Onu yirmi yıldır tanıyoruz. Erdoğan’ın antisi diyorlar. Ben öyle düşünmüyorum. Kendi bakış açımı bir kenara bırakacağım.
Defalarca seçim kaybetmiş ama sandalyesini bırakmamış bir lider. İnatçılığı Erdoğan’a benziyor. Ya da herkesin bir hedefi var noktasında kilitlendiği hedef; “Erdoğan’ı yenmek” Tabir hoş olmasa da Erdoğan yıllardır kedinin fareyle oynadığı gibi oynadı. “Bay Kemal” söylemleri siyaset tarihine geçti. Hiç şık değildi elbette. Verilen cevaplar, ithamlar da öyle.
Kılıçdaroğlu kendi tabanını ikna etmiş biri olmadığı gibi, farklı kesimleri de ikna edemedi. Ancak son zamanlarda “Erdoğan gitsin de kim gelirse gelsin” anlayışının, isteğinin kazananı O oldu. Muhalifleri tarafından şaibeli nitelenen yurt dışı gezilerinden de büyük moralle döndü. Dış güçlerden destek aldığı dile getirildi.
Kendi partisinin adayını “Gel Muharrem” diyerek kürsüye çağırması, Erdoğan’a öykünüyor söylemlerine yol açtı. Hoş olmayan bu söyleme cevap arkasından geldi “Adam yenmiş de yenmiş, yenmiş de yenmiş..”
Uzatılan mikrofonlara “Açız!” diyor halk. Erdoğan’ı ayakta tutan ekonomik rahatlık yerini korkunç enflasyona bırakmış. Hayat pahalılığı gitmesi için dış güçlerin oyunu dense de, yerli üretimin yok edilmesinin sonuçları diyor bilirkişiler. Ancak sadece ekonomi üzerinde durulması, Erdoğan’ın diğer her şeyi çok iyi yapmış da ekonomide sınıfta kalmış izlenimi veriyor.
Kılıçdaroğlu, çocuğunun sorunlarını dinleyip, çözümsüzlüğünü bildiği için “yaparız yaparız” diye öteleyen babalara benziyor. Hatta birkaç gün önce kasaların boş olduğunu, Merkez Bankası'nın durmadan para bastığını söylediğini unutup, acılı depremzedelere "bedava ev" vaat ediyor. Ertesi gün uyarılmış olmalı ki evleri, iki yıl para almadan yirmi yıl vadeli vereceğini de söylüyor. Bir başka söyleminde şehirlerimizi devlet olarak niteliyor. Sürç-i lisan olur elbette ama tüm bunlardı onu Erdoğan gibi bir usta hatibin karşısında zayıf gösteren. Sanırım onu uyarabilecek çevresi de hata yapmasına göz yumdular hep. Gitsin ve Erdoğan’ın söylemi ile “bay bay” desinler diye..
Erdoğan kim kızarsa kızsın umursamadan "yapacağım" dediği çoğu şeyleri hep yaptı. Seçmenini ekonomi yüzünden kaybediyorsa, burada çözüm vaadinde bulunmaması öne çıkıyor ve iktidarı bırakacağı izlenimi de veriyor. Son derece rahat bir şekilde deprem gündemine takılıp gidiyor, bu arada dış güçlere salvolardan da vazgeçmiyor.
Kılıçdaroğlu iktidar olunca sadece muhalifler değil, kendi seçmenleri de bu vaatleri bir an önce yerine getirmesini isteyecekler. O zaman “Elimde sihirli değnek yok. Para pul yok!” dediğinde seçmeni bunu bilmiyor muydun demeyecek mi? Akılcı vaatler bu yüzden çok önemli.
Yirmi bir yılın yerleşik düzeni üzerinde tasarımlar vakit alacak. Ancak uzun yıllar devletin içinde olan AKP kopmuşları devreye gireceklerdir. Belki Kemal beyi iktidara hazırlayanların tasarrufudur bu.. Bu liderlerin somut bir şey ortaya koymadan hala cek-caklarla vaatleri, ağırlıkta Erdoğan karşıtlığı ile yol almaları, seçim sonrasında işe yaramayacak. Onlar da pandemi, ekonomik kriz ve depremin onlara sunduğu konfordan yararlanıyorlar. Bunun farkındalar. Kılıçdaroğlu devleti yönetmek konusunda onlardan daha iştahlı. Yirmi yıllık hasreti ve öfkesi bitecek. Bu süreçte seçime tek başına girseydi kendisi için daha iyi olabilirdi ama küskün, kırılmış, umutsuz kitleyi yanına alır mıydı bilmem.. Niye böyle söylüyorum, HDP'nin Kürtçüleri, İYİ Parti'nin Türkçüleri epeyi başını ağartacaklar gibi görünüyor. “İmamoğlu bizim oylarımızla kazandı, kendi kazanmış gibi geziyor” diyenler susmayacaklar.
Bu sürecin sürprizi Muharrem İnce oldu. Meslektaşım olması nedeniyle sempatim bir yana katı, incitici soğuk söylemler yerine zekice yaptığı polemikler bir anda siyasete ilgisiz gençliğin dikkatini çekti. Dansı da tuz biber oldu. Ama bu yükselişi dansa bağlamak ona büyük haksızlık olur. “İHA ya da SİHA ya da destek vereceğim. Bana ne Erdoğan’ın damadıysa” söylemiyle kırgın AKP seçmeninin, “Mavi Vatan“ söylemi ile de milliyetçilerin gönlünü aldı. Yüzde birden bir anda yüzde on dokuzlara çıkarak kamuoyu araştırmacılarını da şok etti. Söylemleri iyi bir hazırlık yaptığını gösteriyor. Keşke HDP yerine Muharrem beyi yanına alsaydı Kılıçdaroğlu.. Zaman ne gösterecek göreceğiz.
Ben seçim tahmini yapamam elbette. Ama görünen o ki iktidar değişecek. Ancak şu şerhi de koymalıyım; siyasette bir günün bile çok şeyi değiştirebileceğini yakın günlerde Meral Hanım gösterdi.
Seçime sayılı günler kaldı. Bu kadar yılın yorgunluğu ve yıpranmışlığı var iktidarın üzerinde. Başlangıçta nasılsa finalde de Erdoğan’ı aynı şekilde gördük hep. Gizli ajandası olmadı. Biz tepinirken, yanlışları haykırırken o tabanının isteklerini bir bir gerçekleştirdi. Belki de bu yüzden misyonunu tamamladığını düşünüp dinlenmek istiyordur. Ve bu yüzden böylesine rahattır. Söylüyor zaten “Hiçbir gelişmiş ülke bu kadar büyük bir yıkımla baş edemez”. Yani Kılıçdaroğlu’na seve seve o dev enkazı devrediyor bana göre.
Kılıçdaroğlu’nun kökeni ve temsil ettiği kitleyi bu ülke uzun yıllar hor gördü, yaktı, yıktı. Onlar Cumhuriyet ve Atatürk’e hep sahip çıktılar. Devlette temsil edildiler elbette ama Alevi bir cumhurbaşkanı rüyalarıydı. Şimdi, yıllardır sümen altı edilmiş isteklerini gerçekleştirmek fırsatı için karşı çıktıkları siyasal figürlerle yol almaya razı oldular.
Seçmenin önüne sunulan alternatifleri ülkenin hayrına mı diye düşünen bir kitle var elbette. Aklını, birikimlerini, dünya konjonktürünü iyi okumaya adamışlar sıkıntıda. Gidişat ürkütücü onlara göre.
Sonuçta bu güzel ülke hepimizin. Saygı, sevgi ve farklılıklarımızı kabullenip bu bayrak, bu ezan altında birliğimizi korumak zorundayız. Kin ve nefret bizi biz olmaktan alıkoyuyor.
RAMAZAN ayının da seçimin de huzur, barış, bereket, kardeşlik getirmesini dilerim.