29 Ekim, 4 milli bayramımızdan birisi olan Cumhuriyet Bayramımızın 101. yılını kutluyoruz. Milli ve dini bayramlarımız, bizleri bir araya getiren, birliğimizi ve beraberliğimizi sağlayan müstesna günlerdir. Sevinç ve coşkuyla idrak ettiğimiz, onurunu ve gururunu yaşayıp paylaştığımız bayramlarımız varlığımızın, birliğimizin ve dirliğimizin ifadesidir. 101 KERE MAŞALLAH diyelim de kıskananları görelim.
Günümüzde fiili, fiziki savaş hemen hemen bitmiş olmasına rağmen, “fikir” ve “kültür” saldırılarının sürdüğünü görüyoruz. Ekonomik, sosyolojik ve teknolojik saldırılarla yıpratmak, yıkmak amaçlı stratejilere karşılık olarak, “milli ruha, milli iradeye, milli eğitime” duyulan ihtiyacımız ortaya çıkmaktadır.
Milli bayramlarımız birer tarihi vesikadır. Dünden bugüne yürüdüğümüz yolumuzdur. Bugünü yarına bağladığımız gönül köprümüzdür. Yeni nesillere aktardığımız "hayat dersi" mirasımızdır. Bu günler, yeni nesillerin duygularında ve düşüncelerinde milli ruhu ve milli şuuru yaşamalarını sağladığımız; kimliklerini, kişiliklerini, kalitelerini, kabiliyetlerini, karakterlerini ortaya koymalarına vesile olduğumuz anlamlı günlerdir. İşte, bunlar için bayram yapıyoruz. Andımızın söylenmesini ve TC’nin olması gerektiğini bunun için istiyoruz.
29 Ekim Cumhuriyet Bayramı, “düşman işgalinden kurtulmamızın ve yeni bir Türk devleti kurmamızın milli belgesi, son Türk devletinin başlangıç günü, millet ve memleket olarak varlığımızın ifadesi" olan milli bayramımızdır.
Kısa bir tarih ve cumhuriyet gezisi yapacak olursak; hanlık-hakanlık ile Orta Asya’da hüküm süren Türkler, Selçuklularla Anadolu’ya, Osmanlılarla üç kıtaya hakim olmuşlardır. Kanuni’den sonra duraklama dönemi ve 1900’lü yılların başlarına kadar gerileme çaresizlik, çürümüşlük ve çöküş dönemi yaşanmıştır.
Şu tarihi sıralamaya dikkatinizi çekmek isterim; 1900’lü yılların başında çökmüş ve çaresiz olan muhteşem Osmanlı İmparatorluğu’nun toprakları istila edilmişti.
1908’de, 2. Meşrutiyet’ten 6 yıl sonra, 1914’te, 1. Dünya Savaşı başladı. Güney topraklarımız İngilizler, Fransızlar, İtalyanlar tarafından, Batı kısmımız Yunanlılar, Kuzey ve doğu topraklarımız da Ruslar ve Ermeniler tarafında işgal edilmişti.
18 Mart 1915 Çanakkale Zaferi ile milli ruhun umudu doğdu. Bizim, "imkansızlıklar içerisinde bu savaşı nasıl kazandığımızın" , işgalcilerin ise "bu büyük güçle ve üstün imkanlarla bu savaşı nasıl kaybettiklerinin" sırrı hâlâ çözülememiş olan bu büyük zafer, karanlığı aydınlatan meşale misali, milletimizin kurtuluşuna vesile olmuştur.
19 Mayıs 1919’da Samsun’a çıkan Atatürk, Anadolu’da, millete kurtuluş ruhu ve milli heyecan duygusunu verdi. Yüreklerde küllenmiş koru üfleyerek alevlenmesini sağladı.
Bir milletin bağımsızlığının ifadesi için; bayrağının, milli marşının ve meclisinin olması gereklidir (şarttır). Bayrağımız vardı. 23 Nisan 1920’de meclisimiz oluştu. 12 Mart 1921’de İstiklal Marşımız kabul edildi.
İşgal altındaki vatan topraklarında, büyük taarruz neticesinde, 30 Ağustos 1922’de zafer kazanıldı. Bir yıl sonra, 29 Ekim 1923’te Cumhuriyet ilan edildi. Kurtuluş Savaşımız, azın - çoğa, haklının – haksıza, vatanseverlerin - istilacılara, imanın – imkana... galibiyetiydi.
Bu vatan ve bu cumhuriyet hiç de kolay kazanılmamıştı. Bu değerler bizlere, atalarımızın kanlarının, canlarının, bedeli olan kutsal mirastır.
Kurtuluş Savaşı yıllarında, milletimizi yok etmek düşüncesiyle "tarihimizi", vatanımızı ele geçirmek için "coğrafyamızı" değiştirmek isteyen düşmanların bu niyetlerini, yeni nesillere, milli bayramlar vesilesiyle aktarmak mümkün olacaktır.
"Niçin bayram yapıyoruz?" sorusuna göğsümüzü gere gere cevap vereceğimiz günler yaşamak dileğiyle, başta son yüzyılın yetiştirdiği en büyük lider, önder, asker, hatip, fikir ve devlet adamı, Türkün atası, büyük Türk başbuğ Atatürk’ü, silah arkadaşlarını, şehitlerimizi dualarımla, rahmetle anıyorum. Minnet ve şükran duygularımı ifade ediyorum.
SÖZÜN ÖZÜ: Cumhuriyet erdemdir, fazilettir, hür yaşamaktır. İnsan hakları ve demokrasidir... "Cumhuriyet" bir kelime değil, "her şey" demektir. Cumhuriyet; asaletimizin, bekamızın, haklarımızın, hürriyetimizin, tarihimizin, coğrafyamızın, kültürümüzün, dilimizin, dinimizin, adımızın, soyumuzun kısacası insan olarak varlığımızın bir önceki gününün adıdır…
Onur, gurur ve coşkuyla nice bayramlar kutlamamız için "muhtaç olduğumuz kudretin, damarlarımızdaki asil kanda mevcut olduğunu ve Ne mutlu Türküm diyene!.." dememizin bile yeterli olacağını bilmemiz gerekmektedir.
Cumhuriyet Bayramı’mız kutlu, milletimiz mutlu, geleceğimiz umutlu olsun..