Adam, ille de 'Şeyh'im deyip duruyor.
"Şeyhim ne derse o olur" düsturunu kendine kılavuz tutmuş.
Adam, ille de 'Lider'im deyip ayak diriyor.
"Benim liderimin her söylediği söz doğrudur" düsturunu kendine yoldaş etmiş.
Bakış açısı yok,
Bir dünya görüşü yok,
İleri sürecek bir fikri yok,
Konu hakkında bir araştırması yok,
Ama bağlanmış bir defa. (Muhtemelen kursağından)
..
Bunlar boş gezenin boş kalfalarıdır.
Bir başkasının indirdiği yükün “Hık” deyicileridir.
Bunlar ellerinde bir borazan öttürüp dururlar.
Bunlar çok iyi "Lafazanlar" olup, tıynetinden laf cambazlarıdır..
Bu insanların;
Muhakeme gücü,
Mukayese gücü,
Muhasebe yapma özelliği yoktur ve bunlarla sakın ha tartışmayın.
Bunlar bakar körlerdir.
İşin özüne inemeyip kabuğun etrafında dolaşıp dururlar.
Sözü sohbetleri de olmaz.
Literatürde bunlara kısaca "cahil" deniyor.
..
İmam Gazali'nin “Cahillerle tartışmaya girmeyin, zira ben hiç yenemedim!.." dediği bu insanları, işin uzmanı alimler 3 kısma ayırıyor.
1 Cehl-i basit' hali : bilmemek ama buna rağmen bilmediğinin de farkında olmaktır.
2 Cehl-i mu'kab' hali : kişi bilmez ama bilmediğinin farkında da değildir.
3 Cehl-i mürekkep: bilmediği halde, kendini biliyor zannetme veya yanlış malumatını doğru kabul etme halidir. Yani, kendi yanlış bildiği şeyi en gerçek ve en uygun bilgi olarak satmaya kalkmaktır.
..
Bir insan doğru mu söylüyor, yoksa yalan mı konuşuyor,
Bir insan seviyor mu yoksa sevmiyor mu gibi duyguları muhakeme edemeyen bu insanlarla bir sonuca varılmaz. Zira bunların ayıklama ve arındırma gibi özellikleri bulunmaz.
Bir insan bu gün ne söyledi, dün ne söylüyordu,
Dün söylediği ile bu gün söylediği birbirine uygun mu yoksa ters mi düşüyor, diyerek olayları mukayese edemeyen insanlarla bir neticeye varılmaz. Şartlanmışlık bunlara has bir özelliktir.
Kendi muhasebesini yapmayan insanların egosu fazla olur.
Kendi akıllarını kullanmayıp kiraya veren insanlardır bunlar.
Onlarla ilişkiye girdiğiniz zaman zararlı çıkarsınız. Üzülen siz olursunuz. Bir şair bu tür insanlar için ;
“Yapma cahil ile sohbet küstürürsün.../..." uyarısında bulunuyor.
..
Kur’an da Araf suresi 199. Ayette bunlar için “cahillerden yüz çevir” uyarısını yapıyor.
Buhârî Şerhi’nde Abdullah ibn Abbâs (r.a.) der ki: Necid eşrâfından ve müellefe-i kulûbdan Uyeyne ibn Hısn Medine’ye geldi. Yeğeni Hürr ibn Kays’a misafir oldu. İbn Kays, Hz. Ömer’in yakınlarındandı. Meclisinde genç ihtiyar bir takım hâfızlar ve fukahâ da bulunurlardı. Halîfe halkın işlerini bunlarla görüşürdü. Uyeyne yeğenine.
-Ey kardeşimin oğlu! Halîfenin yanında yüksek mevkiin var, benim için bir müsâade alsan da ziyaret etsem, dedi. O da müsâadeyi aldı, Uyeyne Hz. Ömer’in huzuruna girdiğinde,
-Ey Ömer, bize ne bol dünyalık verirsin, ne de aramızda adaletle hükmedersin, dedi.
Hz. Ömer (r.a.) öfkelenerek Uyeyne’nin üzerine yürüdü. Şehâmetli Halife, bu dağlı mütegallibeyi tepeleyeceği sırada yanındaki yeğeni İbni Kays müdahale ederek:
-Yâ Emirel-müminîn Allah Teâlâ, Peygamberine “(Resûlüm!) Sen af yolunu tut, iyiliği emret ve cahillerden yüz çevir.” (A'raf, 199) buyurdu. Uyeyne de o cahillerden biridir, dedi.
İbn Kays, bu âyeti okuyunca o haşmetli halife olduğu yerde çakılmış gibi kımıldamadan kaldı, bir adım ileri gitmedi..
Siz de gitmeyin bunların üzerine.
Onların yanına varmayın.
Hatta mahallelerinden bile geçmeyin.
Zira boş tenekenin sesi çok çıkar, sizi de rahatsız eder.