayağımızı yorganımıza göre uzatmaya dikkat etmeliyiz.