Senden sonra hiçbir şey eskisi gibi olmayacak…
Doğduğun gece ablan nişanlanıyordu. İlk sürprizin bu oldu bize. Dedene hastalığının son evresinde gücünün son evresinde nefes oldun. Yanına koyduğumuzda tüm gücünü toplayıp “ Pisi pisi var mı senin gibisi” diyordu. Yoktu, biliyordu.
Çocukluğun birçok çocuk gibiydi; meraklı, ilgili, hareketli, sevimli, içten, sımsıcak… Bir şeyleri başkalarının sonuçlarıyla değil, kendi deneyimlerinle öğrenmek istiyordun. Öğrendik ki başarmak konusunda sonuç değil yoldu seni mutlu eden. Çünkü o yol sendin, sana aitti…
Yaşamına anılar yüklemekte aceleciydin. Sporun birçok türü girdi hayatına, ilk ergenlik günlerinden başlayarak. Aidiyet, paylaşım gibi duyguları tattın takım arkadaşlarınla. Kopmadınız, unutulmadın.
Anneciğinin kurulu düzenin devamı için önerisini bir kenara bırakıp, diş hekimliği yerine tıp doktorluğunu seçtin. Yine aynı nedenle; kendi yolunda yürümek istedin. Yol boyunca rastladığın herkeste bir iz bıraktın. Gülüşün, gamzelerinle süslüydü hep annenden aldığın.
Daha iyi olmak için her anını planladın adım adım. Ödün vermeden ama dengeleyerek. Eğlendin, çalışmayı unutmadın. Çalıştın, eğlenmeyi unutmadın.
Ne çok sevilmişsin…
Arkadaşların günlerdir onca yoğun derslerinden kalan yorgun zamanlarını, yoğun bakım koridorlarında tüketmeleri, yoldaşlık ve dostluğun nasıl olması gerektiğini biz büyüklere örnekliyorlar.
Ortaokul, lise, takım arkadaşların, uzak yakın akrabaların bir vesile ile seni tanıyan herkes ama herkes sadece başarılı bir genç olduğun için değil, sen olduğun için bu kahırlı bekleyişte.
Gözyaşları acıları yıkamıyor, tüketmiyor. Öyle olsaydı yüzlerce gözyaşı şişesi dolardı annenin hıçkırıklarına eşlik eden şelalelerle.
Koridorun başında sen, sonunda biz bilmem hissediyor musun?
Dilek ve duamız sana ulaşıyor mu?
Bu kez onlar deneyimliyor; hastalığınla adım adım artı-eksi gelişmelerle doktor adayı arkadaşların deneyim kazanıyorlar. Bir de hasta yakınlarının acı bekleyişlerine canlı canlı şahit oluyorlar. Varlığınla onlara iyi bir hekim olmalarını hatırlatıyorsun, unutmayacaklar eminim. Başka Tunaların şifa bulması için vesileydin, belki de seçilmiş… Umutla yola çıkılarak yapılan her işlem umutsuzluğa dönüştü. Bilinen her bilgi paylaşıldı, uygulandı, yetmedi, gitmedi illet.
Varlığın, kişiliğin, yürüdüğün yol, örnek delikanlı kimliğin, gençlik idolüm mesleğin hep tablo gibi asılı kaldı fotoğraflarda. Rüyaydın, kâbusa döndü her şey.
Düşünüyorum…
Senin üzerinden bir mesajdı bu; Yüce Yaradan, O tek söz sahibi, karar mekanizmasının kendisi olduğunu, hayata dair dert ettiğimiz her bir şeyin, ne denli anlamsız olduğunu ve insanın o büyük güç karşısında nasıl çaresiz olduğunu bir kez daha vurguladı. İtaat ediyor, boynumuzu büküyor, dua ediyoruz.
Tuna’m kalbin ve bedenin incinmiş olarak döndün Amerika’dan, yine gülümsedin tüm gücünle. Zaten incindiğini de hep örtüyordun gamzeli gülüşünle. Mutlu huzurlu, bir çocuktun. Hayatlarını sana adamış, merkezlerinde sen olan bir anne babanın kuzusuydun. Hep sevildin, çünkü sen hep sevdin.
Paylaştığın her resme yazdığım yorumlar için “Halam hep romantik” derdin. Ben de “Dünyayı iflah olmaz romantikler kurtaracak” derdim. Vazgeçtim. Romantizm iyi gelmedi sana. Hüzün gölgeledi gamzelerini. Yürek çarpıntıların yordu bedenini yine de güldün.
Zamanın ruhuna uyarken geçmişi reddetmedin. Aileni, büyüklerini saydın. Herkesin özel gününü unutmadın atlamadın. En küçüğümüz, bize en büyük ders oldun.
Seni tanıyan tanımayan herkes hastaneye koştu, kimse kıyamadı sana. Ne çok insana şifa dağıtacaktın kim bilir? Şimdi senin şifa bulman için eller kalkıyor semaya. Kim olduğun o gülüşünde gizli. Bakan görüyor; Şeffaf, naif, kendi ideallerinin yolcusu…
Rabbin sistemine akıl ermiyor, bazılarımız bazılarımızın şifası, sınavı, örneği…
Bu ülkenin gençleri nasıl olmalı sorusunun cevabı, İbni Sina Hastanesi yoğun bakım koridorlarında. Ders dışındaki her anlarını soluk alıp dinlenecekleri mekânlar yerine, vefa ve dostluğu sergiliyorlar. Elleri kolları dolu gelerek acılı ailemize ikramda bulunuyorlar. Hayatlarının en dip noktasındaki anne babaya sarılarak teselli ediyorlar.
Dünya kirlendi. Gökyüzünden yeryüzüne yansıyan yıldızların izdüşümleri bir parça soluk aldırıyor, hepimiz sürgündeyiz. Mutlak bütüne kavuşmak, vuslata ermek gibi acelesi var bazı ruhların. En sevgili ile buluşmak ve cennetine koşmak arzusuna kim dur diyebilir ki…
Bizim için zamanı elemek kalıyor geriye. Özlem yakıp kavururken bir gün kavuşmak arzusu hep umut olacak…
Tuna Yıldız'ı dememek için dua ediyoruz.
Hiç bitmeyecek, unutulmayacak hikâyene hepimiz şahitlik ediyor ve seni çok seviyoruz.
RABBİM YAR VE YARDIMCIN OLSUN TUNA'M...
Allah'tan acil şifalar diliyorum. Sizlere ve ailesine de sabırlar. Dualarımız Tuna ile..