Kekeç bir adama sormuşlar,
- Adın ne ?
Adam eğilip büzülmüş, zorlanıyor.
İlk harf çıkıyor, bir türlü gerisi gelmiyor.
- Ooooooooo...
- Ağzının büzülüşünden adının Omar olduğunu anladık, tamam.. demişler.
Meramı anlatmak, anlaşmayı sağlamak,
Karşımızdaki canlıyı anlamak,
Ve kendimizi karşımızdakine anlatmak gerekir. Halk arasında kullanılan bir tabirle:
“Hayvanlar koklaşa koklaşa, insanlar konuşa konuşa anlaşırlar.”
İnsanlar arasında iletişimi sağlayan vasıtalardan bir tanesi de konuşmaktır.
Bu işlevi yerine getirirken mutlaka belirli bir kalıp ve kurallar zincirine uyulması gerektiğidir. Diyalogu sağlayan konuşma, aynı zamanda bir çatışma haline de dönüşebilmektedir.
Bir anlamda “kaş yapalım derken göz çıkartmış” oluruz.
Konuşmaktan maksat; problemleri çözmek, güzel sonuçlara ulaşmak, insanlarla anlaşmak,
Hatta hayvanlarla, bitkilerle iletişim kurmayı sağlamaktır.
İnsan insana kurulan diyalogda, insan mutlaka faydalı şeyler üretmeyi hedeflemelidir.
Bu hususta Peygamber (SAV) Efendimiz bir hadisi şerifte “Ya hayır söyle, ya sus” buyurmaktadır. Nitekim bu ifadeye paralellik arz eden bir atasözümüz bulunmaktadır. “konuşmak gümüşse, sükut altındır.”
Sözün ifa ettiği mana ve söyleniş tarzı insan karakterini de ortaya koymaktadır.
Kullanılan ifadeler sadece karşımızdaki insana zarar vermez. Söyleyene de zararı dokunabilir.
Tıpkı bir bumerang gibi atıldığı zaman geriye yönelik hareket edebilir.
Bu hususta gönül adamı Yunus Emre’nin bir söyleşini hatırlamakta yarar vardır.
“Söz ola kestire başı, söz ola durdura savaşı”
İnsan karakterini yansıtan söz, yerinde kullanıldığında sebat ve kararlılığın ifadesidir.
Konuşurken dikkat kesilmeli.
Allah boğazı dokuz boğum yaratmış.
Konuşurken düşüne düşüne ifadelerin boğumlardan geçmesi gerekir.
İster bir makam sahibi tarafından olsun, ister makamsız sade vatandaş tarafından ifade edilmiş olsun, mana yönünden fark etmemesi gerekir. Bu konuda Alfred Nobel
“Ağzımız kafes, kelimeler ise kuş gibidir. Ağzımızı açtığımızda kelimeler birer kuş gibi uçarak, kontrolümüzden çıkarlar” demektedir.
Bir ağaç, bir kuş, bir çiçek, cansız olarak gördüğümüz taşlar dahi anlatmayı, anlaşılmayı beklerler.
Bir çiçeğe yapılan güzel bir ifadenin çiçeği nasıl canlı tuttuğunu göreceksiniz.
Aynı şekilde sert bir eda ve sert bir ifade ile çiçek haşlandığında boynunu büktüğünü,
Hatta çiçek dahi açmadığını göreceksiniz.
Atalarımız boşuna dememişler “tatlı dil yılanı deliğinden çıkarır” diye.
Yine edebiyatımızda sık sık hayvanlarla yapılan konuşmalara rastlanılmaktadır.
"Neden kondun a bülbül
Dalımdaki asmaya,
Ben yarimden ayrılamam
Götürseler asmaya"
Hedefe varmanın en güzel yolunu bulmak ve bilmek gerekir.
"Az konuşan, hedefine gevezeden önce varır" mış.
Bizlerde kısa yoldan hedefe gitmeliyiz. İfadelerimizde yanlışlık olmasın.
Ne güzel bir deyiştir ;
“Sen susta gözlerin konuşsun”
Gönlüne sağlık.Selam ve sevgiler