AKP Grup başkanı Abdullah Güler, Bir yanında Toplu sakalıyla Yenişehirlioğlu, diğer yanında tesettürüyle Özlem Zengin.
İslami bir fon içinde “barınaklarda kalma imkânı kalmayan, hastalık taşıyan, hem hayvandan hayvana hem de hayvandan insana ciddi manada sağlık riski taşıyan, rehabilite edilme imkânı kalmamış bu türden hayvanlarımıza acı çektirmeden, merhametimiz iklimine uygun olaraktan ötenazi yoluyla hayatlarına son vermek lazım” ifadelerini kullanırken;
“mevcut bakım evlerinin, yaşam kalitesinin, barınma imkânlarının niteliğinin arttırılması, orada da sağlıklı hayvanlarımızın daha iyi imkânlarda bakılması için bu hayvanları ötenazi yoluyla da hayatlarına son verme noktasına bir imkan tanıyoruz. “ diyor. Bu söz 6-7 milyon köpeği ilgilendiriyor.
Sahi ötenazi bir imkan mı?
Grup başkanı Güler, Ötenazi hadisesinin 5196 sayılı Veteriner Hizmetleri Kanunu'nun 9. Maddesinde zaten var olduğunu kendisi söylüyor.
Hal böyle iken bu değişiklikler ister istemez insanda bazı kuşkuların uyanmasına sebebiyet veriyor.
2005 yılında yine bu iktidar döneminde “Kuş gribi” vakası çıkmış ve milyonlarca tavuk telef edilmiş. Daha sonra birilerinin havadan attığı kenelerle ülke kene istilana uğramış ve insanların ölümlerine neden olmuştu. Halbuki kenenin en büyük düşmanı tavuk ve kekliktir. Bunları yok ederek ülke ekonomisini de çıkmaza sokarak birilerine rant kapısı açmış oldular. Şimdi olan şeyler üzerinde değişiklik deyince insan acaba diye düşünüyor. Bu işin arkasında ülkenin zararına olan ne var?
….
Hani “Tasarruf Kanunu” hazırlıyorsunuz, ama ilk önce hazırlayanlar bu işe uymuyor. Bunlar uymayınca o zaman halk da ister istemez “ Bunlar her şeyi bizim için hazırlıyorlar” düşüncesine kapılıyor.
Biz isteyince çıkarırız diyorsanız tabi ki çıkarırsınız. Ne diyelim madem bu bir imkândır,
“Allah böyle bir imkanı kullanmayı size de nasip etsin“ diyoruz.
…
Eğer bu bir imkân ise o zaman iktidarın yetkililerine çok iş düşüyor.
Adaleti sağlayamayıp haksız ve yersiz karar verenler için de bu imkânın kullanılmasını talep edebiliriz.
Milyonlarca emeklinin maaşının hesaplanmasını bilerek ve isteyerek aşağıya çeken TÜİK görevlileri için de bu imkânın kullanılmasını talep edebiliriz.
Bir ilgisi olmadığı halde, yeterince araştırmadan Fetöcü damgası vurup da milyonlarca insanı eşinden, işinden, hatta hayatından eden kişiler için de bu imkânın kullanılmasını talep edebiliriz.
Bu ülkede köpek saldırısından ölen yokken kadın cinayetleri işleyenler için de talep edebiliriz.
Çünkü bunların bu ülkeye ve bu insanlara verdiği zararlar, kuduz köpeklerin insanlara verdiği zarardan milyonlarca kere fazla.
Hatta bunlar için Allah’tan bu imkânı onlara vermesi yolunda Diyanet İşleri Başkanlığınca toplu dua seansları yapabiliriz. Zira bunların akıbetlerinin hiç de hoş olmayacağı ortada. Mağdur edilen bu insanların ahları da hiçbir zaman boşlukta kalmaz. Hak sahibi tarafından değer bulacaktır, bundan emin olabilirsiniz.
….
Bu işin kanuni yönü.
Bir de işin dinle ilgili yönü var.
Acaba din bunlar için ne diyor.
"Rabbim der ki; hayvanlar benim sessiz kullarımdır, şimdi zulme susuyorlar ama hesap günü konuşacaklar" diye bir rivayet var.
Bir hadisi şerifte “Kim bir canlıyı/hayvanı, bir kuşu haksız yere öldürürse, kıyamet günü ondan şikâyetçi olacaktır." Onun içindir ki Ebu-s Suud efendi Kanuni Sultan Süleyman’a “ Karınca hakkını alacaktır “ demiştir.
….
Peki İslam’a göre ötenazi caiz midir?
Din işleri yüksek kurulunun 12.07.2017 tarihli kararına göre;
Tıbbî verilere göre yaşama ümidi kalmamış veya şiddetli acılar hisseden bir insanın, hayatına bir başkası eliyle son verdirmesi demek olan ötanazi, talepte bulunan kişi açısından intihar, bunu uygulayan açısından cinâyettir. İslâm dinine göre, kişinin kendi canına kıyması (intihar) haramdır.
Nitekim Kur’ân-ı Kerîm’de, “Ey iman edenler!... Kendinizi öldürmeyin Şüphesiz Allah size karşı çok merhametlidir. Kim düşmanlık ve haksızlık ile bunu (haram yemeyi veya öldürmeyi) yaparsa (bilsin ki) onu ateşe atacağız; bu ise Allah’a çok kolaydır.” (en-Nisâ, 4/29-30), “…Allah’ın haram kıldığı cana haksız yere kıymayın. Allah, bunları size düşünesiniz diye söylemektedir.” (el-En‘âm, 6/151) buyrulmuştur. Peygamberimiz (s.a.s.), acı ve sıkıntılardan dolayı ölümün temenni edilmemesini istemiştir
Bu deliller de gösteriyor ki Allah’ın emanet ettiği cana kıymak caiz değildir (Tahtâvî, Hâşiye, 602-603).
…
Peki bu can sadece insanlara mı mahsus. Hayvanların canı ne olacak?
Yine Din işleri yüksek kurulunun aynı tarihli kararına göre;
Yüce Allah, diğer yeryüzü nimetleri gibi hayvanları da insanların hizmetine vermiş ve onlardan çeşitli şekillerde faydalanmayı helal kılmıştır (en-Nahl, 16/5, 6, 80). Bununla birlikte dinimiz bir canlı olarak hayvanlara karşı da şefkatli ve merhametli olmayı emretmiştir (Buhârî, Müsâkât, 10 [2365]; Müslim, Selâm, 151 [2242]).
Ancak ölümcül bir hastalığa yakalanmış, tedavi ederek iyileşme imkânı da olmayan ve şiddetli acılarla baş başa kalmış bir hayvanın veteriner gözetiminde uyutulmasında bir sakınca yoktur, diyorlar.
Allah, Allah hayvana gelince uygulanabilirliği düşünüyorlar. Allah sizin iyiliğinizi versin emi.
….
Halk arasında dolaşan hikâyelere itibar eder misiniz bilmem.
Bizim gençliğimizde Kırıkkale’de bu ötenazi işini belediye görevlisi kişiler tüfekle yapıyorlardı ve bunlara da “ Köpek Vurucu” deniyordu. Sahipsiz dolaşan köpekler bunlar vasıtasıyla vurularak öldürülürdü. İşin trajik yönü en sona saklanıyor tabi. Bize o zamanın görgü şahitlerine göre o vurucunun “Uluyarak Öldüğü “ anlatılırdı.
İsterseniz Kanun taslağını bir kez daha gözden geçirin derim.