Bugün 10 Kasım. Bazı günler, olaylar ve tarihi şahsiyetler vardır ki bunları unutmak mümkün değildir. Türkün atası, başkomutan başbuğ Atatürk de milletinin hafızasında derin izler bıraktığı için sadece 10 Kasım’da değil 83 yıldır her gün gönüllerde yaşatılmaktadır. Mevlana’nın, “kimi toprağa , kimi yüreğe gömülür” dediği gibi Atamızın varlığını her daim kalp atışlarımızda hissetmekteyiz. Dolayısıyla bu yazım 10 Kasım için yazılmış değildir. Çünkü, Atamızı sahiplenme adına bu sözlerimin her yerde ve her zaman söylenmesi mümkündür. Şöyle ki;
Zaferlerle dolu Türk tarihinde sevinçleri ve coşkuları yaşayan Türk milleti, her 10 Kasım’da. Ata’sının ölüm gününü doğum günü gibi düşündü, hep yaşattı.
Dünya, pek çok lider yetiştirdi. Çoğu unutuldu. Çoğu da Lenin, Stalin, Hitler gibi nefretle anıldı, lanetlendi, kimisi de linç edildi.
Türk’ün atası, büyük Türk, Atatürk, her yıl, her 10 Kasım’da, o gün, yeni ölmüş gibi, her zaman minnet, şükran, özlem, sevgi, saygı duygularıyla ve rahmet dualarıyla hep anıldı, hiç unutulmadı.
Unutulmamasının ve sonsuza kadar da yaşatılacak olmasının pek çok sebebi vardı.
O, Türk İstiklal mücadelesinin muzaffer kumandanı, yurdumuzun kurtarıcısı ve Cumhuriyetimizin, yeni Türk devletinin kurucusu olarak asker ve devlet adamı olmasının yanı sıra, bir lider ve fikir adamı olarak da milletinin kalbinde müstesna bir yere sahip oldu.
Savaş yıllarında ve savaş sonrası, milletine kazandırdığı maddi güçle ve manevi ruhla, Türk milletinin var olmasını, modern Türkiye anlayışındaki ilke ve inkılaplarıyla yurdunun büyümesini ve gelişmesini, milletinin yükselmesini ve yücelmesini istemiştir. Bunu gerçekleştirmek için hiç bir fedakarlıktan kaçınmamıştır.
O, sadece Türk milletini kurtarmakla kalmamış, mazlum milletlere ışık, ilham, örnek olarak bağımsızlıklarını kazanmalarına vesile olmuştur.
"Atatürk kimdir?" diye sorulduğunda verilecek pek çok cevap içerisinde "Son 100 yılın yetiştirdiği en büyük devlet adamı, milletinin kurtarıcısı, Türkiye Cumhuriyeti ile yeni Türk devletinin kurucusu olan Türk’ün Atası" demek en anlamlı cevap olur diye düşünüyorum. "Kim?" olduğu anlaşılmadıysa, o zaman, bir de şöyle söyleyeyim:
Atatürk demek; "Türküm" diyerek "millet olmak" demektir, "Türkiye" diyerek işgal edilmiş toprakları "vatan yapmak" demektir.
Atatürk demek; "Ötüken’den Anadolu’ya, Türkiye’den Turan’a giden yolda, tarihte ve coğrafyada var olan büyük (asil) Türk" demektir.
Atatürk demek; "100 yıl önceki sözlerinin bugün yol haritası olması" demektir.
Atatürk demek; "milletin geleceğini kendi şahsi emellerinin üstünde görmek" demektir.
Atatürk demek; "muhtaç olunan kudretin damarlardaki asil kanda olduğunu bilmek" demektir.
Atatürk demek; "kudretsiz dimağların, zayıf gözlerin gerçeği göremeyeceğini anlamak" demektir.
Atatürk demek; "hür ve bağımsız olmak; hak, hukuk, adalet ve demokrasi istemek, kul olarak değil, insanca yaşamak" demektir.
Atatürk demek; "milli birlik ve beraberlik içerisinde ortak değerlerle birlikte olmak" demektir.
Atatürk demek; "gençlere değer vermek, çocuklara sevgi göstermek, kadınlara hak vererek onları üstün görmek" demektir.
Atatürk demek; "Ege’de zeybekle, Erzurum’da atabarıyla gönüllerde var olmak, el ele tutuşup milletine mutluluğu anlatmak" demektir.
Atatürk demek; "Fabrikalarda üreten işçi, tarlada traktör üstünde çiftçi" demektir.
Atatürk demek; "Samsun’a giden vapurla, azgın dalgalara aldırmadan Anadolu’ya var olma umudunu geleceğe taşımak" demektir.
Atatürk demek; "Amasya’da Ferhat’ın deldiği dağları sahiplenen cesur yürekli, demir bilekli yiğit" demektir.
Atatürk demek; "Sivas’ın soğuğuna aldırmadan, sıcak günler vaat eden samimiyet" demektir.
Atatürk demek; "yüzüstü sürünen, yoklukla ve yoksullukla aç yaşayan, yokuşlarda susayan milletin kaderinde, Ayağa Kalk Sakarya!.." demektir.
Atatürk demek; "en önde, at üstünde düşman üstüne yürümek, kar üstünde uyumak" demektir.
Atatürk demek; "hedef gösterdiği Akdeniz’e düşmanı sürmek, Yunan’ı denize dökmek (yüzme öğretmek)" demektir.
Atatürk demek; "mağdur ve mazlum milletlerin kurtuluşlarına da vesile olmak" demektir..
Atatürk demek; "eskileri ve imkansızlıkları bitirmek, medeni ve modern yapılanmayla yenilemek" demektir.
Atatürk demek; "yılmamak, yıkılmamak, yorulmamak" demektir.
Atatürk demek; "dünya milletlerinin hayran olduğu, kendilerinde eksikliklerini hissettikleri dolayısıyla, kıskandığı lider olmak" demektir.
Atatürk demek; "Sarı saçlım, mavi gözlüm neredesin, nerde..." diye ozanın telinde söz, yüreklerde köz, milletin gönlünde öz olmak demektir.
Atatürk demek; "Yanmış, yıkılmış savaş meydanlarında, cihanın görmediği destanlar yaratıyor, gelmiş geçmiş kahramanlara bedel, uçsuz bucaksız göklere hükmediyor... diyen şairin mısralarında şiir olmak" demektir.
Atatürk demek; "3997 kitap okumak, 11 kitap yazmak, 11 cephede savaşmak, 24 madalya ve 7 nişan sahibi olmak, 6 dil bilmek" demektir.
Atatürk demek; Her yıl, her 10 Kasım’da yeniden doğmak, ölüm gününü doğum günü anlamak, son nefesinde doktoruna bakarak ’aleykümselam’ demek ve öldükten sonra da yaşamak” demektir.
Atatürk demek; "NE MUTLU TÜRKÜM DİYENE !.. haykırışıyla hayat bulan kimliğimizin, kişiliğimizin, karakterimizin, kabiliyetimizin ve kalitemizin adı olan asil Türkün atası " demektir.
Atatürk demek; Kuran-ı Kerim’in anlaşılması için tefsir ettirmek, Türk Dil Kurumunu, Türk Tarih Kurumunu kurmak ve Türk Ocağını desteklemek, Türkün sembolü "Bozkurt’u" pek çok yerde kullanmak, her fırsatta Türk olmanın gururunu, milletine (soyuna, ırkına) hayranlığını ifade etmek, Ergenekon’dan çıkış tablosunu yaptırmak demektir.
Atatürk demek, Atatürk demek, Atatürk demek... "asker, lider, önder, hatip, yurdunu işgalden kurtaran ve yeni bir Türk devleti kuran fikir ve devlet adamı" demektir. "Her şeyden önce mükemmel insan, idealist vatan ve millet sevdalısı" demektir...
Bütün bunlara rağmen, Atatürk’ü sevmeyenlerin olmasını, kötülemek isteyenlerin bulunmasını anlamış değilim. Niyetleri ve amaçları için inandırıcı, gerçekçi ve geçerli bir sebep de bulamıyorum.
"Osmanlıyı yıktı" diye düşünüyorlarsa; Osmanlı zaten çökmüştü, bitmişti, yıkılmıştı, yoktu. İstanbul’un anahtarı İngilizlere teslim edilmişti.
"Dinle, din adamlarıyla uğraştı" diyorlarsa; O, dinimizi, peygamberimizi sever ve överdi. Günümüzde FETÖ misali, o dönemin din sömürücülerine, istismarcılarına fırsat vermedi. Dinin bir ibadet olduğunu, dinde siyasetin olamayacağını anlatmak istedi.
"İçki içerdi" deniliyorsa, günahını ve zararını bildiği tek keyfi buydu, belki de... Keşke içmeseydi de, milletine daha çok hizmet etmek için ömrü uzun olsaydı. Bunun bir nefret sebebi olması gerektiğini düşünmüyorum. Ancak bir bahane olabilir diyorum. Çünkü; kul hakkı, yalan, gıybet, kandırmak, tecavüz, cinayet...vs.’nin daha büyük haram ve günah olduğu bilindiği halde, bunları yapanların yanında, “alkol” çok masum kalır.
"İlke ve inkılaplarının (özellikle harf ve hilafet değişikliğinin) rahatsız ettiği" söyleniyorsa, bu yeniliklerin medeni ve modern bir Türkiye’ye anlayışına uygun olmadığını, yakışmadığını söylemek mümkün müdür?. Avrupa, yenilikleri sahiplenerek ve zamana ayak uydurarak kalkındı. Ayrıca, o kişiler unutmasınlar ki, bugünkü varlıklarını ve imkanlarını, her türlü haklarını Atatürk’e borçludurlar.
Atamızı özlemle, sevgiyle ve saygıyla yadediyorum. Minnet, şükran duygularımı ifade ediyorum. Rahmet dualarımla anıyorum. Aramak ve anlamak düşüncesi içerisinde olduğumuzun bilinmesini istiyorum. Benim için saatin hiç bir zaman 09. 05 olmadığını da söylemiş olayım.
SÖZÜN ÖZÜ: Dünya basınının ve devlet adamlarının hayranlığını gizleyemediği, yabancı ülkelerde, zor zamanı ifade eden veciz sözlerde, "Atatürk gibi ol, Atatürk gibi düşün" denildiğini, Hollanda, Çin gibi ülkelerde bile hayatının ders kitaplarında okutulduğu...vs, gibi örneklerle yabancılar takdir ederken bizlerdeki art niyet amaçlı olumsuz tavırlar ve tepkiler çelişki oluşturmaktadır. Milletleri, milli ve manevi değerleri, tarihi şahsiyetleri değerli kılmaktadır. Atatürk, Türk millet için emsalsiz bir değerdir. Rabbimin, Türk milletine bir lütfudur. İnsanın değerlerini inkâr etmesinden daha aciz bir durumunun olamayacağını düşünüyorum. Türk; nankör, vefasız, hayırsız ve vicdansız değildir.
Son yüzyılın büyük devlet adamı, lideri, önderi olarak dünyanın hayranlığını kazandığı pek çok ülkede heykelinin dikilmesi, adının verildiği yerlerin bulunması Atatürk sevgisinin bir ifadesidir. "Bu memleket tarihte Türk’tü, bugün de Türk’tür ve ebediyen Türk olarak yaşayacaktır" sözü her şeyi anlatmaya yetmektedir.
Başkomutan Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ümüzü anlıyoruz, özlüyoruz; aradığımızın ve sahiplendiğimizin bilinmesini istiyoruz. Ahlak, vicdan, vefa adına Ata’mızı anlatacağız; çünkü unutmayacağız, unutturmayacağız...
Mevsim mevsim bütün mevsimleri, on iki ayı içine alan çağlara hitap eden bir yazıdır bu. Yüreğinize sağlık sevgili Cafer hocam