Akıl tutulmalarının yaşandığı bir seçimi geride bıraktık.
Bunun neticesinde ülkeyi bir bilinmezliğe doğru da itelemiş olduk.
Hiç kimse zannetmesin ve;
Bu işin sonucunun böyle olacağını bilmiyordum,
Ben bütün bunları bilmeden yaptım,
Aklım bu işe ermedi gibi bahaneler üretmeye çalışmasın.
Bir insan suç teşkil edecek bir şey yaptığı zaman,
Muhatabı olan insan bu davadan vaz geçse bile Devlet kendisine ait olan kısımlar için dava açıyor.
Kişi haklarından kurtulan Devlet hakkından kaçamıyor.
Bu işin bir de Yaradan hakkı var.
Bütün bu yaptıklarımızdan hesaba çekileceğimizi söyleyen bir Yaradan var.
Okumuyor musunuz,
Düşünmüyor musunuz,
Akıl etmiyor musunuz diye bizleri sürekli uyaran bir Yaradan.
..
Bu ikazların birçok örneğini bu seçimde de yaşamış olduk.
Adam "Ülkücü" olduğunu söylüyor.
"Rahmetli Başbuğa tabutluk diyenlere oy vermeyeceğim" diyor.
Ama gidiyor “Her türlü milliyetçiliği ve Milliyetçileri ayaklarımızın altına aldık” diyen bir adama oyunu götürüp veriyor.
Benim insanımı katleden HDP ile bir olanlara oy yok diyor.
Oysa ki, Muhsin Yazıcıoğlu’nu ve Sinan Ateş’i öldürenler PKK değildi.
Bunları göre göre “Türk Bayrağı yoktur” diyen birisine götürüp oyunu veriyor.
"Turan gibi büyük bir davamız var" diyor.
Ama bu ülkenin kaderini “para ile Türkiye vatandaşı hakkı verilen arapların" oy kullanmasına razı oluyor.
Bu iktidarın reisine inanmış kitlenin ise ele alınacak hiçbir tarafının olmadığını görüyorsunuz.
“Hizbullah” olarak yargılanmış bir kişinin hapisten çıkarılmasını görmüyor.
Seçim vaadi olarak sunulan “Bedava doğalgaz” ın bedava olmadığını görmüyor,
Bir insan için yalan, dolan desise, hile, kurgu montajlı kasetlerin yapılıp algı oluşturulmasını görmüyor.
Kur’an'a baktığı da yok.
"Reis ne diyorsa doğrudur. Onun bir bildiği var" deyince akan sular durmuş.
..
Hele eşinin hiçbir suçu olmadığı halde “Fetöcü damgası yemiş" kadınların ve erkeklerin düşüncesizliği!
Sadece mensubu olduğu cemaat grubunun “Reisten yana oy kullanın" talimatı üzerine oylarını götürüp kendilerini günahsız yargılayanlara götürüp vermeleri akıllara şenlik.
Geriye bakıp hiç düşünmemişler.
Bize bu zulmü yaşatanlar kim.
Bizi haklarımızdan kimler alıkoymuştur.
Yanlıştan yana tavır almaları konusunda Hz. Nuh’un oğlunu ve Hz.Lut’un karısını görüyoruz.
Ankebut suresi 32-33. ayetlerde: Lut Kavmi helak edilirken Hz. İbrahim "orada Lut var onları helak etme." diyor, melekler de ona "Sen tasa etme, biz onu ve çocuklarını kurtaracağız, ama karısı başka, o helak olacak." diyor.
Bu da şunu göstermektedir ki,
Aklını kullanmadan, Kur’anın ne dediğine bakmadan bir başkasının söylemlerini kabul etmek insanı felakete götürmektedir.
..
Hele deprem bölgesindeki insanları anlamak mümkün değil.
Yardımların gelmemesi,
Zamanında müdahalenin yapılmaması,
İnsanlar arasında ayrımcılığın yapılması,
Artan fiyat artışları, hak mahrumiyetinin yaşanması, enflasyon, afadın yardımlarının yeterince gelmemesi, Kızılayın çadır ve kan satması..
Sanki Firavun’un tebasının dediği gibi “Ya Musa bizim karnımızı Firavun doyuruyor" söylemi içine girmişler.
Velhasıl bütün olumsuzluk nedenlerinin bu hükümet olmasına rağmen hala onlara güç verilmesi akıl tutulmasının yaşandığı bir yer.
Yaradan’ın ikazlarına bakan yok.
“Aklını kullanmayanların başına bela yağdırırım" hükmünü dikkate alan yok.
Bu haliyle bu insanların büyük bir sıkıntı çekeceği aşikardır.
Bu uyarılar bir gün Yaradan’ın hukukunun harekete geçeceğini göstermektedir.
Kamu hukukundan kaçamazsınız.
Yaradan’ın hukukundan hiç kaçamazsınız.
O, yapılanları yarına koyar da hiç kimsenin yanına koymaz.
Bu işin neticesi bir gün millet olarak başımıza gelecek.
Sadece kendi nefsimizi bu yanlışlara tabi olmamak adına düzlüğe çıkarmaya çalışıyoruz.
Ve ellerimizi açarak A’raf suresi 155. Ayette belirtildiği gibi,
Hz. Musa’nun duasıyla duamızı tekrarlıyoruz.
“İçimizdeki beyinsizlerin işledikleri yüzünden bizi helâk edecek misin? Bu iş, senin imtihanından başka bir şey değildir; onunla dilediğini saptırır, dilediğini de doğru yola iletirsin. Sen bizim velîmizsin. Artık bizi bağışla ve bize acı! Sen bağışlayanların en iyisisin.."