Varoluş, bir bütünsellikten diğer bütünselliğe akıp durur. İnsan bütünlüğü sezemez ise oluşuma, akışa direnç gösterir. Direnç gösterdikçe acı çeker, uyumsuz, huzursuz olur. En alt titreşim enerjisi bile titreşimini bilinçlenerek artırmak ister. Bulunduğu bilinçten bir üst bilince geçmek yaşamın işleyişi, varoluş nedeni olduğu gibi, Kaynağın da yaşam şekli olarak görünmektedir.
İnsanın yolculuğu, bilincin yolculuğudur.
Bizler hem yatay akış hem de dikey akış, içinde akış halindeyiz. YOLCU olduğumuzun bilincine vardığımızda sorumluluğumuzu alır, zevkini çıkarırız.
Yollar; toplumsal, evrensel ve bireysel birbirini etkileyen sonsuz dönüşümlerdir. Yaratılışın hareketi, soluk alıp vermeye benzer. Başka bir yaratılış ve oluş nedeni henüz sezemedik. Doğduğumuz aile, ülke kişisel olgunlaşmamız için hazırlanmış ortamlardır. Bu ortamlarda birbirimizden etkileniriz ve bireysel olarak olgunlaşırız. Ne para, ne başka biri, ne güzellik ne de rahat yaşam olgunlaşmamız için yeterlidir. Çeşitli yetenekler herkesin ruhunda tekâmülü için hazır beklemektedir. Yaşadığımız deneyimlerle şuur açılımına, bilinçlenmeye neden olur. Nefes alıp vermek halinden, nefes olma haline dönüşürüz. Her çağ bize örnek insanlar sunmuştur. Örnek aldığımız kişiler bu yoldaki sokak lambalarımızdır. Her ulaştığımız lamba bizi daha ışıklı lambaya yönlendirir. Yol aldıkça yolumuz daha aydınlanır. Yolculuğumuzda bu lambalar bize bilinç sıçraması yaptırarak yol aldırır, seke seke gideriz. Kendimizi genelin isteği doğrultusunda “icat” etmek yerine, “keşif” eden olabiliriz. Katı halimizden daha hafif hale geçeriz. Yolda yürürken sanki ayaklarımız havada hissi yaşarız. Hiçbir şeye ne çok sevinir ne çok üzülürüz. Biz de bize uygun bir ana yol seçeriz ve var gücümüzle yolculuğa devam ederiz. Bu yolun diğer ana yollarla ilişkisine de dikkat ederiz, bütünlüğü koparmayız. Yol alan insanlar çoğaldıkça polis, avukat, asker ve yönetici gibi sıfatlar gereksizleşir. İnanmadınız mı? Belki de bundan dolayı oluşamıyor!
İşte anayollar; bilim, sanat, inanç. Bunların ortak özellikleri nelerdir?
1-İnanca, bilime, sanata sahip olamayız. Hepsinin felsefesi vardır.
2-İnanç, bilim, sanat, kural ve tekniklerle başlar.
3-Bilim, sanat, inanç yeni basamak oluştururken, geçmişi basamak olarak kullanır.
4-Değişim köprüsünde genellikle bunlardan biriyle ama diğer yollarla paralel olarak yol alınır. Hiçbir anayol yalnız ilerleyemez.
5-Aynı amaçları vardır; kaynağa, tek noktaya ulaşmak. Aynı kilidi açmaya çalışan değişik anahtar gibidirler.
6- Şöhret, gösteriş, para gibi değerler için, kendi varoluşları dışında kullanılmaya uygun değildir.
7-Yolculukta, egolarına yenilmiş, yolda kalmış profesör veya hocalar yolu kesmeye çalışabilirler.
8-Yolların üst seviyeleri kişiseldir, kimse başkasına öğretemez.
9-Yolcu olmak insanın temel ihtiyaçları arasındadır
10-Yolların temel ihtiyaç olduğunu fark eden iktidarlar bunları, her dönemde içini boşaltmışlar ve sömürü aracı olarak kullanmışlardır.
Akışkan, dengeli, mutlu bir yaşam için “kendimize yatırım” yapmalıyız. Buna kendi yazdığımız bize uygun bir reçeteyle başlayabiliriz. Bu saatte, dalınç, bu saatte dans, resim yapacağım gibi. Uyanınca hemen yataktan fırlamayalım, günü teşekkürle karşılayıp, o gün için uygun planlar yapalım. Sonuca değil, sürece, andaki fark edişe dikkatimizi verelim. Kendine yatırım yapmayan kişi ne para ne de makamla mutlu olamıyor. Neye sahip isek, neye tutunuyorsak akışımız yavaşlıyor. “Bilge olmak” istiyorum, “zengin olmak” istiyorum gibi hedefler aklın bildiğincedir. Oysa kapımıza gelen ve fark edemediğimiz hediyeler bozulmaya yüz tutabilir. Aklın aklına gelmeyecek hedeflerle ancak akış halinde rastlaşırız. Her hediye ile gerçek güzelliğimiz ortaya çıkar. Sade, doğal, uyumlu, akışkan güzelliğimiz!
Fark etmişsinizdir, iç gelişim ya da kişisel gelişim paylaşımları bu doğal ihtiyaçtan dolayı yaygınlaşmıştır. Amaç kişisel güzelliğini çıkarmak, dinginleşmektir. Su, güneş gübre bitkileri geliştirir. İnsan Aydan, gün doğum veya batımından, denizden, sanattan, ormandan, yaşananlardan faydalanabilir. Sezgilerimizi açar varoluşa uyumlanırız. Canın açgözlülüğünü eğitmediğimizde yolda hep düşeriz. İçimizde, yaptığımızdan rahatsız olduğumuz düşünceleri yakalayalım. Gerçekte ne yapmamız uygunsa, hepimiz doğal olarak bilmekteyiz. Vicdan hürdür. Olumsuz düşüncelerle kendimizi ağırlaştırmaya ne gerek var? Sürekli öğrenelim, yenilenelim.
İnsan; içindeki elması kazı yaparak çıkarıp, yontarak pırlanta yapmak zorundadır. Parladıkça, güzelleşiriz. Yolculuğumuz zevk haline döner ve sürprizlerle karşılaşırız. Yol aldıkça dikenli yol, çiçekli yola dönüşür.