Meclis’teki kavgaları, küfürleri, yumrukları, ipe sapa gelmez konuşmaları, hele Türkçe’nin dışında atılan nutuk gösterilerini büyük bir üzüntü ve hüzünle izliyorum.
Bütçe gibi önemli oturumlarda, ekonomiyi kucaklayan, içinde bulunduğumuz acıklı durumu siyasi prime aldırmaksızın dürüstçe anlatan, bilgi yüklü ve çözümlerini de gösteren ciddi bir söyleme rastlayamadık henüz. Ülkedeki gerginliğin beterini seyrediyoruz günlerdir. Milletin vekilleri dinlemeyi de beceremiyorlar. Konuşanı susturmak için ellerinden gelen müdahaleyi yapıyorlar. Daha da kızarlarsa kürsüye yürüyor, konuşanı yumrukluyor, galiz küfürler savuruyorlar karşılıklı.
Partilerin Meclis’teki grup başkanları da farklı değil. Ortalığı yatıştıracaklarına, ateşi benzinle söndürmeye kalkışıyorlar. Oturumları yöneten Başkan ve vekilleri de çok etkisiz. Zorda kaldılar mı, toplantıya 10-15 dakika ara verip tansiyonu düşürmeye çalışıyorlar. Oysa Başkanlık Divanı ve partilerin grup başkanları ortak bir toplantıyla durumu düzeltebilirler, içtüzükte öngörülen tedbirleri alabilirler. Ama maksat üzümü yemek değil bağcıyı dövmek olunca ve her şeyde siyasi çıkarlar ön planda tutulunca, olanlar oluyor işte.. İnsanlar konuşa konuşa anlaşırlar. Biz böyle biliyoruz ama itişip dövüşerek, karşılıklı küfürleşip yumruklar savurarak da anlaşabileceklerine inananlar var demek ki…
Parlamentoyu çeyrek asır geceli-gündüzlü izlemiş bir gazeteci olarak, geçmişten örnekler verebilirim. Geçmişte de vardı yumruklu kavgalar, küfürleşmeler, grupların birbirlerinin üzerlerine yürümeleri. Hatta Meclis’te cinayet de çıkmış, bir milletvekili öldürülmüştü. Çok kan da dökülmüştü genel kurul salonunda. TİP milletvekilleri ile AP milletvekilleri arasındaki arbedeleri unutamam, Keza Tabii senatörler ile Adalet Partili senatörlerin kavgalarını da.. Bir keresinde Bodrum Havaalanının yeri tartışmasında, masadaki kül tablasını karşı sıralara fırlatarak, bir mebusun kafasının yarılmasına da tanık olmuştuk. Demek ki üzücü kavgalar, kanlı oturumlar dün de vardı, bugün de…
Çok konuda hayli ilerledik ama demokrasiyi anlama, hayata geçirme, farklı düşünceleri saygıyla dinleme ve Meclis çalışmalarını sağlıklı bir şekilde yürütme konusunda bir arpa boyu yol alamamışız. Bunun üzerinde ciddiyetle durmak lazım. Her sokağa bir Üniversite açmakla, milyonlarca işsiz diplomalı yetiştirmekle, çift mastırla filan olmuyor bu işler. Efendilik karaborsaya düştü, külhanlık ve kabadayılık geçerli günümüzde. Dilimizi bile argolarla bozduk, küfürlerle iğrenç deyimler günlük konuşmalarımıza yerleşti artık. Akşam televizyonlarda dinlediğimiz devlet büyüklerimizin dilinden, üsluplarından, kullandıkları kelimelerden utanır hale geldik. Eskiden liderlerimiz daha dikkatliydi. Daha seviyeli laflar eder, üsluplarına özen gösterir, kötü örnek olmamaya çalışırlardı. Geçmişte küfür etmeden de, kimseye hakaret etmeden de iktidar olunabilir, muhalefet edilebilirdi.
Lider ve Bakanlar için söylüyorum bunları. Günümüzün lider ve bakanları konuşmalarında daha dikkatli olmalılar. Hele atanmış yani memur bakanların, milletin vekillerine daha saygılı olmaları ve ayakkabı numaralarını unutmamaları lazım. Öyle bakanlar görüyoruz ki, kendilerine soru yönelten milletvekillerine cevap vereceklerine hakaret ediyorlar, hatta küfür savurmaktan da çekinmiyorlar. Keza milletvekillerinin de üsluplarına çok dikkat etmeleri şart. Öyle saldırılara ve hakaretlere tanık oluyoruz ki, taşıdıkları sıfatlara yakışmıyor. Şunu kabul etmeliyiz ki, milletin huzura ve sükûna ihtiyacı var. Kavgadan bıktı artık bu toplum. Ama görüyoruz ki siyasetçiler, bu kavgayı köpürtüyor ve azdırıyor.
Şunun şurasında seçimlere az kaldı. Ama seçim yaklaştıkça siyasi tansiyon ve gerginlik daha da artıyor. Belki siyaset ulemaları öyle istiyor olabilirler. Ama milletin çok küçük bir bölümü hariç, çoğunluk bıktı usandı bu ortamdan. Kargaşanın, gerginliklerin bitmesini istiyor, bekliyor çoğunluk. Bunu siyaset patronlarının fark etmesinin zamanı geldi de geçti bile..
Bütçe müzakerelerinin seviyesi yerlerde sürünüyor şimdi. Eskiden (25-30 yıl önce yani) öylesine kaliteli konuşmalar yapılırdı ki bütçe görüşmelerinde, ders gibi dinlerdi herkes. Bu yüzden üst üste 3 yıl bütçe müzakerelerini dikkatle takip edenlere, iktisat profesörü gözüyle bakılırdı. Öylesine eğitici ve öğreticiydi konuşmalar. Ama günümüzde yapılanlar için aynı şeyi söyleyemeyiz.
Gönül siyasetçilerimizin de, milletin vekillerinin de, Parlamento çalışmalarının da daha kaliteli ve seviyeli olmasını istiyor.
Acaba çok şey mi istiyoruz?