Milletçe coşkuyla kutladığımız 4 milli bayramımızdan biri olan 23 Nisan Milli Egemenlik ve Çocuk Bayramımızın 100. Yılını, salgın virüs sıkıntısı sebebiyle evlerimizde kutladık.
Milli bayramlarımız, birlik ve beraberliğimizin ifadesidir. Bu günler, milli duygularımızı coşkuyla yaşadığımız; tarihi ve kültürel değerlerimizi yeni nesillere aktardığımız, milli ruhu ve şuuru yaşamalarını sağladığımız müstesna günlerdir. Milli bayramlar birer tarihi vesikadır.
Milli bayramlarımız, dünden bugüne (maziden atiye) yürüdüğümüz yolumuzdur. Bugünü yarına bağladığımız gönül köprümüzdür. Yeni nesillere aktardığımız "hayat dersi" mirasımızdır. Sevinç ve coşkuyla kutladığımız, onurunu ve gururunu paylaştığımız milli varlığımızın ve dirliğimizin ifadesidir. Bu günler, yeni nesillerin duygularında ve düşüncelerinde milli ruhu ve şuuru yaşamalarını sağladığımız; kimliklerini, kişiliklerini, kabiliyetlerini ve karakterlerini ortaya koymalarına vesile olduğumuz kutlu günlerdir.
Bu yıl evlerde kutlamış olmamıza rağmen okullarımızda da öğrencilerimizle birlikte, bu duygularla ve düşüncelerle kutladığımız milli bayramlarımız, eğitimin önemli bir değeri olarak evlatlarımızı hayata hazırlamaktadır.
"Niçin bayram yapıyoruz?" sorusuna, bu bayramımızla ilgili kısa bir ansiklopedik bilgiyle cevap vermiş olalım.
“23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı", TBMM'nin açılışının birinci yılında kutlanmaya başlanmış ve Atatürk'ün himayesinde düzenlenen kutlamalar çerçevesinde adı, 23 Nisan Çocuk Bayramı olmuştur. Hakimiyet-i Milliye Bayramı olarak Türkiye Cumhuriyeti'nin kuruluşunu gerçekleştirmek TBMM'nin açılışı ile başlamış oldu. 23 Nisan 1920 günü, egemenliğin millete verilmesini kutlamak amacı taşırken, Çocuk Bayramı olarak da savaş sırasında yetim ve öksüz kalan yoksul çocukları, bir bahar şenliği ortamında sevindirmek için bu bayrama, resmi olarak "23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı" adı verilmiştir.
Türkiye Radyo Televizyon Kurumu, UNESCO'nun 1979 yılını "Çocuk Yılı" olarak duyurmasının ardından TRT, Uluslararası 23 Nisan Çocuk Şenliği'ni başlatarak, bayramı, uluslararası düzeye taşımıştır. Günümüzde bayrama birçok ülkeden çocuklar katılmakta, çeşitli gösteriler hazırlanmakta, okullarda törenler ve çeşitli etkinlikler düzenlenmektedir. Ayrıca, 1933'te, Atatürk'le başlayan "çocukları makama kabul etme" geleneği, günümüzde çocukların kısa süreliğine, devlet kurumlarının başındakilerinin yerine geçmesi şeklinde devam etmektedir.
Dört milli bayramımız, kurtuluşumuzun ve kuruluşumuzun en anlamlı tarihi belgesidir.
Milletimizi yok etmek düşüncesiyle "tarihimizi", vatanımızı ele geçirmek için "coğrafyamızı" değiştirmek isteyen düşmanların bu niyetlerini, yeni nesillere aktarmak milli bayramlar vesilesiyle mümkün olur.
Yeni nesil, atalarının kendileri için verdikleri mücadelenin imkân ve şartlarını göz önünde bulundurarak ders alır, tarihine ve atasına sahip çıkmış olur.
Milli ruh ve heyecanla yetişen yeni nesil, vatan ve millet kavramlarına, milli ve manevi değerlerine sahip çıkarak kimliklerini ve kişiliklerini kaybetmemiş olurlar.
Milli bayramların kutlanması, yeni neslin bu coşkuyu yaşaması, milletimiz ve memleketimiz açısından son derece önemli ve gereklidir.
Bütün dünya milletlerinin kabul ettiği yüzyılın en büyük devlet adamı, lideri, önderi, askeri, hatibi ve fikir adamı, Türkiye Cumhuriyeti'nin kurucusu ve ilk cumhurbaşkanı, Türkün atası büyük Türk, Atatürk tarafından bu bayram, dünya çocuklarına armağan edilmiştir. İzinden, hedeflere yürüyen nesiller, bu topraklar uğruna canlarını feda eden şehit atalarını unutmama ve sahiplenme duygularını milli bayramlarla yaşamaktadırlar.
SÖZÜN ÖZÜ: Muhtaç olduğumuz kudretin damarlarımızdaki asil kanda mevcut olduğu, milli bayramlarımızla anlaşılacaktır. "Kudretsiz dimağların, zayıf gözlerin hakikati kolay göremeyeceği" unutulmamalıdır. Manevi ruhla ve milli şuurla eğitim vereceğimiz, bu duygu ve düşünceyle yetiştireceğimiz nesillerin istiklalimiz ve istikbalimiz olacağı bilinmelidir.
23 Nisan Bayramımızın 100. yılını kutluyoruz. Asırlık çınarımızın gölgesinde yaşıyoruz.